Bu klibin karşısında paralize balık gibi kalakaldık

Ne seneydi be... Ne aydı be... Ne haftaydı be... Ne gündü be... Ne saatti be...

Bu, bu, bu ne bu be?!.

İnsan her biten anın ardından bu cümleyi bir kez daha kurma ihtiyacı duyabilir mi?

Bu hayat dediğin nasıl bitmez ve nasıl engelli bir koşudur böyle!

Tam bir düzen oturttun gibi oluyor. Tam hayatının adamını buldun gibi oluyor. Tam kıçını huzurla yayabileceğin bir yere düştün gibi oluyor.

Hayat birader, elinin tersiyle şöööyle suratının ortasını bir yokluyor.

Hadi bakalım, sil baştan!.. Sisyphos’un láneti mübarek; kurtulamıyorsun şu dağ tepesine çıkarttığın her sefer gerisin geriye aşağıya yuvarlanan taştan.

Bugün toplantı odasında, aynen benim gibi 30’lu yaşlarının ortalarına doğru ilerlemekte olan sepsevgili bir dostumuzun doğumgünü pastasını kestiğimiz bir sırada huzurda belirmez mi: Álemin en yaman üçlüsü ve insanı bitiren o canım şarkıları: Tam Ortasındayım...

Ceketimin cebini saygıyla ilikler ve hem MFÖ’ye hem de Kader Bey’e pesss demek isterim.

Eh güzel abilerim, iki, pardon, dört ettik demektir. Zira ben de bu aralar tam oralardayım:

Şöyle mi olmalı böyle mi olmalı, olmalı mı olmamalı mı modeli bir modda, evler, gönüller, insanlar arasındayım. Sonsuz muallaktayım...

‘Tam ortasındayım yağmurun / Karın, soğuğun ortasındayım / Nasıl da paylaşıyor insan isterse / Nasıl da birmiş meğer hasretler / Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye / Sevmeye, öğrenmeye / Tam ortasındayım yolun / Koşunun ortasındayım / Tam varıyorum ki hedefe / Bir yenisi başlıyor / Bu oyun hep aynı / Değişmiyor / Hálá devam, hálá figán / Hem de bile bile / Nasıl da paylaşıyor insan isterse / Nasıl da birmiş meğer hasretler / Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye / Sevmeye, öğrenmeye...’

Nasıl, hem de nasıl...

Şarkının zaten hastasıyız; iyice nakavt olduk. Labirenti andıran bir mekánda gayet başarılı bir ışıklandırmayla çekilen klibin karşısında paralize balık gibi kalakaldık, basbayağı donduk.

Mazhar Alanson, Tam Ortasındayım’ı askerde olduğu sıralarda yazmış. Michael Show’un Michael’ına verdikleri röportajda şarkının hikáyesini şöyle anlatıyor: ‘Biz bestelerimizi enstrümanlarla yaparız; bunun başlangıç melodisini ağzımla çıkartmıştım. Orada bütün insanlar bir aradaydık. Herkesin hasretleri birdi. Herkes ailesini, sevgilisini düşünüyordu. Oradan esinlenerek çıktı. Askerlik döneminde yapılmış bir şarkı ama her zamana aittir.’

Doğru söze ne denir? Kesinlikle her dem taze bir klásik. Zira hayat, uçurumun kıyısında seksek oynamaya benziyor. Ve sabrın ve sevmenin ve öğrenmenin sonu gelmiyor.

Aman aman, gelmesin de zaten, bin şükür.
Yazarın Tüm Yazıları