Bir Alman Hıristiyan Demokrat ile Türkiye ve üyelik üzerine

AVRUPA Komisyonu raporu açıklandığı gün Alman Hıristiyan Demokratların önde gelenlerinden biri Türkiye’de karşılaştığı tablonun kendisini hayrete düşürdüğünü söylüyordu.Hıristiyan Demokrat Parti’nin(CDU) politikalarının oluşumunda etkili olan Konrad Adenauer Vakfı’nın Başkanı Dr.Bernhardt Vogel, ‘Türkiye’de Avrupa Birliği üyeliğine verdiğiniz öncelik beni şaşırttı. Tabii ciddiye alınacağını ben de tahmin ediyordum ama AB üyeliğinin her şeyin üzerinde tutulması, sevindirici fakat tehlikesiz de diyemeyiz’ diyor.Bunları söyledikten sonra sürecin ne kadar uzun olacağını anlatıyor, bu kadar tutkunlukla istediğimiz şeyin olumsuz yönlerini sıralıyor. Bundan sonra sık rastlayacağımız bu caydırıcı telkinlerin ana noktalarını oluşturan olumsuzlukları şöyle özetleyebiliriz: . Aralık’ta müzakere tarihi verilebilir. Fakat bu çok uzun sürecek. Avusturya ile üç günde müzakerelerin tamamlanacağı tahmin ediliyordu, ama on yıl sürdü. 80 bin sayfanın üzerinde müktesebat var. Tam üyeliğiniz uzadıkça, bunlar daha da artacak.. Türkiye’de kabul edilen ve son derece etkileyici olan reformların ve yasaların hayata geçirilmesi gerekir. Bu da hemen olmaz tabii ki. . Üstelik tam üyelik sizin yanaşmak istemediğiniz bazı ağır koşullara uymak demektir. Egemenlik haklarınızdan feragat edeceksiniz.. Ulusal çıkarlar topluluk çıkarlarına göre düzenlenecek. . Gelin, tam üyelik noktasına ulaşana kadar bu uzun müzakere sürecini başka bir formülle değerlendirelim. MÜZAKERE SÜRESİNİ NASIL DEĞERLENDİRECEĞİZ?‘İmtiyazlı ortaklık.’ Alman Hıristiyan Demokrat Parti Başkanı Angelika Merkel’in, Komisyon raporunun açıklanmasından sonra bile, üstüne basa basa tekrar ettiği Türkiye için ikinci sınıf üye statüsünü Dr.Vogel şöyle formüle ediyor:‘İmtiyazlı ortaklık ifadesini tam üyeliğe alternatif olarak asla görmüyorum. Bu, önümüzdeki müzakere süreci için pratik bir öneri. Türkiye bu kadar uzun süre bekleyeceğine, imtiyazlı ortaklık statüsünden yararlanmalı. Bu üyeliği tamamlayıcı bir öneridir.’ 2006’DAN İTİBAREN Dr. Vogel, ‘Şu anda bu öneri resmi değil. CDU, Aralık ayındaki oylamaya katılmıyor. Ama büyük ihtimalle Avrupa Konseyi’nde Almanya’nın oyunu Mart 2006’dan itibaren Bayan Merkel kullanacak. Hiç şüpheniz olmasın 2006’dan itibaren imtiyazlı ortaklık formülü Türkiye bağlamında gündeme gelecek. Hıristiyan Demokrat Parti’nin seçim kampanyasının parçası olacak zaten bu konu.’ AB Komisyonu’nun Avrupa Parlamentosu ve Konseyi için hazırladığı komünikasyonda, Türkiye ile müzakerelerin üç ayaklı strateji çerçevesinde yürütülmesi öngörülürken, bu sürecin ucunun açık olduğu vurgulanıyor, sonucun garanti edilemeyeceği söyleniyor. Bunların ardından gelen cümle ise bu formüle bir nevi yataklık yapıyor aslında. Şöyle deniyor: Müzakerelerin sonuçları, ya da ondan sonra gelecek olan, tam üyeliğin diğer üye ülkeler tarafından onaylanması sürecinin sonuçları ne olursa olsun, ‘Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler, Türkiye’nin Avrupa strüktürüne tam olarak demirlemesini güvence altına almalıdır.’ İmtiyazlı ortaklık. İşte güvenli bir çapa. İmtiyazlı ortaklık formülünün alt yapısını oluşturacak yaklaşım, Avrupa belgelerine girmiş durumda. Müzakereler başlasa bile hiç beklenmedik yerlerden sürecin önüne engeller çıkartılacağı anlaşılıyor. Karmaşık bilgisayar oyunları gibi. Bu süreç, her an tetikte, her an ipuçlarını doğru değerlendirecek donanımda olmayı gerektiriyor.
Yazarın Tüm Yazıları