Bizim gibi Avrupa da kendisiyle yüzleşiyor

İLK kez, evet ilk kez Avrupa Komisyonu’nun Türkiye ile ilgili hazırladığı İlerleme Raporu’nu bu kadar ayrıntılı tartışıyoruz. Yüzlerce sayfalık üç ayrı belgeyi okuyor, haberleştiriyor, sorular soruyor ve üzerinde düşünüyoruz. Sokaktan kulislere her yerde kendimizle yüzleşiyoruz. Geçen yıl Romanya’da, Cumhurbaşkanı İliescu ile röportaj yaptıktan sonra Başkanlık konutu olarak kullanılan Cotroceni Sarayı’nı gezdiren genç rehber, ‘Bizi Avrupa’ya almazlar. Hálá sigara izmaritlerini sokaklara atıyoruz’ diyordu.Onu dinlerken, Sovyetler Birliği’nin çökmesinden hemen sonra gidip gelmeye başladığım Romanya’nın ne kadar değiştiğini düşünüyordum. AB sürecinin yol açtığı değişimi o göremiyordu. Ben fark ediyordum.Bugünlerde, günlük çarşı pazar konuşmalarında da benzer yorumları duyuyorum. ‘Bizi Avrupa’ya almazlar.’Kendimize Avrupalılığı yakıştırmamak yeni bir şey değil.* * *AMA şimdi ileri sürülen gerekçeleri dinlerken, seviniyorum, o kritik eşiği aştığımızı görüyorum.Kendimizle artık, daha doğru bir zemin üzerinde yüzleşebiliyoruz. Bu zemin, Kopenhag kriterleri. Demokrasi, İnsan Hakları, Hukuk Devleti zemini. Azınlık hakları ile ilgili tartışma bile bu sürecin bir parçası değil mi? Bazı grupların, çoğunluğun yararlandıkları haklardan yararlandırılmadıklarını doğal karşıladığımızı fark ediyor, bu yüzden ‘azınlık hakları’ndan söz edildiğini anlıyor ve bunun çağdaş bir insan hakları yorumu olmadığını konuşabiliyoruz artık. ‘Azınlık, çoğunluğa uymalıdır. Çoğunluk onlar için neyi uygun görürse kanaat getirmelidir’ anlayışını savunanlar karşısında ‘burada bir arada yaşıyorsak, benim kadar, benim gibi olmayan da aynı haklara sahiptir. Sahip olmalıdır’ diyenler de çıkıyor. Avrupa Birliği üyeliği hedefi sayesinde tabularımızla yüzleşmemiz, Avrupa’yı korkutan 70 milyonluk Türkiye’de değişiminin güvencesi haline geliyor. Aynı yüzleşmeyi Avrupa’da yaşıyor.* * * ALTI Ekim’de, Avrupa Parlamentosu’nun gündemindeki en önemli konu Türkiye idi. Komisyon, müzakerelerin başlayabileceğini söyleyince kıyamet koptu. Her kafadan bir ses çıktı ama benim dikkatimi en çok Sosyalist Grup’tan Graham Watson’un sözleri çekti.‘Türkiye’nin katılımı konusunda yaptığımız tartışmalar, Türkiye’ye yaklaşımımız 21 yüzyılda Avrupalı olmanın ne anlama geldiğini bize bu tartışmalar gösterecek’ diyordu.Cohn Bendit muhafazakarlara, ‘Türkiye’yi zina meselesi yüzünden kınıyorsunuz ama biz sizinle bu konuda az mı mücadele ettik. Yıllarca bizimle zina yasağı kalkmasın diye uğraştınız. Avrupa’da zina, ceza yasasına girmediyse bizlerin, ilericilerin sayesinde girmedi’ diye bağırıyor, Françis Wurtz, ‘Türkiye tartışmaları sırasında ileri sürülen görüşler, bizim kendimizi, Avrupa’yı gözden geçirmemizi gerektiriyor’ diyordu. İlk kez, Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye üzerine böyle tartışmalı bir oturum yaşandığını söylüyordu gözlemciler. Müslümanlığın bir Avrupa dini haline geldiğini bile, Türkiye’nin katılımı tartışmaları sırasında fark eden Avrupa ile birlikte heyecan verici bir serüvenin başındayız. Değişirken, değiştiriyoruz. Farkında mıyız?
Yazarın Tüm Yazıları