Bir takıntı uğruna hayatı ıskalamak

“şişman çirkin, zayıf güzeldir” tartışmalarının günlerdir sürdüğünü görerek, sizlere çok ilginç bir öyküyü aktarmak istedim. Bir anoreksiya hastasının öyküsü bu.

Haberin Devamı

Bir anoreksiya hastasının itirafları Güzin Abla, 28 yaşında bir genç kızım. ıstanbul’un en iyi okullarında ve yurtdışında eğitim gördüm, şimdi yine ıstanbul’da okuyorum. Bir erkek kardeşim var. Sakin, huzurlu, mutlu bir düzen hakim evimize. Buna rağmen öyle bir sorunla karşı karşıyayım ki, inanılacak gibi değil...
ılkokul yıllarımda, oturup devamlı ders çalışmaktan ve abur cubur yemekten epey kilo almıştım. Ortaokulda düzenli spor aktivitem sayesinde, incecik oluverdim.
Ancak bu sefer bacaklarımdaki eğrilik beni fazlasıyla rahatsız etmeye başladı.

Sınıftakilerin “çarpık bacak” diye dalga geçmeleri, aynı zamanda burnumun yüzüme göre büyük olması, yine küçümsenmeme neden oldu.

Bütün bunlar kendimle ilk çatışmama, hatta profesyonel yardım alacak kadar ruh sağlığımın bozulmasına kadar gitti. Verilen tavsiyeler asla işe yaramadı. Ancak ilaçlar duygularımı fazlasıyla bastırdığından, eskisi kadar önemsememeyi başardım.

Herkes ‘çok yiyorsun ama zayıfsın’ diye imrenirdi

Lise son sınıfta, hayatımın aşkıyla tanıştım. Delicesine aşıktım, dünya yansa umurumda değildi. Bir yandan da ÖSS’de başarılı olmak için çok çalışıyordum. Fiziksel problemlerimi neredeyse unutmuştum...

Üniversitede derslerim o kadar ağırdı ki, yememe rağmen hızla kilo verdim. Ama herkes “Çok yiyorsun ama buna rağmen zayıfsın” diye imrenirdi bana. Belki de yeni moda terimle “metabolizmam hızlıydı”.

Ne olduysa, üniversite son sınıfa geçtiğim yaz oldu. Erkek arkadaşımla kavgalarımız alevlendi, yaz tatilimi ağlayarak geçirdim.

Bu sırada daha az yiyerek hızla kilo verebileceğimi fark ettim. Sofrada yemek seçmeye, nedenini hâlâ anlamadığım bir şekilde, tencere yemeklerini reddetmeye başladım. Derken okul açıldı, ders stresiyleberaber kilo vermeye devam ettim.

Arkadaşlarımın “manken gibi, ne güzel” şeklindeki kıskançlık dolu sözleri eşliğinde yemek yemeyi neredeyse tamamen kesip, kemikleri sayılan biri olarak mezun oldum.

Bu sırada annemin bir doktor ahbabı, büyük ihtimalle “anoreksiya” hastası olduğumu söylemiş. Yine de yurtdışına eğitim görmeye giderken, kendime iyi bakacağıma dair söz verip, ailemi ikna ettim.

Tartıdaki rakamlar artınca psikolojim bozulmaya başladı

Ortam değişikliği ve yalnızlıktan, tabi bir de devamlı aç olduğumdan, aşırı yemek yeme nöbetlerim başladı. Ama ne yemek! Haliyle tartıdaki rakamlar hızla artmaya, benim de psikolojim bozulmaya başladı.

Eğitimimi bir süre dondurup, profesyonel yardım almak için ülkeme döndüm. ışin ilginç yanı, Türkiye’ye adım atar atmaz yemek yemekten yeniden vazgeçtim!

Ama bir defa doktor ayarlanmıştı, kaçış yoktu.

Doktor ve beslenme uzmanlarından oluşan bir grup tarafından ilaç tedavisine alındım. Öğün saatleri hayatımın sonu gibi geliyordu, kendimden nefret ede ede verilen miktarı tüketmek zorunda kalıyordum. Üç ay sonunda düzene girdiğimi düşündüler, ben de tekrar Türkiye’den ayrıldım.

Orada yeniden yemeyi kestim. Bu arada, kavga dövüş devam eden ilişkimi noktalayıp, yeni bir arkadaş edindim. Ama bir süre sonra bu ilişki de bitti. Eğitimimi tamamlayarak Türkiye’ye kesin dönüş yaptım.

Hangi aile gelinlerinin böyle olmasını ister

Ben “anoreksiya” hastasıyım. Rahatsızlığımı bilmeyenler tarafından “manken gibi inceciksin, keşke senin gibi olsak” yorumlarıyla pohpohlandığım, beş yıldır devam eden bir süreçteyim. şaşıracaksınız ve hatta “bu kadar eğitimlisin, nasıl böyle düşünebilirsin ki” diyeceksiniz ancak ben değişmek ve asla kilo almak istemiyorum. Beynimde çalan tehlike çanlarının, içimdeki “acil kilo ver” komutunun ne kadar güçlü olduğunu tarif etmem mümkün değil.

Şu an yeni bir beraberliğin başlangıç aşamasındayım. Belki de sadece başlangıç olarak kalacak. Nedeni ise çok açık; bir süre sonra durumumu fark edecek ve profesyonel yardım almam gerektiğini savunacak. Değişmek istemediğimi söylediğimde ise “o zaman sana güle güle” diyecek.

Diyelim kabullendi ve ilişkimiz ciddileşti, hangi aile gelinlerinin böyle olmasını ister?
Sizin de diyeceğiniz gibi “bir hiç uğruna hayatı ıskalamak” belki de budur.

İkoncanların su ve salatayla beslenmeleri haber yapılmasın

Sosyetedeki “ikoncanların” sadece salata ve suyla beslendiklerinin gazetelerde ifşa edilmesini hata olarak görüyorum. “Güzel” oldukları tescillenen bu kişilerin kahvaltı etmediğinin, çok acıkınca yağsız, peynirsiz, etsiz salata yediğinin açıklanması yanlış.

Ben hastayım ama onlar sırf meşhur oldukları için hasta değil de “ikoncan” olarak gösteriliyor neredeyse...

Abarttığımı düşünmeyin; kanserin bile çaresi var ama bu hastalığın yok maalesef. Tedavi olanların, yıllar sonra tekrar aynı girdaba düştüklerini biliyorum.
Hastalığına rağmen güzelliği tescilli birçok ünlü var: Audrey Hepburn, manken Twigy, Victoria Beckham... Dünya bu kadınların güzelliğinden söz etmiyor mu? Ben nasıl kendime söz geçireyim Güzin Abla? Keşke dünyadaki güzellik anlayışı değişebilse de zayıf olmak ayıplansa, kimse bu çılgınlığa kapılmasa...
Rumuz: Nazlı

Yazarın Tüm Yazıları