‘Bir ömür’ boyu tanıklık

“IRAK sınırında büyük çapta askeri kaydırmalar olduğu belirtiliyor, hükümetten sıkıyönetim ilanı isteniyordu. Daha bir ayını doldurmamış, üstelik ara rejimleri ve sıkıyönetimi eleştirerek iktidara gelen bir hükümetin böyle bir istekle karşılaşması yadırgatıcıydı.

Haberin Devamı

Biz CHP’liler ve ortağımız MSP büyük tepki gösterdi. (...) İsteğimiz üzerine, Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ve bir komutan Bakanlar Kuruluna gelerek sınırdaki hareketliliği anlattı. (...) Hükümet bunun araştırılmasını istedi. Ben ve bazı bakanlar sivil kurumlar aracılığı ile araştırdık, verilen bilgi doğru değildi”.
CHP-MSP koalisyonunda direkten dönen bu kazık ilk kez gün yüzüne çıkıyor. 1970’lerde CHP yönetiminde yer alan, dönemin Bayındırlık Bakanı Erol Çevikçe anılarını kaleme alıyor. Yazdığı kitap “CHP İle Bir Ömür” başlığını taşıyor. Bu satırları oradan aktarıyorum. (s.181).

Çevikçe’nin üç büyük tanıklığı var. Biri, 1974’te CHP-MSP koalisyonu için MSP ile görüşmeleri yürüten ekipte. Diğeri, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Bakan. Üçüncüsü ise, Deniz Baykal ile birlikte politika yaparken, CHP’nin son otuz yılını en iyi bilenlerden biri.

DÜN VE BUGÜN

Haberin Devamı

Baykal’a en çok inananlardan biri Çevikçe, CHP 1999’da baraj altında kalınca, ona “çekil” baskısı yapıyor. Baykal’la yirmi beş yıl süren beraberlik orada noktalanıyor.

12 Eylül’de Ecevit Hamzakoy tutukluluğundan dönüyor, Baykal Ecevit’e “demokrasiye geçebilmek için partiye sahip çıkın” dediğinde, Ecevit çok kesin: “CHP benim için bitmiştir” (s.253).

CHP’nin geçmişteki politikalarını eleştiren Çevikçe, “CHP’nin bazı üst düzey yetkililerinin 28 Şubatçıların yanında gözükmesine karşı çıkıyor”. (s.205).
CHP’nin katı devletçi tutumu, “aş ve iş ve özgürlük yerine” halkı pek ilgilendirmeyen konulara takılıp kalmasının CHP’yi nasıl yıprattığını anlatırken, bugüne çizgiler çekiyor. Kılıçdaroğlu Genel Başkan seçildiğinde, onunla sıcağı sıcağına yaptığı görüşmeyi aktarıyor. (s.309).

Dünkü ve bugünkü Türkiye’yi, dünkü ve bugünkü CHP’yi anlamak, türban, Kürt Sorunu, AKP ve CHP’nin ne yapması gerektiğini düşünmek için Erol Çevikçe’nin kitabını mutlaka okumak gerek.

Erdoğan ile Fazıl Say buluştu

BAŞBAKAN Erdoğan’ın uluslarası çaptaki sanatçımız Fazıl Say’dan hoşlandığını sanmıyorum. Say AKP karşıtı söylemleriyle biliniyor.

Türkiye’de hukuk uygulamasının ve yasaların cilvesi, Erdoğan ve Fazıl Say aynı noktada buluşuyor. Bir tarihte Erdoğan Ziya Gökalp’ten şiir okuduğu için hapse atılıyor, şimdi Ömer Hayyam’a ait olduğu öne sürülen (bildiğim kadarıyla Hayyam’a ait değil) dizeleri tekrarladığı için Fazıl Say hakkında dava açılıyor.

Erdoğan düşünce özgürlüğü savunuculuğu yaparken, her fırsatta “şiir okuduğu için kendisine verilen cezayı” dile getiriyor. Fazıl Say’a açılan dava ile Erdoğan’a verilen ceza arasında ne fark var? On beş yıl önce, on beş yıl sonra de, de, demok, demokra... siii.

Haberin Devamı

Her gün 224 iş kazası

ÇADIR yanıyor, vinçten düşüyor, göçük altında kalıyor. Dokuz yılda iş kazalarında can veren işçi sayısı 10 bin 804. AKP iktidarının işçi bilançosu. Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in verdiği bilgiye göre, dokuz yılda 735 bin 803 iş kazası meydana geliyor. Günde 224 iş kazası, bu bir rekor.

Yaklaşık dört, beş yıldır iş kazalarını önlemek üzere yasa çıkartılacağı söyleniyor. Kazalar son aylarda artınca, AKP tasarı hazırlıyor. Tasarı halen TBMM’de ilgili komisyonda. Komisyon üyesi CHP milletvekili Süleyman Çelebi yasayı yetersiz buluyor, uygulamadan gelen deneyimiyle önerilerde bulunuyor. AKP dinlemiyor.

AKP aynı zamanda, tasarının teknik yönü itibariyle Türk Tabipler Birliği ve Mimarlar Odası ile bir araya gelmesi gerek, ama gelmiyor. Çünkü, “onlar bizden değil” mantığı. Bunun bizi, sizi mi olur, anlamak güç.

Tasarı yarın Meclis’te ilgili komisyonda yeniden görüşülecek.

Haberin Devamı

Mutlaka sorgulanması gereken kişi

DİYARBAKIR ve Ankara Mamak Askeri Cezaevi 12 Eylül askeri rejim döneminde tarihimizin en ağır işkencelerin, en ağır insan hakları ihlallerinin gerçekleştiği iki hapishane. 1940’larda bunun benzeri İstanbul Sansaryan Han işkence odaları.

12 Eylül sırasında Diyarbakır ve Mamak cehennemden beter. Pek çok kişiden biliyorum. Daha içeri girer girmez, kafese tıkıyorlar. Kafes’te 24 saat tekme, tokat, küfür, dipçik, falaka. Kafes çıkışı bir asker insanın sırtına biniyor, dön baba dönelim, tekme, yumruk, şiş. İnsanlıktan çıkmış bir güruhun kahkahalarla işkence zevki.

Hapishane günlerinde elektrik verme, basınçlı soğuk su, Filistin askısı, bok yedirme. Ölenler, sakat kalanlar, aradan otuz yıl geçmiş, hâlâ psikolojik tedavi görenler var.

Mamak Komutanı Albay Raci Tetik. Uzun süredir aranıyor, nihayet bulunduğu yer belirleniyor. GATA’ya bağlı bir Huzurevinde kalıyormuş. Şimdi sorgulanacak, işkencelerin hesabını verecek. 12 Eylül bağlantılı, “kim yargılansın” diye sorulsa, “ilk on kişi arasında Raci Tetik’i” kesin sayarım.

Yazarın Tüm Yazıları