Bir İstanbul Masalı’ndaki gerçek sahne

Pazartesi gecesi yol yorgunluğu ile beraber ekran karşısına uzanmış, dizileri seyrediyordum. Benim için esprisini kaybeden bir dizi olan Bir İstanbul Masalı’ndaki yegane gerçekçi sahne gözüme takıldı. O da Birnur’un çocuğundan dolayı geçirdiği krizdi.

Birnur, bebeği uyuttuktan sonra tam salona gelmişken, bebek tekrar uyanıp ağlamaya başlamış. Susmamış, bunun üzerine de Birnur ‘Dayanamıyorum, bakamıyorum, kendi çocuğumdan nefret ediyorum,’ diye düşünüp ağlamaya başlamış. Daha sonra böyle düşündüğünü fark ederek ‘Nasıl kendi çocuğumdan nefret edebilirim’ diye krize girmiş.

Çok haklıydı. Gerçekten de özellikle bebeklik döneminde bir anne olarak ciddi krizlere girdiğimi, olayların kontrolüme giremediğini, beceremediğimi hissedip kötü olduğumu çok iyi hatırlıyorum. Bebeğimden nefret edip etmediğimi hatırlamıyorum, ama çok zor günler geçirdiğimi, çok ağladığımı hatırlıyorum.

Hatta bir ara beceremeyeceğimi düşünüp bir yardımcı arayışına bile girmiştim. Sinan yeni doğmuştu ve hastaneden eve geldiğimiz hafta idi. İki saatte bir uyanıp dakikalarca emiyordu. Eritiyordu beni. Uykusuzluk, moralsizlik, lohusa depresyonu, hepsi üstümde idi. Dayanamayıp yardımcı aramaya başladım.

Ve buldum. O anda kendimi rahatlamış hissedeceğime daha kötü hissettim. Kendime yakıştıramadım. Çocuğuma kendim bakmalıydım. O anda kocamın aklına bir fikir gelmişti. İlk bir ayı, gün aşırı geceleri hemşire yardımı alarak geçirmeyi önerdi.

Ve öyle yaptık. Hemşire hanım haftada 3 gece akşam 20.00’de gelip sabah 08.00’de gidiyordu. Bir ayı böyle geçirdik. Ben gecelerde biraz uyuyabilmiş, hemşireden de pek çok şey öğrenmiştim.

Bir ay sonra da yollarımız ayrılmış ve oğlumla baş başa kalmıştım.

Gerçekten alışana kadar hiç kolay değil bebeğe bakabilmeyi öğrenmek. Sebebini bilemediğiniz ağlamaları susturmak, onu oyalamak...

İlgisizce diziyi izlerken Birnur’u o halde görmek eski günlerimi hatırlattı. Gerçekten de böyle oluyor. Merak etmeyin bu çocuğunuzdan nefret ediyor, ona bakamıyorsunuz anlamına gelmiyor. Ama her anne arada bir böyle krizlere girebiliyor. Kendini yetersiz ve zayıf bulabiliyor.

Zaman her şeyin ilacı!

Bu konunun da en büyük yardımcısı zaman. Her yeni yaş, anneye yeni sıkıntılar getirse de merak etmeyin, bunu aşacak gücü de beraberinde getirecektir...

Yarı yıl tatilini başarıyla geçirme kılavuzu

Yarı yıl tatilleri her ne kadar çocuklar için senenin ikinci güzel dönemi sayılsa da, anneler için ikinci zor dönem olarak kabul edilebilir. Birincisi tahmin edersiniz ki yaz tatili! Düzenini ve işini çocuklarının yuva saatlerine göre ayarlayan anneler, iki hafta boyunca yepyeni bir düzen kurmak zorunda kalıyor. Hem işlerini aksatmadan yürütmek, hem de çocuklarının sıkılmamalarını sağlamak hiç kolay iş değil. İlkokul çocukları artık daha bilinçli sayılabildiğinden, bu tatili okul öncesi dönemdekilerle geçirmek hiç de kolay değil.

İŞTEN ERKEN ÇIKIN

Yarı yıl tatilleri için aktivite olarak yapılabilecek programların dışında bir annenin özellikle sabırlı ve sakin olması gerekir. Sükûnetini kaybetmeyen bir anne, günlük programını daha kolay yapacaktır. Çalışıyorsanız ve işiniz buna izin veriyorsa, bu dönemde işten biraz erken çıkarak ya da günlük iş saatleri arasında birkaç saatlik izin alarak çocuğunuza zaman ayırabilirsiniz.

EŞ-BABA DESTEĞİ ALIN

Tatillerde babaların işbirliği gerekli. Babalar da arada sırada işten erken çıkabilir, bir iki günü başından sonuna kadar çocuklarıyla geçirebilirler. Bazı çocuklar tüm vaktini annesiyle geçirdiği için huysuzlansa da, baba-çocuk ilişkisi için iyi bir fırsat.

ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ

Büyük alışveriş merkezleri, masraflı olma tehlikesine rağmen zaman geçirmek için iyi yollardan biri. çocuğunuz jetonlu oyun bölümlerinde oynarken, siz de biraz oturarak onu seyredebilirsiniz. Buralarda dikkat edeceğiniz tek husus, çocuğunuza jeton alımının sınırlı olduğunu kabul ettirebilmeniz. Dolayısı ile önceden konuşup ‘Şu kadar jetonumuz var, şu kadar şeye binebilirsin’ gibi bir pazarlık doğru olur.

EĞLENDİRİCİ VE ÖĞRETİCİ KURSLAR

Bazı çocuk yuvalarında sadece bu döneme ait kurslar düzenleniyor. Mesela İstanbul’daki Lin Hobi Merkezi, tatil süresince çeşitli kurslar düzenliyor. Sabah 10.30’da başlayan kurslar 13.00’te sona eriyor. Seramik-kil, müzik, art terapi, modern dans, cam boyama, takı yapma, interaktif drama gibi dersler veriliyor. Günlüğü 35 YTL, haftalığı 160 YTL olan kurslar çocuklarınız için hem oyalayıcı hem de öğretici.

SPORU UNUTMAYIN

Bir çok okul sömestre boyunca kısa spor kursları düzenliyor. Örneğin İstanbul’daki Darüşşafaka’da çocuğunuzu saban 09.00’da bırakıp 17.00’de alabileceğiniz günlük ve haftalık kurslar var. Yarım günlük kurslarda çocuğunuz iki spor aktivitesine katılabiliyor. Tam günlük programda ise yüzme, tenis ve basketbolün yanı sıra eğlenceli sosyal aktiviteler de var. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve ikindi kahvaltısı da veriliyor. Bazı günlerde öğleden sonra Ekol Drama ile beraber düzenlenen sanat eğitimi programı da var.

SİNEMA VE TİYATRODA BİRÇOK SEÇENEĞİNİZ VAR

4 Kutup Ekspresi ve İnanılmaz Aile, çocukların kaçırmaması gereken filmlerden. Kalan tatilin iki gününde sinema programı yapabilirsiniz. Filmden sonra ya da önce beraber yiyeceğiniz yemek de çocuklarınızı çok mutlu edecektir.

4 Çocuğunuz henüz tiyatro ile tanışmadıysa, bu tatili fırsat bilin. Dalin sponsorluğunda İstanbul’da oynanan müzikal Çizmeli Kedi renkli kostümleri ve başarılı performansıyla görülmeye değer. Gerçi kedinin çizmeleri giymesi biraz geç oluyor, çocuklar sabırsızlanıyor ama olsun. Onu gördükleri anda salondan gelen tezahürat duyulmaya değer. Oyun her cumartesi ve pazar saat 12.00’de Terakki Vakfı Kültür Merkezi’nde.

4 Don Kişot Petmen’e Karşı, Keloğlan, Kurşun Asker’in Utancı, Küçük Nasreddin, İstanbul Şehir ve Devlet Tiyatroları çocuk oyunlarından bazıları. Oyunlar, günleri değişkenlik göstermekle beraber, her gün saat 11.00’de başlıyor.

4 Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi’ndeki Harikalar Mutfağı tiyatrosu ve çocuk müzikali Sihirbaz Oz da görmeye değer.

4 Geçtiğimiz seneden beri Eti sponsorluğunda Türkiye turnesinde olan müzikli çocuk oyunu Alaaddin’in Sihirli Lambası bu hafta İstanbul’da. Oyun, 1-2-3 Şubat’ta Akatlar Kültür Merkezi’nde; 5-6 Şubat’ta Hasan Yücel Kültür Merkezi’nde ücretsiz olarak izlenebilir.

4 Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Mavi Köpek-Miğfer oyunu görülebilir. İzmirli annelere Sihirli Kaval’ı öneriyoruz.

Geçen haftaki yazım üzerine

Sevgili anneler beni topa tuttu geçen haftaki yazımdan dolayı...

Öncelikle söyleyeyim; merak etmeyin, ben ruh hastası değilim. Çocukken kurban kesimini izlemem, bugün de bundan zevk aldığımı göstermiyor. Kurban kesilip kesilmemesinin tartışması da benim haddime değil. Dini bir geleneği kişisel olarak düşünmek gerekir. İş, bunu doğru yapmaktır.

Televizyonda arada gösterilen ameliyatları izliyor olmamı bile anormal bulanlar var. Bu bir tıp operasyonu ve anlatılan bilgiler çok enteresan. Bunu izlemenin ne anormalliği var ki!

Son olarak bir şey söylemek istiyorum. Hayvanların önemi tartışılmaz ama benim tercihim aç bir kediyi doyurmaktansa, aç bir çocuğu doyurmaktır. Ya da üşüyen bir çocuğu giydirmek...

Sakın beni bu yüzden hayvan düşmanı sanmayın! Hayatımda, çocukluğum dahil, bir kedinin kuyruğuna teneke bağlamadım. Asla zarar vermedim bir hayvana. (Böcek dışında.)

Oğlumun hayvanlara uzak olmaması için içimden gelenin fazlasını bile yapıyorum. Ve bu konuyu kapatıyorum.

Bana mail atan herkese de fikirlerini ilettikleri için teşekkür ediyorum.


ANNEMİN KÖŞESİ

Annem demek eğlence demek

Son zamanlarda aldığım duyumlara göre anneanne ve babaannelerin ciddi bir sıkıntısı varmış. O da aradan çok vakit geçtiği için, torunlarıyla beraber nasıl zaman geçireceklerini bilememekmiş.

Gerçekten de doğru bir konu; aradan sadece dört sene geçmiş olmasına rağmen, yeni doğum konusunda bana sorulan soruların cevabını ben bile hatırlamıyorum.

İşte bundan yola çıkarak size annemin bu konudaki müthiş performansını örnek göstermek istiyorum. Her ne kadar beni bırakıp gitmiş olsa da, torunuyla müthiş iletişim halinde kendisi.

Formülünü tek bir cümle ile özetlersek, bu, eğlencedir...

Annem torunuyla oynarken kendisinin de eğleneceği ortamlar hazırlıyor. Yemek yemek bile gırgır bir ortamda düzenleniyor. Beraber koridorlarda koşturuyorlar.

Tabii ki her anneanne koşturamaz. Koşturması da beklenmez. Ama size annemin kendi önerilerini listeleyeceği zamana kadar, bugünkü gözlemimi anlatmak istedim.
Yazarın Tüm Yazıları