Paylaş
Bizim merakla beklediğimiz, Azerbaycan(ımız)la ne zaman vizelerin kaldırılacağı.
Yeni Zelanda, Güney Büyük Okyanus’ta bir ada ülkesi. Avustralya’dan ortalama 1500 km uzakta; uçakla 20-25 saatte gidilebiliyor.
Azerbaycan her türlü ortak bağımızın olduğu kardeş ülke Azerbaycan’ın Türkiye’ye uzaklığı uçakla 2.5 saat. Örnek olsun diye yazacağım. Ben 10 yıldır Azerbay can’da yaşayan Malatyalı bir işadamıyım. Malatya ile burada yaşamam arasında hiçbir fark yok her konuda.
O kadar halkla iç içe ve samimi bir ortamda yaşıyoruz.
Peki bu kardeş ülkeyle aradaki vize de neyin nesi, ben anlamıyorum. Her iki taraf bu ‘üzücü’ duruma çözüm bulmalıdır.
Duam odur ki: “Yarabbi bu iki kardeş ülke, tarihte birbirleri uğruna can veren Azerbaycan ve Türkiye arasındaki vizelerin de bir an önce kalkması için dışişleri bakanlarına yardım eyle! Yeni Zelanda ile aramızdaki vizelerin kalkmasıyla da Anzakların tarihte olduğu gibi savaş değil de hep barış için ülkemize gelmelerini nasip eyle.”
Vizeler kalktığında ilişkilerin daha ‘yahşi’ olacağından emin olunuz. Ziya ŞAHİN-Azerbaycan
GÜNÜN SÖZÜ
(Kayseri’de Bahçecioğlu’nun
cenazesine katılan Kılıçdar-oğlu’nun sözleriyle ilgili olarak) “Kılıçdaroğlu açıklamasında, kul hakkından bahsetmekte ve ‘Kim kul hakkı yiyorsa, CHP olarak karşısında duracağız’ demektedir. Evet, kul hakkı yiyenin Allah belasını versin. Ama, iftira ve yalanlarla kul hakkına girenlerin de Allah belasını versin.”(Kayseri Büyükşehir
Belediyesi açıklamasından)
Krom ihracatımıza teşvik verilmeli
BİR krom madeni işletmesine yatırım yapmış olduğum için yazılarınızı ilgi ile okudum.
Türkiye’nin birçok yerinde krom sahaları var ama bu sahalara yatırım yapanlar o kadar zor durumdalar ki 2012 yılında birçoğu madeni kapatmak zorunda kaldı. İşletmelerini finanse edemeyenler iflasın eşiğine geldi. Litresini 4 liradan satın alan işletmecilerin cevher maliyetinin % 30-40 arası mazot fiyatı. Bunun da üçte ikisi dahilde alınan vergiler.
Madencilerin bu fiyata mazot kullanarak dünya piyasalarında mazotu çok daha ucuza satın alan ülkelerle rekabet etmeleri gerekiyor. Devletin bu hususta ihraç edilen her krom cevherinin tonunda 20-25 dolar civarında bir sübvansiyon vermesi gerekmez mi? Aynı durum eminim bakır, mangan ve diğer madenleri içeren cevherler için de geçerlidir. Devletin tahsil ettiği vergilerin bir kısmını ihracatçılara vergi iadesi olarak iade etmesi ihracatı desteklemesi bakımından gerekli değil mi? Krom hakkında yazmaya başlamış olduğunuza göre bu hususu da ele alırsanız çok memnun olurum.
Hanri LEVİ
Kastamonu Madencilik A.Ş.
Soyumu inkâr edemem
65 yıldır Hürriyet okuyucusuyum. Köşenizde söz hakkı istiyorum, sorumluluğu bana aittir. Yeryüzünde büyük bir Türk kavminin ve Türk Devleti’nin varlığına dünya ve tarih şahitken... Başkalarını mutlu etmek adına neden soyumu inkâr edeyim. Özüm Türk, ona güveniyorum ve övünüyorum. Özüne güvenenlere yasak mı var? Soyumdan olmayanlar, benim Türklüğümü, milliyetçiliğimi hangi hakla ayaklarının altına alabilirler. Hz. Muhammed putları, kâfirleri ve kötüleri ayaklarının altına almıştı. Bizler, put, kâfir ve kötü değiliz. Türküz ve Müslümanız. Fatih’in fermanı ile yedi yüzyıldır bu topraklarda birlik ve beraberlik içinde yaşıyoruz. Anayasadan Türk ve laik kelimeleri çıkarılırsa ne birlik ne beraberliğimiz ne de kuruluşunda hiçbir katkımız, acımız, yüreğimiz ve şehit kanımız olmayan Cumhuriyetimiz kalır.
H. Sutude ERÜLGEN
Biliyor musunuz?
- CHP Antalya Milletvekili Op. Dr. Arif Bulut’un, orkidelerin son kalesi olan Antalya bölgesindeki Likya Kaş Orkidesi, Kemer Orkidesi, Olimpos safranı gibi türlerin ve diğer bölgelerdeki orkidelerle birlikte, soğanlı ve yumrulu bitkilerin yok edilmesinin önüne geçmek, yeni yasal düzenlemelerin yapılması ve var olan yasaların uygulanması için Meclis’e araştırma önergesi verdiğini...
- CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran’ın, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın, ‘T.C. Ziraat Bankası’nın ismindeki ‘T.C.’ kısaltmasının niçin artık banka şubelerinin tabelalarında kullanılmadığını açıklamasını isterken, Kemal Unakatın’ın kızı Zeynep ile Başak Sigorta Genel Müdürlüğü’ne getirilen (şimdi Başbakanlık Kalkınma Ajansı Başk.) İlker Aycı ile ilgili bazı soruları da gündeme getirdiğini...
Askerlerin stratejik hatası
ŞU sıralar Ergenekon, Balyoz gibi davalardan Silivri, Hasdal cezaevlerinde yatan çok sayıda subay var. 12 Mart 1971’de onların çoğu ya Harbiye’deydi, ya da genç subaydı. Ama o dönemin askeri yönetiminin yaptığı stratejik hata sonucu onlar şimdi hapisteler.
Çünkü...
12 Mart 1971. Aradan 42 yıl geçti. Türkiye’nin son yarım yüzyıldaki ikinci askeri müdahalesi. Ünlü 12 Mart muhtırası sonucu Demirel Hükümeti istifa etti. CHP’den istifa eden Nihat Erim teknokratlar hükümeti kurdu. Balyoz Harekatı ile sol ve sağ örgütlere operasyonlar düzenlendi.
Bu süreçte 8-9 Mart’ta sol bir askeri darbe girişimi planlayan Doğan Avcıoğlu ve ekibi ile ona bağlı askerler (Madanoğlu ekibi) tasfiye edildi.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan bu süreç sonunda asıldı.
YIĞINAKTA HATA
Askeri darbe, 1971 yılında 12 Mart günü saat 13:00'da TRT radyolarından şu muhtıra ile ilan edildi:
“Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasasınınöngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.”‘
12 Mart Muhtırası’nda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu’nun imzaları vardı.
Bunlar genel bilgiler.
Derdimiz tarih anlatmak değil.
Ancak askerlerin o gün yaptığı bir stratejik hataya dikkat çekmek.
Bu bir anlamda yığınakta hata.
Çünkü o günlerde yapılan bu hata, bugünleri ve AKP iktidarını yarattı.
Bu hata askerlerin Demirel’e karşı Erbakan’ı ve Siyasal İslam’ı sahneye sürmesidir.
Askerlere göre rejime esas tehdit Demirel’den ve sağdan geliyordu.
Yeniden seçimler yapılınca Demirel’in tek başına iktidara gelip kendilerinden hesap sormasını istemiyorlardı.
Bu nedenle darbeci yönetimden Muhsin Batur’un yurt dışına kaçmış olan Erbakan’ı ikna edip, ülkeye dönmesini ve parti kurmasını sağladığı bilinir.
ERBAKAN YOLA ÇIKIYOR
Erbakan 11 Ekim 1972'de kapatılmış olan MNP (Milli Nizam Partisi) kadrolarıyla Milli Selamet Partisi’ni (MSP) kurar. 14 Ekim 1973 seçimlerinde Milli Selamet Partisi yüzde 12 oy oranıyla 48 milletvekilliği kazanır. Seçimlerden hemen sonra Bülent Ecevit’in liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi’yle (CHP) ile MSP arasında kurulan koalisyon hükümetinde devlet bakanı ve başbakan yardımcısı olur.
Bu arada Ecevit-Erbakan Hükümeti 1974 Kıbrıs Harekatı’nı yapar.
Harekâttan sonra adanın tamamının ele geçirilmesini konusunda Erbakan, Ecevit ile görüş ayrılığına düşer. Erbakan adanın tümünün işgalini savunur. 17 Kasım 1974'de hükümet dağılır.
Ancak artık Erbakan’ın önü açılmıştır. Partisi bir çok kez kapatılmasına rağmen Erbakan’ın temelini attığı ‘Siyasal İslam’ Türkiye’de politik zemin kazanmıştır. Toplumsal temele oturmuştur. Maya tutmuştur.
Erbakan’ın 1971’de rüyasında görse hayra yormayacağı hayaller askeri yönetim sayesinde gerçekleşmiştir.
12 Mart’ta askerlerin Demirel’in oylarını dinci oylarla bölme planı Türkiye’de giderek büyüyen Siyasal İslam’ı ve Erbakan’ı yaratmıştır.
Erbakan’ı 28 Şubat 1997’de Başbakan olarak buluruz. 12 Mart darbesinden 26 sene sonra başbakanlığa kadar yükselmiştir.
Daha da önemlisi Erbakan’ın ‘cemaat yöntemi’yle kurup yönettiği partisi gelişmiş, genç kadrolar çıkarmış, toplumsal örgütlenmesini, mahalle örgütlerine kadar yaymıştır.
İşte Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül gibi günün iktidarını oluşturan ‘şahsiyetler’ 30 yıl boyunca Erbakan’ın rahle-i tedrisinden geçmiştir. Ve sonunda Hoca’nın altından örgütü halı çeker gibi çekip kaçmış ve bugünkü AKP’yi kurmuşlardır.
Erdoğan-Gül-Arınç ekibi 2002’de 28 Şubat dersleri sonrasında Erbakan’dan koparak kurdukları AKP ile iktidara gelirler.
Sonrası malumdur. İktidarda geçen 10 sene ve yaşadığımız günler.
ŞİMDİ HESAP ZAMANI
Şimdi askerden, darbecilerden hesap sorulması günleridir.
Erbakan’ın öğrencileri askerden intikam almaktadır.
Ama o Erbakan’ı askerler yaratmıştır.
Siyasal İslam’ın Türkiye’de büyütülmesi, askerlerin Demirel’e karşı siyasi harekatının bir parçasıdır.
Stratejik bir karardır.
Askerler 1971’de kendi koydukları hedefte başarılı olmuşlardır.
Demirel’in merkez sağ oyları ve merkez sağ siyasi hareket bölünmüştür.
Ve ortaya Siyasal İslam (Dinci İslam) ve AKP çıkmıştır.
Bu da askerlerin hesaplayamadığı stratejik bir hatadır.
Yakın tehlike (Demirel), askerlerin, kendileri ve Türkiye için daha tehlikeli olabilecek, rejime dönük uzun vadeli bir tehlikeyi görmelerini engellemiştir.
Askerler şimdi 42 yıllık bu stratejik hatanın faturasını ödüyorlar.
Tüm Türkiye de şimdi onların bu hatasının bedelini ödemeye hazırlanıyor…
Kerem ÇALIŞKAN
Odatv.com
Fatih’in kardeş kenti Wiesbaden’in CDU’lu başkanı seçimi SPD’ye karşı kaybetti
WİESBADEN, Almanya’nın Hessen Eyaletinin başkentidir. Görülmeye değer güzel gotik ve yeni çağ yapıları ile ünlü kaplıcalar, dinlenme, otel ve kumarhane kentidir. Yazar Dostoyevski’nin ünlü romanı ‘Kumarbaz’da bahsettiği şehirdir. Kente yaklaşık 15 bin civarında Türk yaşıyor. Kentin Wellritz Caddesi sağlı solu onlarca Türk esnaf ile adeta bir Türk Caddesidir.
İşte bu tarihi kent Wiesbaden, İstanbul’un kalbi sayılan Fatih ilçesi ile geçen yıl ‘kardeş’ oldu. Haziran’da Almanya’da yapılan imza töreni daha sonra Eylül’de Fatih’teki Zeyrek Sarnıcı’nda tekrarlanıp dostluk perçinlenmişti.
Bunları yazmamızın nedeni pazar günü Wiesbaden’de yapılan Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi... Muhafazakar Hıristiyan Demokrat Partili (CDU), Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Helmut Müller, belediye meclisindeki CDU, SPD ve Yeşiller’den 10 kişilik heyetle eylül ayında İstanbul’a gelmişlerdi. Heyette SPD’nin grup başkanı ve belediye başkan adayı Sven Gerich de vardı.
AKP’li Fatih Belediye Başkanı Dt. Mustafa Demir konuklara boğazda bir lokantada ağırlamış, biz de davete katılmıştık. Gece iki rakip belediye başkanı adayını bir araya getirmiş, seçim ve adaylık konularında tartışmıştık.
Aralarına geçip kavgasız, gürültüsüz bir başkanlık seçimi yarışmasının kulisini yaşamış, geçen pazar yapılan seçimin provasına tanık olmuştuk.
Önceki pazar günü yapılan seçimin sonucu büyük sürpriz oldu ve kılpayı da olsa SPD’li Sven Gerich kazandı. 24 Şubat’ta seçimin ilk turunda CDU’lu başkan adayı %48, SPD’li Gerich ise %38,4 oy almışlardı. CDU’lu adayın ikinci turda seçilmesine adeta artık garanti gözüyle bakılıyordu. Ama pazar günü yapılan ikinci tur seçimde %50,8 oy alan SPD’li Gerich ipi göğüsledi. Wiesbaden kentinin tarihinde doğrudan seçilen ilk Sosyal Demokrat Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. CDU’lu rakibi Dr. Müller ise %49,2’de kaldı. Şimdi Almanya’da politikacılar bunu konuşuyor. İlk turda 10 puan arkadan gelen genç aday iki hafta içinde arı gibi çalışıp farkı kapatmış. 19 Eylül’de ‘Boğaz’da yerel seçim provası’ başlığıyla yazdığımız yazıda biz de genç adayın dikkatimizi çektiğini yazmıştık.
Dr. Helmut Müller’in, Fatih kardeşliğiyle ilgili büyük hayalleri vardı. Çok sancılı geçen ve zaman zaman sekteye uğrayan kardeşlik görüşmelerinde yılmayan Dr. Müller iki ülke insanını kaynaştıracağını söylüyordu. Şimdi o artık görevde değil... AKP’li Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in karşısında genç dinamik sosyal demokrat bir başkan var. Bakalım kardeşlik ilişkileri aynı tempoda sürecek mi?...
Büyükşehir’de Esenyurt soruları
İBB CHP Grup Başkan Vekili Fahrettin Kayhan, Esenyurt’ta yaşanan sorunlar karşısında İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Başkanlığına şu dilekçeyi verdi:
“Kamuoyuna Esenyurt faciası olarak yansıyan, imar usulsüzlükleri ve uygulamaları nedeni ile binlerce insan dolandırıldı, birikimleri ellerinden gitti, umutları söndürüldü, ailelerin gelecekleri karartıldı. Esenyurt’ta iş yapan inşaat firmalarının bir kısmı iflas noktasına geldi.
Bu işlerin ve işlemlerin yapıldığı Esenyurt Belediyesi’nin Başkanı, bu sonuçlardan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni, müteahhitleri ve mağdur vatandaşları suçluyor. İstanbul Belediyesi yetkilileri ise susmayı tercih ediyor.
Konu TBMM’de tartışıldı. AKP adına konuşan milletvekili, olayın TBMM’de konuşulmasının yanlışlığını, “İstanbul’da yerel bir olay“ olduğunu söyleyerek, konunun araştırılması için topu İBB Meclisine attı.
Esenyurt olayının, Büyükşehir Belediye Meclisince görüşülüp, araştırılması, gerçeklerin ortaya çıkması; mağdur vatandaşlar açısından da, inşaat firmaları açısından da, belediyeler açısından da zorunlu olmuştur. Esenyurt’taki imar usulsüzlükleri olarak bilinen iş ve işlemlerde:
Hukuka aykırılıklar nelerdir? Sorumluları kimlerdir?
Esenyurt Belediye Başkanı’nın iddia ettiği gibi, sorumlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi midir? Müteahhitler midir?
Esenyurt vakasında araştırılması gereken üç önemli başlık olduğu anlaşılıyor.
Bunlar; 1- İmar planına aykırı ruhsat düzenlemeleri; 2- Planlara uygun verilen ruhsatlara aykırı fazla inşaat yaptırılması; 3- Hiç ruhsatı olmadan yapımına göz yumulmuş inşaatlar olarak görülüyor.
Bu konulardaki soruların gerçek cevabını bu mecliste araştırıp bulmak zorundayız. İktidar sorumluluğu da muhalefet sorumluluğu da bunu gerektirir.
İmar planlarına aykırı olarak düzenlenen yapı ruhsatları:
Verilen yapı ruhsatları, Belediye Başkanı’nın açıkladığı gibi “İBB ile Esenyurt Belediyesi arasında İmar Yönetmelikleri ile ilgili anlayış farkından kaynaklanan ufak tefek hatalardan ibaret” bir işlem midir?
Yoksa bu inşaat ruhsatları, onaylı İmar Planı olmadan, yasalara aykırı olarak verilen, usulsüzlüğün ve görevi kötüye kullanmanın tescil edilmiş belgesi midir?
Verilen ruhsatlara aykırı olarak yapılmış inşaatlar:
Müfettiş raporundan anlaşılmaktadır ki, birçok firma belediye tarafından verilen inşaat izninden daha fazla inşaat yapmıştır. Bölgesindeki inşaatların ruhsata uygun yapılıp yapılmadığını kontrol etmek zorunda olan Esenyurt Belediyesi, bu inşaatları neden durdurmamıştır? Resmi işlem yapıp durdurdu ise, bu inşaatlar fiilen neden devam etmiştir?
Hiç ruhsatı olmadan yaptırılmış inşaatlar:
Bazı inşaatların hiç ruhsat almadan yaptırıldığı iddiaları vardır. Bunlara kimler nasıl göz yummuştur? İBB denetim görevini yapmış mıdır? Yaptı ise hangi aşamada müdahale etmiştir?
İmar Planı ile giderilebilir mi?
Esenyurt’ta yaptırılan kaçak yapıların İMAR PLANI değişiklikleri ile yasal hale getirilmesi mümkün müdür?
Belediye’nin sahibi olduğu inşaatlarda da aynı usulsüzlüklerin yaşandığı bu süreç; “Esenyurt’ta İmar Faciası” olarak kamuoyunun gündeminde tartışılmaktadır. On binlerce vatandaş mağdur edilmiş, ciddi birçok inşaat firması iflasın eşiğine getirilmiştir. Bu olayın sorumluları kamu vicdanında mahkûm olmuştur. Ancak hukuk karşısında da hesap vermeleri gerekir. Bu yapılırsa, Esenyurt mağdurlarının mağduriyetleri daha kolay ve daha çabuk giderilir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Esenyurt’taki imar olaylarını araştırmak, yarattığı sonuçları incelemek, ne gibi önlemler almak gerektiğini sağlıklı olarak değerlendirmek için Belediye Kanunu’nun 26. maddesi gereğince bir genel görüşme yapılması için gereğini arz ederiz.”
Kayhan bu dilekçesini Meclis’te okudu. Kayhan kürsüden inerken, AKP’li Grup Başkanvekili Ergün Turan, yılların İBB Başkanvekili ve eski Mazlum-Der’ci Av. Ahmet Selamet’u usul hatası yaptığını söyledi. Selamet de “Ben işimi biliyorum” dedi.
Bu tartışmanın AKP grubunda ilk kez, özellikle de yerel seçimler öncesinde meydana gelmesi dikkat çekti.
Paylaş