Başbakan "Bunu kovun" der mi?.. Derse kovulur muyum, kovulmaz mıyım?..
O yürekli dört kadının programında Çiğdem Anad, Ertuğrul Özkök’e "İktidar diyet isterse Bekir Coşkun’u kovar mısınız?" diye sorunca tartışma sürüyor, yazılar yazılıyor, herkes fikrini söylüyor, okurlarım durmadan görüş bildiriyor...
"Seni kovmazlar" diyen de var, "Seni kovacaklar" diyen de.
Herkes tartışıyor, ben hariç...
Avukatların kavgası bitince, hakkında karar verilecek sanık gibi şaşkın öyle bakıyorum.
Bakıyorum; ben ne olacağım?..
*
En son; Başbakan’ın sözcüsü iken şimdi Radikal’de köşe yazarı olan Akif Beki yazdı. Belki de hálá kendini sözcü görüp her "Akif de ki..." denildiğinde açıklama yapma alışkanlığındandır.
Akif Deki’nin yazısı iki bölüm. Birinci bölümde gruba uygulanan vergi cezasından söz edip "Yanlış hesap varsa Bağdat’tan döner" diyor, bu iyi...
Sonra sıra geliyor bana ve diyor ki:
"Yazılana-çizilene cevap vermekse mesele (başbakan) asla vazgeçmez... Dişe diş, söze söz diyenlerdendir. (...) Hele bir de milletse hakkı gasp edilen, milletse hakarete maruz kalan. (...) Diyet falan istemez... Sadece iftiraya-hakarete izin vermeyin der. (...) Hadi sayın Başbakan’a reva gördünüz, çoluk çocuğuna karışmayın....."
*
Yani ben millete hakaret ettiğim içinmiş tüm bunlar...
Birincisi; ben millete hakaret etmedim, etmem de... O benim milletim... Sadece milletin aldanmasına-aldatılmasına katlanamam...
İkincisi; Akif Beki’nin yazısında dahi milletin hakkını gasp etmemden söz edip, peşinden "çoluk çocuğuna karışmayın" ne demek?..
Hani sorun milletin hakkıydı?..
Yani milletin gözünün içine baka baka "çoluk çocuğa" alınan medya grupları, gemicikler, mücevheratçılar vs. milletin hakkını gasp olmuyor, bizim yazmamız gasp oluyor!..