Bienal dayağı çözüldü: Suçlu düdük ayağa kalk!

Pazartesi yazmıştım, Bienal’in açılış gecesi yaşanan tartaklama olayı hâlâ konuşuluyor diye.

O yazıdan sonra olayın kahramanları başlarına geleni ayrıntılı bir şekilde, uzun uzun anlattılar bana.
Yerimiz dar, o yüzden bir çırpıda özetlemem gerekecek:
Efenim, iki erkek arkadaş açılış konuşmalarından sıkılıp Antrepo içinde sergilenen işlerin arasında dolaşmaya başlamışlar.
Derken arkadaşlardan biri, elindeki kazoo’yu (ufak bir düdük çeşidi) çalmış, laf/keyif olsun diye. Tam da sergilenen bir işin önünde. Bunu gören güvenlik görevlisi de, “Ver o düdüğü, sanat eserini tahrip ediyorsun!” diye yanlarında bitmiş.
Aslında ne yalan söylemeli, güvenlik görevlisinin bu sanatsal hassasiyetine şapka çıkarttım.
Lakin bu hassasiyet, düdüğün verilmemek istenmesiyle (ki niye versinler ayrıca) gerginliğe dönüşmüş.
Güvenlik görevlisi, iki arkadaşı Antrepo içinde takip etmeye başlamış. Hatta yanına diğer arkadaşlarını da çağırmış, takviye olarak!
En sonunda sanat eserlerini tahrip ettiğini/edeceğini düşündüğü bu iki arkadaşı hep beraber sıkıştırmışlar bir köşede.
Olayın gerisi karşılıklı atışma/üzerine çullanma/yaka paça sürükleme/tartaklamadan ibaret. Yani hiç hoş değil.
Neyse ki olayı fark edenler olmuş ve iki arkadaş hemen ıKSV ofisine alınmış, moraller düzeltilmeye çalışılmış, vesaire...
Meğer ıKSV’ciler ve dolayısıyla güvenlik görevlileri o gece diken üstündeymiş. Çünkü bir web sitesinde yayınlanan “Bienal’deki sanat eserlerine nasıl zarar verilir” yazısı panik olmalarına yol açmış.
Güvenlik de bu yüzden “sanat eserini koruma” işini hayli abartmış anlaşılan. Gereksiz şiddet gösterisi yapmış.
Bu arada olayı yaşayanlar -isimlerini vermek istemediler, ama biri tanınmış bir video sanatçısı- içerdeki eserlere zarar vermek gibi bir niyetlerinin asla olmadığını belirtiyorlar altını çizerek.
Özetle durum bu.
Olayın suçlusu tamamen o küçük düdük yani!
DETAY: Yazı boyunca iki arkadaş deyip durdum ama, aslında bu iki erkek sevgililer! Güvenlik görevlisinin kendilerine bu yüzden ekstra kötü davrandığını düşünüyorlar.

Mardin notları (kısım iki)

* Burada herkes 2014 tarihini konuşuyor. Hayır, 2014 yeni bir kıyamet tarihi değil 2012 filan gibi... Mardin’in yeniden açılış yapacağı tarih. Olay şu: Eskilerin yanına yapılan tüm yeni yapılar yıkılacak, tüm şehir eski mimariye uygun hale getirilecekmiş.
Ve bu haliyle Mardin yeniden açılacakmış 2014’te.
* Kent içinde gezinirken rastlıyoruz Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi’ne. Kentin mimarisine uygun, ama aynı zamanda modern esintili bir yapı. 1 Ekim’de açılışı varmış. Doğal olarak bütün iş dünyası akacakmış Mardin’e.
Güler Sabancı galeride sergilenmek üzere Picasso bile aldırtmış diyorlar.

İKİ GİZEMLİ KADININ PEŞİNDE!
* Gün içinde iki gizemli kişinin peşine düşüyoruz labirent Mardin sokaklarında. ılki, gruptaki arkadaşımızın ısrarıyla, “yıldızname” bakan bir astrolog/falcı kadın. Diğeri de kök boyayla kumaş üzerine resim yapan sanatçı bir kadın. İkisi de hıristiyan.
ılk önce falcı olanın peşine düşülüyor. Adresler alınıyor sağlam kaynaklardan. Mavi kapılı bir ev bulmaya çalışıyoruz.
Ama o kapı yok, yok, yok! Kayboluyoruz. Bir sürü insana yolda soruyoruz. Bir tanesi diyor ki, “Sahtekardır o!”.
Bir diğeri, “Burada hıristiyan kadın yoktur”. Bir başkası, “O dediğiniz kadın müslüman oldu!”... Yine de hepsi bulmamız için seferber oluyor, çok nazikler... Derken meşhur mavi kapılı ev bulunuyor. Meğer astrolog teyze ıstanbul’a gitmiş. “Transfer mi olmuş yani?” diyorum. Artık sıcaktan bayılmak üzereyim.
Diğer hedefi eleyip kendimizi Cercis Murat Konağı’na atıyoruz.

ALKOL DURUMLARI
* Geleneksel Mardin mutfağı yemekleri yapan Cercis’i ıstanbul Suadiye’deki şubesinden biliyorum. Yemeklerine aşinayım. Ama Mardin şubesinde, “deniz gibi görünen” uçsuz bucaksız ovaya karşı o yemekleri tatmak başka. Gerçi menüden istediğimiz bazı şeyleri (domatesli o nefis tatlı mesela) yiyemiyoruz. Gerekçe olarak da “mevsimi geçti” deniliyor.
Bu arada Cercis, Mardin’in alkol alınan yegane restoranı. Bizim kaldığımız Artuklu Kervansaray butik otelinde bile içki yoktu. Fena halde kınadım bu durumu.
* “Mardin’de gördüğünüz rüyaları mutlaka yazın” derler, sonradan çıkıyor diye. Ben hiç yazmayayım diyorum, köşe kapanabilir...
* Pes! Sahaja Yoga’cılar burada şube açmış! Demek ki talep var. ıster misiniz yakın zamanda bir yoga festivaline ev sahipliği yapsın Mardin!
Yazarın Tüm Yazıları