Bakış açısını değiştirirsen dünyan değişir

Haberin Devamı

Aylık GEO Dergisi’nin Eylül sayısında “21. Yüzyılın başarı kriterleri” ni kapak konusu yapmış.
Derginin logosunun altında şöyle bir slogan yazılı...
“Bakış açısını değiştirirsen dünyan değişir...”
Dergi bir başka soruya daha cevap arıyor bu sayısında…
“Türk eğitim sistemi, global insan kaynağı yaratabiliyor mu?”
Çok kapsamlı bir dosya hazırlanmış; eğitim sistemiz bütün ayrıntılarıyla işlenmiş; dergiyi okumanızı tavsiye ederim.

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Faruk Birtek özetle “Gençlik daha az ezberci ve daha olgun...” demiş.
Bu görüşe ben de katılıyorum.
Zaman zaman ders vermek için gittiğim üniversitelerde görüyorum; sohbet toplantıları için gittiğim liselerde görüyorum.
Farklı bir gençlik var.
Gezi ruhunun ne olduğunu anlamaya çalışanlar, “Bu gençler ne demek istiyor?” diye düşünenler; belki de buralara baksalar çok daha iyi olacak.
Birtek’in bir tezi daha var.
Eğitimde sorunun öğrencide değil eğitmenlerde olduğunu söylüyor.
Prof. Faruk Birtek’in iki soruya verdiği yanıtları sizlerle paylaşmak istiyorum.
İlk soruda biraz Boğaziçi’ne torpil geçiyor.

Soru şu...
“Türkiye’nin önde gelen kurumlarından ve dikkatleri hep üzerinde toplayan Boğaziçi Üniversitesi’nde özellikle sizin ders verdiğiniz bölümdeki öğrencilerin geçmişe göre daha başarılı olduğunu düşünüyor musunuz?”
Cevap şöyle...
“Daha somut cevap vereyim. Boğaziçi öğrencisi hep başarılı olacaktır. Zira oraya en yetenekli gençlik geliyor. Biz de elimizden geldiği kadar onları daha az kalıpçı, daha az ezberci ve olgun insanlar olarak davrandıkça onlar da buna yanıt vereceklerdir. Belki de böyle bir yaklaşımla onlara fazla özgüven vermemiz bir problem olabilir...”
Faruk Birtek hocam şu konuda haklı...
Testin değil fikrin, cevap kitapçığının değil neyi, ne kadar sorguladığın bir eğitimde hayata bakış da çok değişiyor.
Derginin logosunda “Bakış açısını değiştirirsen dünyan değişir” deniyor ya...
İşte bir gencin, bir öğrencinin önüne ezber yerine “sorgula”, “sorguladığını cesursa söyle”, “söylemekle de kalma yap”, “yapmak için hayaller kur”, “kurdukça başardığını göreceksin” dediğinizde kendisine güvenen insanları o kurumlardan mezun etmiş oluyorsunuz.

İkinci soru ise şöyle...
“Bizim toplumda özellikle toplantılarda ‘Bir sorunuz var mı?’ sorusuna tepki veren yoktur. Günümüzde öğrencilerin daha çok soran, sorgulayan bireyler olduğunu söyleyebilir misiniz?”
Prof. Dr. Faruk Birtek’in bu soruya cevabı da aynen şöyle...
“Toplantılarda sual sormamak merak azlığı ile ilgili değil; geleneksel toplum olarak toplum içinde yanlış yapma, küçük düşme korkusundan kaynaklanıyor. Çoğu zaman genel oturumda soru sormayan birçok kimse toplantıdan sonra yanınıza gelip çok değerli sorular soruyorlar. Hocalığımda bu toplum önünde yanlış bir şey söyleme korkusu ile tartışmaya katılmamak hastalığını en çok Almanya’da gördüm. Derste kimse sual sormazdı. Fakat ders sonrası sorulardan bir türlü eve gidemezdim. Bizde de aynı insanlar toplum önünde konuşmaya çekiniyorlar, utanıyorlar. Utanmayanlar ise siyasetçi oluyor...”

Faruk Birtek hocanın bu görüşüne; ben de ilave yapayım.
Uzun yıllardır siyasette kalite tartışması yapıyoruz. Üslup, tavır, içerik gibi konulara takılıyoruz.
Bütün bunların değişmesi için sevgili hocamın söylediği gibi sorgulayan, klasik çizginin dışına çıkan, özgüveni fazla, memleket meseleleri kadar dünyadaki gelişmeleri de iyi takip eden, konuşmaktan çekinmeyen, konuştuğunda da insanların beklentilerine cevap veren insanları siyasete sokmamız gerekiyor.
Önümüzde üst üste üç seçim olacak.
Önce yerel seçimler, ardından Cumhurbaşkanlığı, sonrasında da genel seçimler...
Genel merkezler bunun ne kadar farkında, Genel Başkanlar ne kadar cesaret ederler bilemiyorum. Artık yeni isimlere, yeni kadrolara şans vermemiz gerekiyor.
Bu söylediklerim bütün partiler için geçerli...
Çünkü yeni Türkiye, eski fikirlerle yapılamaz.
Bugün de, yarın da yeni şöyler söylememiz lazım.

Yazarın Tüm Yazıları