Bülent Arınç bunu neden yapıyor?

MECLİS’te konuşuyor Bülent Arınç...

Haberin Devamı

-İçli bir ses tonuyla...

-Efendi
bir yaklaşımla...

-Edepli
bir edayla...

-Yumuşacık bir üslupla...

İlk bakışta sanırsınız ki “Dünyayı güzellik kurtaracak” türküsünü çığırıyor.

İlk bakışta sanırsınız ki “önce ahlak ve maneviyat” vaazı veriyor.

İlk bakışta sanırsınız ki “mahcubiyet marşı” söylüyor.

Fakat biraz yaklaşıp içine biraz girince...

Yaldızın anında döküldüğünü fark ediyorsunuz.

* * *

Biraz yaklaşıp içine girince şunu hemen anlıyorsunuz:

Bülent Arınç
’ın o içli ses tonuyla, o efendi yaklaşımla, o edepli edayla, o yumuşacık üslupla yaptığı şey, bir kadını milyonların gözü önünde utandırmaya, rezil
etmeye, ahlaki açıdan zayıf göstermeye çalışmaktan başka bir şey değil.
Kadın milletvekiline diyor ki:

“Sen organından söz etmiş bir insansın.”

Milletin muhayyilesinde yer tutmamış bir söz, Bülent Arınç’ın muhayyilesinde fena halde yer tutmuş olacak ki...

Hiçbir bağlamı olmamasına rağmen büyük bir iştahla ve ballandırmayla “organ” sözcüğünü “güm” diye getirip bırakıyor Meclis’in ortasına Arınç...

* **

Haberin Devamı

Neden yapıyor bunu Bülent Arınç?

Çünkü...

Gündemi değiştirme gücünün sadece “tek adam”da olmadığını, kendisinin de karınca kararınca bu güce malik olduğunu göstermek istiyor.

Organ/morgan” diyerek...

Dikkatleri üzerine çekeceğinin farkında...

* * *

Neden yapıyor bunu Bülent Arınç?

Çünkü...

Şu üç şeyden gayet emin:

BİR
: Bir kadının “vajina” sözcüğünü ağzına almasının utanılacak bir şey olduğuna kesin olarak iman etmiş. Bu konuda emin.

İKİ
: Bir kadının “vajina” sözcüğünü ağzına almasının ahalinin en azından yüzde 60’ı tarafından acayip yadırganacak bir şey olduğundan da emin.

ÜÇ:
Bir kadının “vajina” sözcüğünü ağzına almasının sadece bir kısım okumuş yazmış arasında “Ne var bunda, çok doğal bir şey” diye tepki alacağından, onların da sandıkta bir hükmü olmadığından emin...

Bu üç şeyden emin olunca da...

Bastırıyor.

Yani “kazan/kazan” stratejisi...

* * *

Neden yapıyor bunu Bülent Arınç?

Çünkü...

Şunu biliyor:

Bin türlü ahlak dışılık, çok ahlakiymiş gibi gözüken tek bir tutumla süper bir şekilde örtülür.

Özcan olayı çözmüş

Haberin Devamı

Özcan Deniz, başrolünde oynadığı “Bir Zamanlar Osmanlı” adlı dizi fazla reyting alamadığı için yayından kaldırılınca çareyi Başbakan Erdoğan’a seslenmekte bulmuş.

Şöyle demiş:

Sayın Başbakanım... Bu dizi gerçekten sahip çıkılmayı hak ediyordu.”

* * *

Reytingi zirvelerde olan bir dizi, Başbakan’ın bir çıkışıyla “ölüm-kalım” noktasına gelmiyor mu?

Bu durumda ne yapsın “zavallı” Özcan Deniz?

Reytingi yeterli olmayan dizisi için “Kurtar bizi başbakanım” diye çağrıda bulunmaktan başka.

* * *

Diziler için temel kriterin “izlenme oranları” değil de “Başbakan’ın çıkışları” olduğu bir ülkede...

Özcan Deniz’lerin Başbakan’a çağrıda bulunmasından daha iş bitirici, daha sonuç alıcı, daha akıllıca bir şey olamaz.

Bu açıdan “Özcan olayı çözmüş” diyebiliriz.

 * * *

Haberin Devamı

Peki sorun nasıl çözülecek? Özcan nasıl muradına erecek?

Ben bir formül buldum:

Özcan Deniz, “Muhteşem Yüzyıl”a katılsın.

“Ahlak, maneviyat ve ecdat komiseri” statüsünde...

Böylece hem Özcan muradına ermiş olur, hem de “Muhteşem Yüzyıl” bir denetmene kavuşur.

Nasıl?

Orhan Pamuk’un Angelinalaşması

Türkiye’de açlık grevleri olur... Orhan Pamuk susar.

Türkiye’de Kürt sorunu içinden çıkılmaz hale gelir... Orhan Pamuk susar.

Türkiye’nin hapisteki gazeteciler meselesi dünyanın gündemini işgal eder... Orhan Pamuk susar.

Hükümetin AB vizyonunu terk ettiği eleştirileri alır başını gider... Orhan Pamuk susar.

Fakat ne zaman ki...

Beşar Esad’a “Sonun Saddam ya da Kaddafi gibi olacak” diye mektup yazmak gibi dünya sistemi açısından “zararsız” ve “prestijli” bir fırsat doğar...

Orhan Pamuk hiç düşünmeden çakar mektubun altına imzayı...

* * *

Haberin Devamı

Orhan Pamuk sanırım artık Angelina Jolie gibi oldu.

O artık dünya sisteminin cicili bicili, zararsız, külfetsiz bir iyi niyet elçisidir.

Hayırlı uğurlu olsun.

‘Zehirlendiciler’ ile ‘Zehirlenmediciler’

“ZEHİRLENDİCİLER” ile “Zehirlenmediciler” arasında kıran kırana bir maç var sayın seyirciler.

Mücadelenin tarihi seyri şöyle:

Önce “zehirlendiciler” iddia üstüne iddiayı boca ettiler kamunun üstüne...

“Zehirlendiciler
”in bu atağı tuttu: Mezar açıldı...

Adli Tıp’tan ilk sızma bilgiler “zehirlendiciler”in elini acayip kuvvetlendirdi, “zehirlenmediciler”e dönüp, “Zehirlenmedi diyordunuz, ne oldu?” diyerek kafa bulmaya başladılar.

“Zehirlendiciler”
ile “zehirlenmediciler” arasında fena halde sıkışan Adli Tıp, ilk sızan bilgileri ne yalanladı, ne yalanlamadı... Sadece “geveleyerek geçiştirme” yöntemini denedi.

Adli Tıp’tan yeni bir açıklama: Zehir var ama zehirlendi diyemeyiz.

Moral üstünlük “zehirlenmediciler”e geçti...

* * *

Haberin Devamı

Son durum:

Zehirlenmediciler” şimdilik averajla önde.

Fakat maç henüz bitmiş değil.

Tayyip Erdoğan’ın hitabet formülü

BAŞBAKAN Erdoğan hitabette şu yolu izliyor:

Bazı danışmanları entelektüel dozu yüksek bir metin hazırlıyorlar.

Bazı danışmanları metnin içine duygusal bir ton katıyorlar. Şiirler, şarkılar falan.

Bazı danışmanları ise metnin içine rakamsal kıyaslamalar, büyüme rakamları, duble yol uzunlukları gibi teknik bilgileri yediriyorlar.

Böylece ortaya entelektüel dozu yüksek, duygusal tona sahip, teknik bilgilerle bezenmiş bir konuşma metni çıkıyor.

Erdoğan’ın camdan okuyacağı metin artık hazırdır.

Fakat Erdoğan, bu metnin halk arasında yeterince heyecan dalgası yaratmayacağının farkında...

İşte bu nedenle metni okurken kafasını metinden kaldırıp polemik yapıyor. Maksat tabandan “Başbakanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na amma da laf çarptı ha” gibi tepkilerin oluşmasını sağlamak.

Şirince’ye gidemeyenler için teselli cümleleri

HER nefis ölümü tadacaktır.

Böyle bir dünyada daha fazla yaşayıp da ne olacak.

Kıyamet kopmazsa Şirince’ye gidenlere gülmek gibi muhteşem bir fırsata sahip olacaksınız.

Tom Cruise fena halde antipatik biri...

Bunların hepsi para tuzağı...

Sadece Şirince’dekilerin hayatta kaldığı bir hayata hayat denmez.

Rahat oynayın, Cübbeli Ahmet Hoca garanti vermiş durumda: Kıyamet 21 Aralık’ta kopmayacak.

Yazarın Tüm Yazıları