’Bu koltuklar bizim’, mesele yok

ÇARŞAF, daha net olarak, kara çarşaf, Anadolu geleneği değil. Yunan’da, matem geleneği. Balkanlar’a ve Anadolu’ya Yunanistan’dan yayılıyor.

Çarşaflılara rozet takarak, partiye üye kaydeden Deniz Baykal kara çarşafı Anadolu geleneği olarak gösteriyor ve fena halde yanılıyor.

Bir haftadır çarşafla çalkalanan CHP’de, sorun MYK’ya yansıyor. Genel başkanla birlikte 21 kişilik MYK’da en çok tepki Genel Sekreter Önder Sav’dan geliyor. MYK’nın diğer üyeleri eleştirsin mi, görmezden mi gelsin, pek belli değil.

Buna hızlı Atatürkçü geçinenler dahil. Örneğin, üniversiteden gelenler.

YANSIMA FARKLI

Çarşaf ve rozetin MYK’ya yansıma biçimi farklı. Çarşaf olarak değil.

Partide bir politika değişikliği ya da yeni bir açılım önce MYK’da ele alınıyor. Oysa, çarşaflıyı parti üyesi yapmak, MYK’da hiç konuşulmuyor.

Konuşulmuyor da, ne oluyor? Atı alan Baykal, Üsküdar’ı, pardon MYK’yı çoktan geçiyor. CHP Politbürosuna kapı arasında dedikodu yapmak kalıyor.

Düşüncesini açıkça dile getirmek o partide pek az kişiyle sınırlı lüks bir eylemden ibaret.

MERAK ETMEYİN

Geçen çarşamba MYK’da yine de rahatsızlık var. Durumu gören Baykal, üyelerin yüreğine su serpiyor:

"Merak etmeyin, onlardan kimse gelip buraya oturmayacak".

Yani, kara çarşaflılar aday olmayacak. Hah, şöyle. Herkes derin bir nefes alıyor. Madem ki, onlar milletvekili adayı ya da MYK üyesi olmayacak, "bu koltuklar bizim", o zaman mesele yok.

Baykal ekliyor:

"Tepki göstermek yanlış. Bizim kırılma noktamız bu değil. Biz laiklik ve Cumhuriyet’ten fedakarlık etmeyiz."

Etmezsin ama, bu arada Türkiye’nin gündemi özden uzaklaşıyor. AKP’nin işine yarayan, saçma sapan bir gündem. Hani, nerede muhalefet? Hani, o şakır şakır yolsuzluk dosyaları?

Türkiye ekonomik krizle kıvranıyor. Hani, senin krize çözüm önerilerin?

Kara çarşaflıların gerçek adresi AKP. Aslı varken, gerçek adres orada dururken, o insanlar bir taklide, bir yapay manevraya neden oy verecek?

Hangi nedenle?

Polis müfettişleri ’yok’ demişti

MESLEKTEN diplomat. Sonradan büyükelçi. Uluslararası anlaşmaları yürütüyor. Gün geliyor, polis müfettişi olarak görev yapıyor. Doğrudan Başbakan bağlı. Kanada’da.

Meslekten hukukçu. Devlet adına davalara katılıyor. Gün geliyor, polis müfettişi olarak görev yapıyor. Doğrudan Kraliçeye bağlı. İngiltere’de.

Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Batı ve güney Avrupa’nın büyük bölümünde polisleri polislikten gelen müfettişler değil, polislik dışından gelenler denetliyor. Bizde ise, farklı. Bizde polisleri, polisten gelen müfettişler denetliyor. Sonuç, bildiğiz gibi.

İşkencede hayatını kaybeden Engin Çeber’in karakoldaki durumunu araştırmak üzere, üç polis müfettişine görev veriliyor. Onlar olayın geçtiği karakola gidiyor, bir rapor yazıyor:

"Engin Çeber karakolda işkence görmemiştir".

İki gün önce Çeber’in ölümüyle ilgili iddianame belli oluyor. NTV’nin haberine göre, iddianame müfettişlerin, işkence yapılmadı, dediği karakolda 13 polisin Çeber’e eziyet ettiği iddiasıyla, haklarında ölüme sebebiyet vermekten yargılanmalarını istiyor.

O üç polis müfettişinin durumu şimdi ne olacak? Görevde ihmal yok mu? Görevi kötüye kullanma? Ya da kayırma? O müfettişlere şimdi kimse, "siz ne yaptınız" diye sormayacak mı?

Hayır, sormayacak.
Yazarın Tüm Yazıları