Bit yeniği aramak yerine sanata reva gördüğünüz kıtıpiyos bütçeyi artırın!

Üniversite yıllarından aklımda kalan kayda değer ne kadar kelám varsa, hepsi de Ünsal Oskay'a aittir.

Ünsal, yine magazinden girip siyasetten çıktığı, yol boyunca edebiyata, felsefeye, psikolojiye uğradığı blok sosyoloji derslerinden birinde, hayatla tutuştuğu kavganın hesabını hırçın bir tavırla kendisinden soran, gözünde at gözlükleriyle ideoloji tokuşturmaya çalışan bir arkadaşa, her zamanki kalender edasıyla şöyle demişti: ‘‘Sizin gözünüzde büyüttüğünüz o liderlerin hepsi, sonuçta kapalı kapılar ardında ayakkabılarını çıkarır, çaylarını alır, çıkarları doğrultusunda allım güllüm muhabbet ederler... Sağ ile sol birbirine çok yakındır esasında; uzak olan sizlersiniz...’’

KELOĞLAN HOLLYWOD’DA

Öyle zahir... Amelie gibi naif ötesi bir filme, izlemeden etmeden porno yaftası yapıştırıp Bornova Anadolu Lisesi'nde gösterimini yasaklatan AKP Bornova İlçe Teşkilatı'nın mentalitesi ile Matrix, Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter'a dair TBMM'ye soru önergesi sunan CHP Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun yaklaşımı arasında ne fark vardır, söyler misiniz?

Kaçırmış olanlar için özetleyelim: Bu yıl dünya çapında en çok gişe yapan üç film olan Yüzüklerin Efendisi, Matrix ve Harry Potter, CHP Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun paranoyaya kapılmasına neden olmuş. Memleketi, en başta da gençleri, dış mihrakların elim kumpaslarından korumaya ahdetmiş görünen Başoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya pek mühim, pek akılcı sorular yöneltmiş:

n Genç zihinlere ektikleri tohumlar düşünüldüğünde Matrix, Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi bakanlığımızca nasıl değerlendirilmiştir? Matrix'te bahsedilen Zion neresidir? Trinity ne anlama gelmektedir?

n Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi filmleri hakkında kilisenin görüşü bakanlığımız tarafından incelenerek kültür politikalarımız içinde yer almış mıdır?

Başoğlu'nun konu üzerine beyanatları da ziyadesiyle muhteşem: ‘‘Anadolu kültürü 50 yıldan bu yana ihmal edildi. Şimdi de filmlerle, kitaplarla, şiddetli kültür emperyalizminin saldırısı altında. Kendi kültürümüzü savunmamız gerekir. ABD'ye Keloğlan filminin çekilmesi için 1950'de teklif götürüldü. Masraflar Türkiye tarafından karşılanacak olmasına rağmen öneri üç kez reddedildi. Bunu düşünmek gerek. Çünkü onların Walt Disney'i var. Ekonomik emperyalizm, kültürel emperyalizmle geliyor.’’

Biz de sormak isteriz: Madem bu adamların niyetinden bu denli şüpheliyiz Keloğlan'ı alıp da Walt Disney'in kucağına oturtmak neyin nesi oluyor? Masrafları karşılamaya da hazırmışız madem, neden o film Türk yönetmenler tarafından Türk oyuncularla çekilmiyor?

Devam ediyor Başoğlu: ‘‘Açıkça bazı mesajlar veriliyor. Çocuklara 'Harry Potter dininden misin?' diye soruluyor. Çocuklarımızın bu saldırılardan sıyrılması lazım. Bugün bunlar, yarın başkaları olacak. Türkiye açık pazar háline geldi. Bir şey yapamayacak kadar aciz miyiz?’’

BİZ O KADAR ACİZ MİYİZ?

Biz bilmeyiz, siz söyleyiniz... Hakikaten bu denli aciz miyiz? Yüzüklerin Efendisi, filminin yarattığı infial bir yana, dünya klásikleri arasında yeri gayet sağlam bir şaheserdir. Onyıllar önce dilimize çevrilmiştir. Bununla birlikte, Harry Potter, politikayla hiiiç ilgisi olmayan, İngiliz bir yazarın eseridir. Kitapları da yaksak Sayın Milletvekili'nin içi rahat edecek midir?

Sırf Türkiye değil, tüm dünya açık bir pazar artık. Peki biz hakikaten bu denli aciz miyiz? Yap sen de film gibi bir film, sür piyasaya, bak cümle álem seyrediyor mu, seyretmiyor mu? Nuri Bilge Ceylan'ın Uzak'ı misál, Cannes'da Büyük Ödül’ü aldı; sayın milletvekilimiz uyuyor mu? Yine Cannes'da Yol ile Büyük Ödül’ü kazanan Yılmaz Güney, bir Türk'tü. Dünya kendisini alkışlarken, o sürgünde öldü.

Hakikaten, biz kendi gölgemizden ürkecek derecede aciz miyiz? Tüm

dünyada rağbet gören bu filmlerin başarısının altında bit yeniği aramak yerine devletin sanata reva gördüğü kıtıpiyos bütçeyi artırmaya ne dersiniz?

Böylesi alınganlık iç savaş bile çıkarır

Duyargaları hassas necip milletimizin yine alınacağı tuttu... Cuma günü vizyona giren, Durul ve Yağmur Taylan kardeşlerin yönettiği Okul, felsefe öğretmenini canlandıran Deniz Akkaya'nın dekoltesi yüzünden kimi eğitmenlerimizin galeyana gelmesine sebep oldu. Akkaya'nın tiplemesi, eğitim müessesesini hafifletiyormuş, hiç böyle öğretmen olur muymuş?

Şaşırdık mı? Haaayııır!.. Biz alışkınız böyle şeylere... Nasıl muttasıl kanayan, gocun gocun gocunduran bir yara söz konusuysa, herhangi bir sektörden, hasbelkader defolu -o defo da kime ve neye göreyse artık?- bir karakter çizmeyegörün; vay hálinize... Protesto eden edene...

Hep aynı senaryo, bininci kez gündemde: Hamamda bir banka reklamı çekilir, memleketin tellakları ayaklanır... Dizinin birinde kasaba kurnazı bir kapıcı profili çizilir; kapıcılar darılır... Asmalı Konak'ın Bahar'ı senaryo icabı ABD'ye gider, doktorlarımız alınır... Şimdi de bu... Naçizane tavsiyemizdir: Taylan Biradeler, bir dahaki filmlerini, ‘‘sektörel korkular’’ üzerine çeksinler. Meselá: Memlekette her sektöre özel bir film çekiliyormuş. Bu filmlerin senaryolarında sadist dişçiler, pedofil öğretmenler, hırsız muhasebeciler, malzemeden çalan müteahhitler, çürük sebze kakalayan manavlar, mütecaviz doktorlar, at eti kullanan lokantacılar, vs, fink atıyormuş... Ve bu filmler şehrin her yerinde gösteriliyormuş... Herkes kendi içindeki korkuyla yüzleşiyor, sonunda her kasadan bir çürük elma çıkabileceği fikriyle barışıyormuş...

Fakat bir yandan düşününce... Yok be... Fazla iyimser bir senaryo değil mi? Yok yüzleş, yok barış, yok bilmem ne... Böylesi bir alınganlık söz konusuyken, bilákis maazallah memlekette iç savaş bile çıkabilir yani.

Her ölüm erken ölümdür

Kısacık bir ömür ki Ayşecik filmlerine rahmet okutur. Hayata henüz 20 yaşında, güzeller güzeli, cansız bir beden olarak veda eden Burçin Bircan'a belki de en çok geçtiğimiz hafta ölümünün 14. yılını idrak ettiğimiz Cemal Süreya'nın o hazin şiiri yakışır:

Üstü Kalsın...

Ölüyorum tanrım

Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür

Biliyorum tanrım.

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat

Fena değildir...

Üstü kalsın...
Yazarın Tüm Yazıları