Bu Silivri fotoğrafında çok soru var

“FATİH Hilmioğlu, Ergin Saygun ve Mehmet Yoleri’nin ciddi hayati tehlikesi vardır ve ölümle burun buruna yaşamaktadır”.

Haberin Devamı

Sanki dünya klasik edebiyatı romanları, Solzenitzin, Ehrenburg, Zweig, Kafka, Malraux, Hemingway tipi yaşanmış olaylara imza atan unutulmaz yazarların kahramanları ve o kahramanların başından geçen maceralar gibi. Her kişi ayrı bir roman. Burası Silivri Cezaevleri Yerleşkesi.
Biri açık, sekizi kapalı olmak üzere, dokuz cezaevinden oluşuyor Silivri kompleksi. Bu cezaevlerinde 9.500 dolayında tutuklu ve hükümlü yatıyor. Bunların yüzde 95’i adi, yüzde 5’i siyasi nedenlerle Silivri’de. Her cezaevinde bir revir, mesai saatleri içinde bir aile hekimi var. Bazısında haftada dört gün ve yarım gün. Ayrıca, 112 acil yardım istasyonu bulunuyor.
Silivri ile bağlantılı olarak CHP’ye bazı tutukluların sağlık sorunları ile ilgili rahatsız edici bilgiler ulaşıyor. CHP’den altı milletvekili Metin Lütfi Baydar, Aytuğ Atıcı, Aytun Çıray, Nurettin Demir, Rıza Türmen, Malik Ecder Özdemir Silivri’ye giderek, onların sağlık sorunlarını, hapishanedeki koşulları inceliyor.
Bunun sonucunda yazdıkları rapor Silivri’nin fotoğrafı.
ALTI CİDDİ HASTA
Ciddi hasta olan altı tutuklu ile ilgili gözlemleri şöyle. Aynen aktarıyorum.
Fatih Hilmioğlu: On beş yıldır siroz tedavisi görüyor. Tutuklandıktan sonra yüz felci geçiriyor. Kanser gelişme riski yüzde ellinin üstünde. Ölümcül tehlike karşısında. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi “cezaevine dönerse ölür” raporu veriyor, Adli Tıp “cezaevine dönebilir” diyor. İki ayda bir hepatoloji kontrolünden geçmesi gerekirken, kendisine izin verilmiyor.
Ergin Saygun: Kalp ameliyatı geçirmiş, atardamarlarda kireçlenme ve tıkanma var. Baş dönmesi, hipertansiyon, şeker ve yüzde 30 EF oranı. EF, kalbin kanı pompalama gücü yüzde 30 ise, ölümcül sınır oranı durumu. Adli Tıp yüzde 30 EF’yi değerlendirmeye almıyor, “infaza devam” diyor.
Müyesser Yıldız: Yemek ve ilaç dahil, devletin verdiği hizmetleri geri çevirdiği için aşırı kilo kaybediyor, şu anda kırk kilo. Ülser, migren, görme sorunları var. Derhal donanımlı bir hastanede tedavi altına alınmalı.
Çetin Doğan: Bypass sonrasında stent takılı. Kendi isteği ile hastaneye gitmiyor, buna ilişkin kağıt imzalatılıyor. İkinci tutuklama sırasında evine uğrayıp ilaçlarını almasına izin verilmiyor. Cezaevi ortamı ölümcül tehlike oluşturuyor.
Atilla Uğur: Hipertansiyon, kanama riski yüksek beyin kisti, koroner yetmezliği. Kalp damarlarında yüzde 70 tıkanma var.
Mehmet Yoleri: Hipertansiyon, şeker, KOAH, distimik bozukluk, kan şekerinin günde üç kez kontrolü gerekiyor. Cezaevinde kalması işkenceye dönüşüyor.
HASTANE
Aynı rapordan:
Ameliyathane ve laboratuar yok. Bodrum katta koğuş pislik içinde. Dokuz metrekarelik bir odaya dört yatak konmuş, birisi apandisit ameliyatı olan dört hasta adeta üst üste. Tüm çarşaflar kirli ve kanlı.
Rapor özellikle Fatih Hilmioğlu, Ergin Saygun ve Mehmet Yoleri’nin acil durumuna dikkat çekiyor.
Bir de, Adli Tıp Kurumunun tutumuna. Verdiği raporlarla Adli Tıp çok ciddi sorumluluk altına giriyor. Adli Tıp’tan hapishane yönetimine kadar, suç varsa ceza alınacak, ama daha yargılama sürerken bu tavır ne?
Burası Silivri Cezaevi Yerleşkesi. Şu kısacık yazı, altı CHP milletvekilinin yazdığı raporun özeti, size okuduğunuz dünya klasik romanlarından hangilerini hatırlatıyor?

Haberin Devamı

Hitler sonunda ceza aldı

Haberin Devamı

ŞAMPUAN reklamı, Hitler’i reklama çıkartan o görüntüler. Çok tartışılıyor. Nihayet son aşaması gerçekleşiyor.
RTÜK bu reklama ceza verip vermemekte epey direniyor, geçenlerde belirttiğim gibi, ilk oylamada ceza konusunda 4’e karşı 4 oyla eşitlik sağlanıyor.
Birkaç gün önce RTÜK’te yeniden oylamaya gidiliyor, bu sefer 4’e karşı 5 oyla reklamı yayınlanan TV’lere uyarı cezası kabul ediliyor.
Hitler’e ceza vermek meğer ne kadar zormuş.

Gerze, Ankara’ya yürüyor

POLİSLE çatışan, jandarmaya karşı koyan kadınlar herkesin aklında. Direnişin en önünde kadınlar var. Neden direniş?
Sinop’a bağlı Gerze, dert küpü. Oraya yapılması öngörülen termik santral nedeniyle başta kadınlar, Gerzeliler ayaklanıyor. Yaşadıkları topraklar kirlenecek, tarlalarında ekinler zarar görecek, asıl kendileri, insan olarak, santral dumanlarının altında kalacak, kaygıları bu. Tartışmaları ve direniş öyküleri uzun.
Şimdi bir gelişme var. 30 Nisan günü Çevre ve Şehircilik Bakanlığında Gerze’de yapımı öngörülen santralın ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) görüşmeleri var.
Gerze’den bir gurup o gün Ankara’da bulunmak üzere 17 Nisan’da yola çıkıyor. Yürüyerek Ankara’ya gidiyor. Halen yürüyorlar. Bir bölüm Gerzeli de yarından sonra otobüsle onlara katılacak.
30 Nisan pazartesi Gerze için kritik gün.

Yazarın Tüm Yazıları