Brüksel, ilk günah Kıbrıs kıskacında

BERLÄ°N
HENÜZ tam olarak anladıkları söylenemez. Hatta Belçika Başbakanı’nın dediği gibi, "Türkiye’yi istemiyoruz" demek istemeyenler Kıbrıs Rum kesiminin arkasına saklandıkları için anlasalar da işine geldikleri için ses çıkartmıyorlar.

Ama AB üyesi Kıbrıs’ın Ada’da istikrarı ciddi biçimde tehdit eder hale geldiÄŸini onların da fark etmesi fazla zaman almayacak. Â

Son günlerde yaşananlar bunu gösteriyor. Papadopulos Yönetimi, adanın iki halkı arasındaki ilişkileri engellemek için her yönteme baş vuruyor.

Türklerle temasa girenler vatan haini ilan ediliyor, ırkçı gençlik örgütünün faaliyetlerine göz yumuluyor, sonunda iş Türk öğrencilerin dövülmesine kadar varıyor.

Şimdi de yeni bir yasa çıkartılıyor ve kuzeydeki Rum mallarını kullanan ya da satın alanlar güneye geçerse hapse atılıyor.

Papadapolus, "Avrupa üyeliğimizden sonra Kıbrıs meselesi diye bir mesele kalmamıştır. Bizim için bitmiştir. Bu adanın sahibi biziz" diye bir tebliğde bulunmuyor ama gelinen nokta bu.

Bu yüzden de Brüksel’de geliştirilen hiçbir formül tutmuyor, bu yaklaşım değişmedikçe de tutmayacak.

Çünkü, Kıbrısı Türkleri denklem dışına iten hiç bir girişimin Türkiye kamuoyunda onay örmesi mümkün değil.

Bu mesele, artık bir insan hakları sorunu haline geldi vicdanlarda.

* * *

KÄ°NKEL
, Almanya’nın eski Dışişleri Bakanı, sorun çözülmeden Kıbrıs’ın Avrupa Birliği üyeliğine kabul edilmesini "İlk günah" olarak nitelemişti.

Alman Sosyal Demokratların Cumartesi günü Berlin’de düzenlediği bir toplantıda Alman katılımcılar, bu meselenin sadece limanların açılması gibi, masum bir istekle sınırlı kalmadığını anlayıp, Ada’yı payşalan iki halktan birinin tek başına sahiplik iddiasını dayatma sürecinin bir adımı olduğunu fark ettikçe Kinkel’in kulaklarını çınlattılar.

Almanya’nın Türkiye’yi yakından izleyen tanınmış araştırmacılaından Dr. Heinz Kramer, Kıbrıs meselesinde artık Avrupa’nın Türkiye’yi sorumlu tutmaktan, Türkiye’den arabuluculuk yapmasını istemekten vaz geçmesi gerektiğini söyledi.

"Bu konuyu tarafsızlık içinde ele alacak birkaç Avrupa ülkesi, Türkiye-Avrupa ilişkilerinin Kıbrıs konusuna takılıp kalmaması için arabuluculuk yapmalı" önerisini ortaya attı.

* * *

AVRUPA
Birliği Komisyonu’nun Türkiye ile ilgili masasında görevli bir AB yetkilisine göre ise, AB ile ilişkilerin en iyi olması gerektiği dönemdeyiz.

Genişleme Dairesi Türkiye ekibinden olan Ulrich Weins, "İlişkilerde iyimser olmak için çok neden var. Türkiye müktesebat açısından AB’ye şimdiye kadar hiç böyle yakınlaşmamıştı. Eğer bu hızla ilerlersek 10 en fazla 15 yıl sonra buünkünden çok farklı bir Türkiye göreceğiz" diyor.

Aslında bugün bizim kendi aramızda da tartıştığımız ve eleştirdiğimiz, düşünce-ifade-inanç özgürlüğünün önündeki engeller, kadınlara yönelik şiddet, namus cinayetleri gibi "medeniyetsizlik örnekleri", Avrupa kamuoyuna Türkiye’nin, kaba saba insanların baskıcı ülkesi imajını veriyor. Korkutuyor.

Bunlar aşılmayacak sorunlar değil. Türkiye bunları tartışarak aşacak olugunlukta sivil toplum gücüne sahip. Türkiye’yi tanıyanlar da bunu biliyor.

Ama yanıtını bilmediğimiz soru başka.

450 milyonluk Avrupa, Türkiye ile ilişkilerini Kıbrıs’ın esir almasına daha ne kadar tahammül edecek, böyle bir süfliliğe daha ne kadar izin verecek?
Yazarın Tüm Yazıları