Barış mümkün mü?

KUDÜS’te, Kubbet-üs Sahra’yı ilk ziyaretimde görmüştüm o kayayı.

Hazreti Adem’in üzerine indiğine inanılan o kutsal kaya, asırlardan beri süren din kavgalarının temel taşı, Arafat da o topraklardaki mücadelelerin en kanlı ve uzunlarından birinin lideriydi.

Hazreti Süleyman, Yahudiler’in ilk mabedini o kayanın üzerine kurmuş, Hazreti İbrahim o kaya üzerinde oğlunu kurban etmeye hazırlanırken koyun gönderilmiştir kendisine.

Hazreti Ömer’in, üzerine çadır kurduğu kayaya Müslümanlığın o dönemlerde en görkemli camii dikilmişti.

Üç dinin en kutsal mekanı olan Tapınak Tepesi, bir barış taşı olamadı hiçbir zaman.

Bugüne kadar Tapınak Tepesi’ne ve çevresine Yahudilerin ya da Hıristiyanların girmesi nedeniyle çıkan ayaklanmaların sonuncusu, Şaron’un dört yıl önceki provokasyonuydu.

Bu kadar kutsal olmasaydı, bu kadar sorun birikmez, bu kadar kan dökülmezdi bu topraklarda.

Kudüs, insanlığın vaad edilmiş toprakları. Arafat da halkına Kudüs’ü vaat etmişti. Vaadini tutamayınca da radikal İslamcı grupların baskısı altında kalarak siyasi hareket alanı daraldı.

Şaron ve İsrailli şahinlerin temsilcilerinin beklediği gibi Arafat’ın vefatıyla bölgede yeni bir sayfa açılabilir mi?

Şimdi herkes bu soruya yanıt arıyor.

* * *

ARAFAT’ın vefatıyla yeni bir sayfa açılacağını beklemek, barışın önündeki tek engelin Arafat olduğunu düşünmektir. Ne kadar yanlış.

Barış ancak iki tarafın da uzlaşmasıyla, adımlar atmasıyla mümkün. Şaron’un, bir taraftan Filistinlileri duvarlar içine hapsederken barışı beklemesi ne kadar gerçekçi olabilir?

Ama Ortadoğu’da barışın önündeki tek engel İsrail de değil. Öyleyse nedir?

Güvensizliktir. Umutsuzluktur.

Irak’ta savaş sürerken barış için gerekli ortam yaratılabilir mi?

Ayrıca, Araplar ve İslam dünyasının da barışa katkısı olduğu söylenemez.

Bugüne kadar Araplar ne yaptılar? İslam alemi ne yapabildi?

Tam tersi Filistin sorunu bölgenin diktatör rejimleri tarafından kullanıldı.

Orada bir çatışmanın sürüyor olması, İsrail tehdidinin devam etmesi, Irak gibi, Suriye gibi önemli bölge ülkelerinde halkın dikkatini kendi dışındaki bir soruna çevirtmeye yaradı. Saddam Hüseyin, Amerika kapıda savaş davullarını çalarken, Filistin’de intihar komandolarının ailelerine paralar göndermekle meşguldü. Irak televizyonu sabahtan akşama bu haberleri veriyordu.

* * *

BARIŞ cesaret ister. Arafat, cesur bir insandı. Barış için uğraştı. Ama takati yetmedi. Çünkü kutsal topraklarda barış, din savaşlarının gerçekten sona ermesiyle, dünyadaki ilerici ve aydınlık güçlerin, fanatizme, tutuculuğa, radikalliğe karşı harekete geçmesiyle mümkündür.
Yazarın Tüm Yazıları