Bu köşe sosyologlar için veri kaynağı

Sevgili Güzin Abla...

Haberin Devamı

Öncelikle sizi çoğu kişinin konuşmaya dahi çekindiği, toplumun tabu saydığı konuları büyük bir cesaretle ele aldığınız için yürekten kutluyorum. Köşenizde yayımlanan okur mektupları da, okur tepkileri de gerçekten çok ilginç.

Aslında okurlarınızın değişik düşünceleri, cinsellik konusunda araştırma yapmak isteyen sosyologlar için mükemmel bir malzeme ve veri kaynağı... Köşenizde dikkatimi çeken bazı yazılar vardı. Bir okur sizi gençleri flörte teşvik ettiğiniz için suçluyor, bir başkası size gelen mektupları yazanların dayağı hak ettiklerini söylüyor, bir diğeri de gençlerin evleninceye kadar niye sabretmek zorunda kalmaları gerektiğini sorguluyordu.

Okurların gerek tepkileri gerekse yaşadıkları, aslında kurulu düzene bir çeşit başkaldırıdır. Toplumun etik değerlerinde bir şeylerin değişmesi gerektiğinin sinyalini veriyor bunlar... Özellikle evleninceye kadar neden beklenilmesi gerektiğini soran bir okurunuz ilgimi çekti.

Dürüst konuşmak gerekirse haksız da sayılmaz.

Sorun şu ki; 18 yaşından küçüklerin genelevlere girmesi yasaktır. Bu durumda da gençler sağlık kontrollerinin yapılmadığı yasadışı yerlerde, cinsel ihtiyaçlarını gidermek zorunda kalıyor.

Toplumun cinsel ihtiyaçlarını yok saymak veya bastırmaya çalışmak sorunları çözmüyor. Tam tersine daha da büyüterek cinsel hastalıklar, tecavüz ve ensest gibi olayların yayılmasına neden oluyor.

Konunun kadınları ilgilendiren kısmı daha da ilginç. Verilere göre geneli 40-60 yaş arası, üstelik çoğu da evli kadınlar genç erkeklerle ilişki kuruyor. Kadın, kocasının cinsel gücü azaldığı için ya onu aldatıyor ya da onun izniyle başkalarıyla oluyor.

Aslında toplumu ikiyüzlü olmaya iten nedenler de bizzat toplumun bozuk, kurulu düzenidir. Bir terazi düşünün ki, bir kefesinde toplumun kurulu düzeni, ahlâk anlayışı, değer yargıları var; diğer kefesinde ise biyolojik gerçekler... Bu kefelerden hangisi ağır basar dersiniz?
Okur tepkilerine verdiğiniz yanıtlardan anlaşıldığı gibi herkesi memnun etme gibi bir sorumluluğunuz da olmamalı. Bilim demokrasi değildir, gerçeklere ulaşmak için oylama sistemi ile çalışmaz. Çalışmalarınızda başarılar diler, herkese yardımcı olduğunuz için de minnet duygularımı iletirim.
RUMUZ: TERAZİ

Haberin Devamı

Sanırım beni yakından izleyen birçok erkek okurumdan birisiniz. Yaklaşımınız ve benimle ilgili değerlendirmenize gönülden teşekkürler... Ancak biyolojik gerçekler derken, insanoğlunu hayvanlardan ayıran irade, mantık ve düzen duygusunu bir kenara atmamalıyız.
Belki toplumsal bazı katı kurallar giderek değişmeye başladı. Ama yine de pek çok kesimde gençleri ömür boyu mutsuz edecek, hatta onların ölüm fermanını imzalayacak inanılmaz önyargılar ve tabu haline getirilmiş, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan kurallar geçerli... Evet, dediğiniz gibi herkesi memnun etmek gerçekten zor. Ben de bu ikilem arasında zaman zaman bunaldığımın farkındayım.

Haberin Devamı

İzdivaç programları beni sinir ediyor

Sade ama aynı zamanda sorumlu bir yurttaş olarak, bu iletimi tüm köşe yazarlarına da gönderdim. Siz kadınlara yönelik her türlü konuda rahmetli anneniz gibi hassasiyet gösterdiğiniz için, bu iletime de (daha doğrusu isyanıma) aynı duyarlılığı göstereceğinizi umuyorum.
Vatandaş olarak, içinde yaşadığım toplumun kokuşmasından rahatsızım. Ve internette bu durum hakkında yazıp çizerek kendimce elimden geleni yapmaya çalışıyorum. “antartika.blogcu.com” sitesinde isyanımı dile getiriyorum.

Şu sıralar beni çok üzen, tepki duymama neden olan, çok acıklı bulduğum bir konu var: Televizyonlardaki “izdivaç” programları... Bu programlarda aslında hem kadınların hem de erkeklerin pazarlanıyor olmasına yalnızca siz değil, tüm köşe yazarlarının karşı çıkması gerektiğine inanıyorum. Çünkü ben köşe yazarlarının topluma karşı önemli sorumlulukları olduğunu, gerekirse kendi gazetelerini bile eleştirmekten çekinmemeleri gerektiğini düşünüyorum.
Umarım bu yazımı bir kenara atmazsınız.
RUMUZ: MÜJDE D.

Haberin Devamı

Evlilik ve eş bulma türünden programlar ya da gazete köşeleri, oldum olası büyük ilgi görür. ınsanların belirli bir yaştan sonra evlenme hayallerini gömmek istemedikleri, ama buna toplumun da karşı çıktığı bir gerçek...

Bizde yaşlanan insanın giderek ne kadar yalnızlığa itildiğini kimse görmek istemez. Diğer yandan, bir hayat arkadaşı aramaları da büyük tepkiyle karşılanır. Dikkat ederseniz, kendilerine eş bulmak için bu programlara başvuranların büyük çoğunluğu orta yaşın üstündekiler...
Evlenmek istediklerini en yakınlarına bile söylemekten çekinen bu insanlar ne yapsın? Dediğiniz gibi afişe oluyorlar belki, ama bu da ne kadar zor durumda olduklarının bir göstergesi değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları