Biri ittifak diye kuyuya taş attı

AHMET Türk, Feridun Yazar, Yaşar Kaya gidiyor, önce Refah Partisi yönetimi ile görüşüyor. Kürtlerin partisi HEP (Halkın Emek Partisi) adına.Karşıda Necmettin Erbakan, Recai Kutan, Fehim Adak var.

Yıl 1991. Konu seçim ittifakı, amaç 91 seçimlerine birlikte girmek.

Erbakan ve arkadaşları haddinden fazla cin. Orta Anadolu’da MHP güçlü. Erbakan ve arkadaşları Orta Anadolu için MHP ile ittifakı düşünüyor.

Doğu ve Güneydoğuda HEP güçlü. Erbakan ve arkadaşları bu bölgeler için HEP ile ittifakı düşünüyor. Tabii olmuyor.

HEP o sırada seçimlere girme hakkını kazanamıyor, yasa gereği belli sayıda yerde örgüt kuramadığı için.

RP ile anlaşamayınca, ittifak şansını Erdal İnönü liderliğinde SHP’de deniyor.

HEP SÖZÜNDE DURMADI

İnönü sonradan çok tartışılsa bile, Kürtlerin Mecliste temsil edilmesinden yana. Onları SHP listelerinden seçime, oradan Meclise taşıyor.

HEP’in başında o sırada Fehmi Işıklar var. Yapılan anlaşmaya göre:

HEP kendini feshedecek, milletvekilleri SHP’de kalacak, HEP tabanı SHP’ye geçecek. Yani, ittifakı aşan bir birliktelik.

Ne var ki, HEP sözünde durmuyor. Seçildiklerinden kısa süre sonra, Kürt milletvekilleri SHP’den istifa ediyor. Taban filan da, SHP’ye geçmiyor.

Çünkü, bu ittifakta HEP tabanının fikri sorulmuyor.

Kaldı ki, HEP kendini yaşatmak istiyor. Fehmi Işıklar SHP’de kalıyor, Işıklar engellemeye çalışmış olsa bile, HEP’in başına Feridun Yazar geçiyor.

SHP ZARAR GÖRDÜ

Yirmi yıl önceki ittifak öyküsünün kaba özeti böyle.

Şimdi CHP ile BDP arasında, birilerinin ortaya attığı, fakat iki tarafın yöneticilerinin de yalanladığı ittifak haberleri almış başını gidiyor. Hele BDP yöneticileri daha şenlikli. Bir dedikleri diğerini tutmuyor.

Böyle bir ittifak olmaz, çünkü:

BDP hâlâ PKK denetiminde.

Kürt sorununda ne BDP, ne CHP’nin somut çözümü henüz yok.

Türbandan Kürt Sorununa kadar, CHP’nin kafası henüz karışık.

BDP hâlâ Kürtlerin partisi olarak kalmak eğiliminde.

Kaldı ki, böyle bir ittifak için, parti tabanı ve seçmenin nabzını yoklamak gerek. 1991’de SHP kendi tabanı ve seçmeninin nabzını yoklamadan, ittifaka giriyor ve bundan epey zarar görüyor. Hem o seçimde, hem sonrasında.

Bugün biri kuyuya bir taş atıyor, ittifak diyor, burası Türkiye, çıkartabilirsen, çıkart.

Kim doğru yazıyor

FIKRADAKİ gibi, yukardan bakınca herhalde öyle görünüyor.

Majestelerinin bir gazetecisi, Lizbon’da Türkiye ne istediyse, onu aldı diyerek, iktidarı öve öve bitiremiyor.

Başbakan bile daha temkinli sözler söylüyor.

O arkadaşın huyudur, iktidara kim geçerse, at değiştirmekte mahir olduğu için, kendini acele oraya yazdırıyor. Bir bakıyorsunuz FKÖ’nün yaman savunucusu, bir bakıyorsunuz İran İslam Devrimi’nin yılmaz bekçisi. Kürtlerin has dostu, Özal’ın elçisi. Şimdilik AKP şapkasıyla dolaşıyor. Yarın CHP iktidar olsun, sollamadığı kimse kalmaz.

Bir başkası, aslında dikkatli ama, kendini ara sıra kaptırıyor, “Amerika ile bizim aramızda sorun olmadığını” yazıyor.

Washington ve New York’ta ayyuka çıkmış durumda, tüm araştırma kurumları ki, Amerikan yönetimine veri sunuyorlar, Türkiye’ye kuşkuyla bakıyor. Kongre benzer tutumda, “önümüze Türkiye ile ilgili bir tasarı gelse de, dünyanın kaç bucak olduğunu göstersek” havasında. Amerikan gazetelerinde yazılanlar cabası.
Bu arkadaşlar hiç mi Batı basınını görmüyor? İzledikleri toplantılarda hiç mi başkalarının sözlerini duymuyor, davranışlarını görmüyor?

Orada yazılanları okusalar, gördüklerinin altını çizseler, sonra aynaya baksalar yeter.

‘Hayata Dönüş’ kararı verenler nerede

MAHKEME tam on yıl sonra kuruluyor. On yıl sonra.

19 Aralık 2000 yılında Bayrampaşa Cezaevinde tutuklular direnişe geçiyor, F tipi cezaevini protesto için. Direnişe son vermeleri için, araya pek çok kişi ve kurum giriyor, ancak tutuklular direnişten vazgeçmiyor.

Yönetim direnişi kırmak üzere, adına “Hayata Dönüş Operasyonu” verdiği müdahalede bulunuyor.

Hayata dönüş, hayata veda haline geliyor. Müdahale sırasında, bir bölümü tutuklu, 28 kişi hayatını kaybediyor. Tam facia.

Yıllar yılı bu işin sorumluları hakkında yargıya başvurular var. Nihayet dün operasyona katıldığı öne sürülen 39 er mahkeme önüne çıkıyor.

Durum garip. 39 er herhalde kendiliğinde operasyon planlamıyor, kendi kendine “şu direnişi kıralım”, demiyor. Herhalde birileri onlara emir veriyor. Birileri müdahale için karar alıyor.

Ama, o emir verenler, karar alanlar, onlar kimse, onlardan hiç biri dün yargı önünde değil.

Bu nasıl iş?
Yazarın Tüm Yazıları