Bu hataları yapmayın

Fazla kilolarından kurtulmak isteyenlerin yapabilecekleri birçok yanlış var. Bunlardan bazıları (ya sık yapıldıkları ya da önemli sağlık sorunlarına yol açtıkları için) çok önemli. Kilolardan hızla kurtulmak isteyenler bu hataları daha çok yapıyor.

Özellikle “üç günde beş kilo, bir haftada yedi kilo” gibi akıl çelen vaatlere kanmamak gerekiyor. Bu tür yanlışlar metabolizmayı bozmaları, beslenme bozukluğuna yol açmaları, hormon dengelerini altüst etmeleri, kalp damar sisteminde arızalara yol açmaları, böbrek ve karaciğer hasarına neden olabilmeleri nedeniyle önemli. Yani dikkat etmezseniz bir anda “kilo gazisi” (!) olabiliyorsunuz...

YAVAŞ VE SÜREKLİ KAYIPLAR DAHA ETKİLİ

Bilimsel veriler kilo kaybının haftada bir, ayda dört kiloyu geçmesinin sağlıklı bir bedeni bile hasta edebileceğini gösteriyor.
Ayrıca yaşınız 60’ın üzerindeyse, sağlık geçmişinizde herhangi bir doku veya organ kanseri hikayesi varsa, kilo verme hızını daha da düşürüp haftalık yarım, aylık 2-2,5 kilo ile sınırlamak gerekiyor.
Kalp karaciğer ve böbrek yetmezliği olanların ve şeker hastalarının da kilo kaybı programı açısından çok ciddi bir tıbbi değerlendirmeden geçirilmeleri zarureti var.
Yetişkin bir erkeğin günde 1600, yetişkin bir kadının günde 1200 kalorinin altında enerji sağlayan herhangi bir beslenme programını uzun süre dayanması zor. 800-1200 kalori civarında enerji kazanımı sağlayan programların tıbbi takip altında ya da bu amaçla kurulmuş merkezlerde uygulanması gerekiyor.
Bu rakamlar zorlandığı, kalori kazanımı fazlaca azaltıldığında kalp ritmi bozulmaları, tansiyon düşmeleri, hipoglisemi nöbetleri, baygınlıklar, uyku kaçmaları ve daha pek çok sorun ortaya çıkıyor.
Özetle hızlı giden çabuk yoruluyor. Çabuk hareket etmek, telaş, fazla agresif davranmak kilo kaybı sağlasa bile sağlığı bozuyor. Ayrıca “hızla giden hızla geri gelir” kuralı siz ne yaparsanız yapın mutlaka işliyor. Bin bir çaba ve zahmetle verilen kilolar üç-beş ay sonra fazlasıyla geri alınıyor.

Diyet sözcüğü sevimsizdir

Kilo sorunu olsun olmasın, “diyet” sözcüğü herkese sevimsiz gelir. Bir gün eğer kilo vermek zorunda kalırsanız ve bu işi daha sonra sık sık tekrarlama ihtimali olmasın diyorsanız yola çıkarken şöyle iyice bir düşünmenizi tavsiye ederim. Kronik bir diyetçi olmak ya da olmamak önce sizin elinizdedir.
Yola çıkarken “nasıl bir başlangıç yaptığınız” çok önemlidir. Kendinizi iyi hazırlamadan, sorunun arkasında yatan nedenin belirlendiğinden emin olmadan, programın sağlığınızı bozmayacağı garantisi almadan, kilo kaybının tıbbi bir müdahale anlamına geldiğini aklınızdan çıkarmadan, sürecin hiç olmazsa birkaç aylık bir kısıtlanma gerektireceğini hesaba katarak, kısacası kendinizi de çevrenizi de planınızı da iyi dengeleyerek hazırlayarak yola çıkmanızı öneririm.
Ayrıca hayatın her konusunda olduğu gibi kilo verirken de makulü aramanızı, her yaşın bir kilosu, herkese uygun bir yağ oranının olduğunu unutmamanızı tavsiye ederim.
Ciddi bir kilo sorununuz yoksa “acele etmemeniz, hazır olduğunuz zaman başlamanız daha iyi olur” derim. Yoksa süreci sizi gerçekten üzebilecek bir gelgit oyununa çevirebilirsiniz.

DİYETİSYENLERİN TOP 10 LİSTESİ

1. Tatlı tüketmek bir yaşam tarzı değil, haftada bir kez yaşanılan bir hoşluk ise diyetinize ilave edilebilir keyifle. Tatlı yiyecekleri (kek, kurabiye, çikolata, sütlü veya hamurlu tatlılar) “sevmeyenleri” sevmeyenlerden olmaktansa haftada bir gün kalori kontrolü ayarlanmış sevdiğiniz bir tatlıyı listenizde görmek mümkündür. Bu ve benzeri “kalorili alışkanlıklarınızı” kabul edilebilir düzeylere indirmektir bütün amaç. Bu tarz bir yaklaşım, diyetinizin devamlılığını sağlayan en önemli kriterlerden biridir. Günlük listenize akşam yemeğinden sonra ilave edeceğiniz “iki adet ceviz, dört adet kuru kayısı” ikilisi bu ihtiyacınızı büyük oranda azaltan bir sır olabilir.
2. Tatlandırıcılı içecek tüketiminizi sınırlandırın. Diyet esnasında su kadar serbest tüketilen başka bir içecek de tatlandırıcılı içeceklerdir. (Kolalı içecekler, tatlandırıcılı soda, şekersiz meyve suları.) Ancak bu içeceklerin tüketimi günlük su içiminizi azaltan önemli bir etkendir. Sağlıklı bir beslenme planında günde sekiz-10 bardak su içiminin yanı sıra yedi-sekiz bardak kadar diğer sıvı içeceklerden tüketmek gerekir. Su dışındaki diğer sıvı kaynaklarını yeşil çay, papatya, rezene gibi bitki çaylarından almanız, tatlandırıcılı içecek tüketiminizi azaltmaya yardımcı olacaktır.
3. Diyetinizde haftada bir gün serbest öğün olsun. Özellikle hafta sonu aile ile geçirilen bir akşam yemeği ve dışarıda bir alternatifi sebzesi bol ince hamurlu küçük boy bir pizza ile geçirmek, ertesi gün planlarınıza mutlaka yürüyüş ilave etmek diyet esnasında kazanılacak bir alışkanlık olabilir. Serbest öğünde önemli olan, listenizde hiç yer almayan (hamur tatlıları, börekler, kekler) besinlerden uzak durmanızdır.
4. Posa alımınızı artıran yulaflı kahvaltılık gevreklerini haftada bir-iki gün alternatif olarak kullanın. Beslenme planınızda özellikle rutinleşmiş kahvaltı içeriği zaman zaman kahvaltıları atlamaya başlamanıza neden olabilir. Hem posa alımınızı artıracak hem de farklı bir alternatif olacak süt veya yoğurt ile hazırlanmış yulaflı kahvaltılık gevreklerine diyetinizde yer verin.
5. Öğünlerinizde protein arayışında olun. Ana öğünlerinizde ekmek grubu tüm karbonhidratlı yiyecekleri kırmızı et, tavuk, balık veya kurubaklagiller ile veya peynir, yumurta ile destekleyin. Özellikle öğle öğününüzde avuç içi büyüklüğünde yağsız protein kaynağı almayı ihmal etmeyin.
6. Ana öğünlerde sebze ara öğünlerde meyve... Zayıflama diyetlerinde genellikle hep çok çok yenildiği düşünülen ama en kolay vazgeçilen yiyecek grubu sebze-meyvedir. Salata yemeden geçirilen bir ana öğün ve meyvesi yenmemiş bir ikindi öğünü günlük posa alımınızı azaltır. Bu durum birbirini takip eden birkaç gün sonunda kabızlık şikâyetini beraberinde getirir. Bu durum ortaya çıkarsa önce sebze-meyve tüketiminizi bir düşünün!
7. Alkollü içecekler genelde diyet listelerinin yasaklar kısmında yer alır. Ancak bu yasak uzun vadede diyetinizi uygulanabilir kılmayabilir. Hafta sonları kadınsanız bir, erkekseniz iki kadehi geçmeyecek kadar alkol alabilirsiniz. Ama sadece hafta sonları.
8. Yemek sonrası atıştırma ihtiyacınız varsa bir iki bardak sıcak (şekersiz) çay, kahve veya bitki çayı içmeyi deneyin. O anda önemli olan aldığınız kalori değil ağzınızı meşgul etmektir.
9. Aç karnına akşam davetlerine katılmayın. Ara öğününüzü daha erken saatlerde yapmış olsanız bile yemeğe gitmeden bir saat önce beş-altı adet fındık, iki adet kuru kayısı kurtarıcı olabilir.
10. Tabağınız dört renkli olsun. Örneğin akşam 90 g tavuk (sarı), domates çorbası (kırmızı), salatalık dilimleri (yeşil), 1 küçük mandalina (turuncu). Besin çeşitliliğinizi sağlamanıza yardımcı bu yöntemi deneyin.
Dyt. Nilüfer BAYRAM

Genital herpes: Bilmeniz gerekenler


Herpes (uçuk) ile ilgili çok araştırma yapılmış ve sonucunda bazı anahtar noktalar bulunmuştur.
· Enfekte olmuş insanların yüzde 90 kadarı herpesli olduklarını bilmemektedir.
· Herpes olanların birçoğunda hiçbir belirti yoktur.
· Belirtiler hafif bir yanma-kaşınmadan ağrılı ülserlere kadar değişebilir.
· şüpheli bir herpes enfeksiyonundan üç-dört ay sonra yapılan kan testleri en doğru sonuç verir.
· Belirtisi olmayan kişilerde virüs partnere geçebilir.
· Herpes geçiren kişiler yeni bir partnerleri olduğunda bu durumdan onu haberdar etmelidirler.
· Gebelikte özel önlemler almak gerekir.
· Klozetlerden herpes bulaşması uzak bir ihtimaldir.
Dr. Erhan CANKAT

Temizlik ürünleri sağlığa zarar verebilir


Temiz bir ortamda yaşamak, hijyenik koşullara uymak sağlığı korumanın önemli şartlarındandır. Özellikle mutfak, tuvalet ve banyo gibi hassas alanların temiz tutulması son yıllarda daha da önemli hale geldi.
Ve ne iyi ki toplum olarak “hijyen” sözcüğünün önemini kavramaya başladık. Bu güzel bir gelişme ama bu gelişmenin dikkatsiz ve bilgisiz davranılması halinde bazı zararları da olabiliyor. Mesela evinizi temizlemek için kullandığınız kimyasal maddelerin ortama yaydığı toz ve buharların solunması zararlı olabiliyor.
Kokulu mumların, oda havasını değiştirmek için kullanılan spreylerin ve bu amaçla üretilen cihazların yaydığı kimyasalların kanserojen olabilecekleri bile ileri sürülüyor. (Bazı ülkelerde bu tür ürünlerin satışı ciddi ölçüde kontrol altına alındı.)
Mutfak ve banyoda kullanılan deterjanlarda da aynı tehlike olabiliyor. Bu kimyasalların özellikle bardak, tabak, çanak, çatal, bıçak gibi malzemelerin üzerinde yapışıp kalması durumunda önemli bir kimyasal toksisite ortaya çıkabiliyor.
Bu nedenle kullandığınız temizlik maddelerinin kullanım talimatlarını dikkatli okumanız ve mümkün olduğunca doğal temizlik maddeleri kullanmanız öneriliyor. Ayrıca bu ürünleri daha fazla temizlik sağlayacağım diyerek gereğinden fazla kullanmaya da kalkmayınız.

Kaliteli bir uyku için 5 altın kural

1) Uykunuza saygı duyun
Uykuya dalmakta güçlük mü çekiyorsunuz? Belki de uyku zamanınızı kaçırdınız. Filmin sonunu izlemek, kitabın heyecanlı bölümünü tamamlamak ya da arkadaşlarla sohbete devam etmek için bastıran uykuyu kovaladınız. Treni kaçırdınız! Uyku, yaklaşık 1,5 saatlik aralarla gelir. Eğer bu treni kaçırdıysanız son vagona atlamak için uğraşmak nafile! Bir sonraki treni beklemeniz gerek. Buna karşılık geç yatmayı seven yapıdaysanız tavuklarla aynı zamanda yatağa girmeniz de faydasız! Ne zaman ki gözleriniz yanar, esnemeye ve ürpermeye başlarsınız o zaman yatağa koşun. Her zaman aynı saatte yatmayı ve sabah da aynı saatte kalkmayı alışkanlık haline getirin. Bedeninizin biyolojik saatine uymak işinizi kolaylaştırır.
2) Uygun sıcaklığı bulun
Organizma, kendini uykuya hazırlarken ısısını da düşürür. Yatak odanızın çok sıcak olmamasına dikkat edin. Ilık bir duş (37 ºC), uygun oda sıcaklığı (20 ºC) uykuya dalarken çok yardımcı olur. Ayakları sıcak tutmak da çok önemlidir. Araştırmalar, kol ve bacakların sıcak olması ile küçük çaplı damarların genişlediğini ve bunun da uykuya dalışı kolaylaştırdığını göstermiştir.
3) Akşamları hafif yiyin
Sindirim güçlüğü uykuya engel olacağından akşam yemeklerinde hazmı kolay besinler seçmek en iyisidir. Kırmızı et, baharatlı yemekler, alkol, kahveden kaçının. Balık, tahıl ve süt grubu yiyecekler, sebzeler ilk tercihleriniz olsun. Triptofan içeren süt grubu besinler iyi bir seçimdir. Triptofan, uykuya dalmak için gerekli olan “sakinlik hormonu” Serotonin’in ön maddesidir. Yatmadan iki saat önce akşam yemeğiniz bitmiş olsun. Bir bitki çayı (ıhlamur, mine çiçeği, papatya, portakal çiçeği vb.) ya da bir bardak ılık süt için.
4) Yuvanızı hazırlayın
Uyuyamıyor musunuz? O zaman ayakucunuzdaki televizyonu derhal kaldırın! Aynı şekilde yatak odanızın bir köşesini işgal eden çalışma masanızı da... Battaniye altında ya da yatarak çalışmayı da bırakın. Yatak odası “çok amaçlı salon” değildir. Yatağa gelince... Yayları bozuk, ortası çökmüş bir yerde uyku gelmez. Bir yatağın ortalama ömrü 10 yıldır. Sizinki kaç yaşında? Yastık da yatak kadar önemli. Bir başka sorun da komşunuzun horlaması olabilir. O zaman listeye kulak tıkacını da ekleyebilirsiniz...
5) Kafaya takmayın
Bazı zihinsel etkinlikler uykuyu kaçırabilir. O nedenle televizyon, video oyunları hatta vergi formları, faturalar, muhasebe defterleri, düzeltilmesi gereken sınav kâğıtları yatak odasına girmemeli. Aile içi tartışmalar da... Sinirlenmek, kafada kurmak sonra da uyuyamamak ya da sık sık uyanmak için bundan iyi neden olamaz!
Dr. Evren ALTINEL
Yazarın Tüm Yazıları