Böbreklerinize iyi bakın

Vücudunuzun ürettiği toksik maddelerin birçoğu böbreklerinizden süzülerek atılır.

Böbrekleriniz sizi toksinlerden kurtaran bir "detoks" organı olmanın dışında görevler de üstlenmiştir. Asit-baz dengesinin korunması (yani iç ortamınızın dengeli tutulması) sodyum ve potasyum dengesinin ayarlanması gibi görevleri böbrekleriniz yapar. Böbrekleriniz, ihtiyacınız olduğunda su tutan, gerektiğinde de fazla suyu vücudunuzun dışına atan çok özel bir "sıvı dengesi ayarı" sistemine sahiptir. Kan basıncınızın dengelenmesinde görev alır. Kan basıncı düşünce onu yükselten, yükselince aşağıya doğru çeken düzeneklerle donatılmıştır. Böbreklerinizin marifetleri bunlarla da sınırlı değildir. Gerektiğinde kemik iliğinize kan hücrelerini üretme görevi veren "eritropoetin" isimli maddeyi de böbrekler üretir. Böbreklerinizin bağışıklık gücünün korunma ve sürdürülmesinde de ciddi etkileri vardır. Kısacası karın boşluğunuzun arka kısmında, bele yakın olarak yerleşmiş olan bu iki küçük organ yaşamsal pek çok işlevin merkez noktasıdır.

NASIL KORUYACAKSINIZ

Böbreklerinizi korumak istiyorsanız herşeyden önce gereksiz yere ilaç kullanmamayı prensip haline getirin. Doktorunuza danışmadan kullandığınız reçeteli ya da reçetesiz ilaçların çoğunun, besin desteklerinden, bitkisel ürünlerden bazılarının böbreklerinize zarar verebileceğini unutmayın. Düzenli aralıklarla su ve diğer sıvı içecekleri tüketmeyi ihmal etmeyin. İdrar miktarınızda ve renginde meydana gelen değişimleri dikkatle izleyin. İdrar yanması, sık sık idrara çıkmak, idrar yapmakta güçlük çekmek gibi problemlere önem verin. Eğer böbreklerin bulunduğu alanlarda -bel ve böğür bölgelerde- tekrarlayan ağrılar hissederseniz nedenini araştırmayı ihmal etmeyin.

BÖBREK YETMEZLİĞİNE DİKKAT

Böbrek yetmezliği her iki böbreğin birdenbire ya da yavaş yavaş görev kaybına maruz kaldığı hallerde ortaya çıkan önemli bir sağlık problemidir. Erken dönemde tedavi edilmediği zaman diyaliz ihtiyacı ve hatta böbrek nakline kadar gidebilen zor tedavilere neden olabilir. Böbrek yetmezliklerinin çoğu kez önemsenmeyen, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarının, böbrek taşlarının, şeker hastalığının ve hipertansiyonun sonucu olarak geliştiği biliniyor. İdrar miktarının azalması, idrara kan karışması sonucu idrar renginin koyulaşması, yüz, göz ve ayaklarda şişme, ani kan basıncı yükselmeleri gibi belirtilerle ortaya çıkan nefritlerin de böbrek yetmezliği ile neticelenebildiği belirtiliyor. Yıllık sağlık kontrollerinizi yaptırırken böbreklerinizi de gözden geçirmeyi ihmal etmeyin.

Yeşil çay özütleri toksinleri yok ediyor

Yeşil çay içindeki polifenollerle vücuda ciddi bir antioksidan koruma sağlar. Kan damarlarını zararlı serbest radikallerden koruyan yeşil çay, toksinlerden arınmayı da kolaylaştırır. Yeşil çayın kan akımını artırdığı, pıhtı oluşumunu engellediği de bilinmekte. İşte bu özellikleriyle yeşil çay özütleri cilt yaşlanmasını yavaşlatmada ve sellülit ile mücadele de kullanılmaktadır. Yeşil çayın kan dolaşımını düzenleyip yağ hücrelerinde aşırı yağ birikimini engelleyerek sellülit oluşumunu azaltabileceği ileri sürülüyor. Bu etkinin yeşil çayın metabolizmayı hızlandırıcı etkisiyle daha da kuvvetlendiği belirtiliyor. Kısacası yeşil çay sizi çevresel yaşlanmadan koruyor, sellülitlerinizden kurtulmanızı sağlıyor.

Kan basıncı nelerden etkileniyor

Hipertansiyon problemi olmayanlarda da zaman zaman kan basıncı yükseklikleri belirlenebilir. Tesadüfen belirlenen bir kan basıncı yüksekliği her zaman hipertansiyona işaret etmez. Bazı insanlarda aşırı stres yükü, korku, endişe ve telaş hali, geçici kan basıncı yükselmelerine yol açabilir.

Sadece kafein içeren çay-kahve gibi içecekleri abartanlarda da zaman zaman kan basıncı yükselmesi olabilir. Bazı ilaçların da kan basıncını yükselttiği biliniyor. Özellikle kortizol içeren ilaçların kan basıncında artışlara yol açabileceği biliniyor. Diğer taraftan hipertansiyon eğilimi olan birinde gece uykuda solunum durması probleminin, fazla miktarda alkol kullanımının da kan basıncı artışlarını tetikleyebileceğini hatırlatalım. Çok seyrek olarak nikotine hassas bazı insanlarda tütün kullanımını takiben, kan basıncı ve nabızda geçici artışlar ortaya çıkabiliyor. Kan basıncınızdaki her yükselmenin bir hipertansiyon sorununa işaret etmeyebileceğini bilmenizde yarar var.

Dr. Evren ALTINEL

Ses kısıklığı deyip geçmeyin

Ses kısıklığı ses tellerinizdeki basit bir alerjik reaksiyon ya da zorlamadan kaynaklanabileceği gibi gırtlak kanserine kadar değişebilen ciddi rahatsızlıklarla da ilişkili olabiliyor. Ses kısıklığı bazen kansere dönüşebilen bir ses teli nodülünün ya da uzun süredir sessizce seyreden reflü probleminin de ilk işareti olarak ortaya çıkabiliyor. Eğer ses kısıklığı yaşıyorsanız, bir uzmana danışmanızda fayda olabilir. ehattat@yasasinhayat.org

Dr. Ece HATTAT

Cips mi sağlığınız mı

Sık tüketilen bir atıştırma haline gelen cipslerin ciddi bir kalori deposu oldukları biliniyor. Bunun nedeni cipsin içerdiği yoğun yağdır. İngiliz Kalp Vakfı yöneticilerinden Profesör P. Weinberg, günde 35 gram cips yiyen bir çocuğun yılda 5 litre yağ tükettiğini hesaplamış. Çocukların cips ile kazandığı yağların içinde damar tıkayıcı etkisi olduğu iyi bilinen "trans yağlar"ın fazla olması da ayrı bir şansızlık. Cips tüketimi uzun vadede çocukların sağlığı açısından çok kötü bir alışkanlıktır. Bu çocukların ileri yaşlarda şişmanlık, şeker hastalığı ve damar sertliği gibi sorunlara yakalanma olasılıklarının da daha fazla olması muhtemeldir. Cipsilerin gereğinden fazla tuz içerdiğini de hatırlatalım.

Diyetisyen

Tuğçe ALTAN

BAHÇE


YAZ VE SAĞLIK RİSKLERİ

Sıcaklar su kaybını artırıyor

Sıcak havalarda su kaybınızın olması için ishale yakalanmanız şart değil. Sıcak hava cilt yoluyla vücudunuzdan fazla terlemeseniz bile daha çok su atılmasına neden oluyor. Pek fark edilmeyen bu su kaybı yerine konulmazsa yorgunluk, halsizlik gibi belirtilere neden oluyor. Özellikle çocuklar ve yaşlıların susuzluk hissi yönünden pek güvenli olmadıklarını unutmamak ve daha sık su tüketebilmelerini sağlamak gerekiyor. Sıcak yaz günlerinde su ve sıvı ihtiyacınızı daha dikkatle izleyin. Özellikle yaşlı veya çocukların bu ihtiyaçlarının farkına varamayabileceklerini unutmayın. Onları daha sık su içmeye teşvik edin.

Diyetisyen Seren Aksüs

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00

Yaz aylarında çok fazla davet ve benzeri organizasyonlar oluyor. Bu yüzden diyet uygulamak çok zor oluyor. Hafta sonuna doğru verdiğim kiloyu haftasonu geri alıyorum sanki. Bunu önlemek için ne yapabilirim?

Acil durum diyeti

Rahatlamış bir şekilde başlanan hafta sonunu daha da keyifli bir hale getirmek için beslenme alışkanlıklarınızda ufak tefek (!) değişiklikler yapmak kaçınılmaz bir aktivite belki de. Bunun yanı sıra uzayan yaz akşamları davetleri de başka bir sosyal aktivite. İşte bu günlerde mönüler daha çok çeşitlenirken, kalori alımında diyeti olumsuz yönde etkileyebilecek durumlar ortaya çıkabiliyor. Diyet yaparken bu tarz organizasyonlara katılmak aslında kendinizi bu tür ortamlarda deneme fırsatı da verecektir. Çok soslu ve yağlı mezeler yerine sebzeli ve yoğurtlu mezeleri seçmek, sadece karbonhidrat içeriğine sahip mönüler yerine içine protein ilavesi yapılmış mönüleri seçmek kontrolün sizde olduğunun bir göstergesidir.

Alkol tükettiğiniz zamanlarda da bütün gün yiyecekleri kısmak, öğünleri atlamak yerine alkolle birlikte tüketebileceğiniz "diyeti bozan sessiz katillere" aperatiflere dikkat etmeniz, önemli bir kısmını tüketmemeniz yeterli olacaktır. Ertesi gün tartılmak iyi bir fikir olmayabilir. Özellikle alkol tükettiğiniz akşamların ardından vücut suyunda meydana gelebilecek artışlara aldanmayın. Ve diyetinizde gereksiz kısıtlamalar yapmayın. Bol bol su içmek ve porsiyon hakkınız kadar meyve yemek en iyi yöntemdir. Ve tabii ki yapacağınız açık hava yürüyüşleri de sizin için önemli bir fırsattır.

niluferinceis@yasasinhayat.org

27 yaşında bir bayanım. Kilom 60, boyum 168 cm. Bana hipoglisemi teşhisi kondu. Diyet yaparken özellikle dikkat etmem gereken neler vardır?

Hipoglisemide zayıflama

Boyunuz ve kilonuza göre beden kütle indeksiniz (BKI değeriniz) hesaplandığında 18.5-25 aralığında yani sağlıklı aralıkta olduğunu görüyorum. Bölgesel şikayetler nedeniyle kilo vermek istiyorsanız, kaloriyle oynamak yerine güzel bir egzersiz programına başlayın. Kilo kaybı hipoglisemi hastalarında daha zor olabilir. Normalde sıklıkla bizden duyduğunuz "az az, sık sık yemek yemelisiniz" önerisi hipoglisemi hastalarında tedavinin ilk adımını oluşturur. 2 -3 saatte bir öğün ve öğünlerde aldığınız besinlerin içeriği ve glisemik indeksi çok önemlidir. Öğünlerde glisemik indeksi düşük besinler tercih etmek toplam diyetinizin glisemik yükünü düşürür ve rahat kilo vermenizi, kendinizi daha iyi hissetmeniz sağlar. İşte başlıca dikkat etmeniz gerekenler:

- 2-3 saatte bir öğünden oluşan bir beslenme programı olmasına özen gösterin.

- Aç kalmayın.

- Aralarda bol sıvı tüketin.

- Öğünlerin protein-yağ ve karbonhidrat bakımından dengeli olmasına özen gösterin.

- Tek besine dayalı diyetler yapmayın.

- Egzersiz programınıza göre yemeğinizi ayarlayın ve aç karnına egzersiz yapmayın.

- Glisemik indeksi yüksek olan üzüm, incir, kavun, karpuz, muz, havuç, mısır, patates vb besinleri daha az tüketmeye çalışın.

gunes@yasasinhayat.org

Organik yiyecekler neden lezzetli

Sağlıklı beslenebilmek için besinleri çeşitlendirmek ve dengelemek yetmiyor. Temiz ve sorunsuz besinleri tüketmek hergün biraz daha önemli hale geliyor. Yiyip içtiğimiz besinler muhtelif sebeplerle hormonlar, antibiyotikler, böcek öldürücüler gibi sağlığa zararlı toksinlerle kirlenebiliyor. Organik tarım yönetimiyle üretilen besinlerde bu tehlike daha az. Çünkü bu besinler doğal hallerine en yakın şekilde üretiliyor. Eğer aldığınız organik ürünün güvenli olduğundan eminseniz, organik ürün tüketmek vücudunuza daha az toksin yüklemek anlamına geliyor. Bunun için yapacağınız şey ürün etiketlerini dikkatlice incelemekten ibaret. Eğer ürünün etiketinde "sertifikalı organik ürün" yazıyorsa ve hangi denetim firmasının denetlediği belirtiliyor, tarım bakanlığının "organik tarım" amblemi bulunuyorsa o ürünü satın alırken daha güvende olduğunuzu bilmelisiniz.

Organik ürünler genetiğiyle oynanmamış tohumlarla üretiliyor yani bu ürünlerde genetik manipülasyon söz konusu değil. Bu ürünler yetiştirilirken kimyasal madde ve hormon kullanılmıyor. Daha da önemlisi organik tarım sadece daha önce hiçbir ilaç veya kimyasal kullanılmamış topraklarda yapılıyor.

Hem sağlıklı hem lezzetli

Organik ürünlerin sadece daha güvenli olduğunu düşünmeyin. Bu ürünler hem daha güvenli hem de daha lezzetli ve koruyucu. Olanağınız varsa organik ürünlerden daha fazla yararlanmanızı tavsiye ediyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları