Güncelleme Tarihi:
İKİNCİ Dünya Savaşı, 50 milyonun üzerinde insanın hayatına mal oldu. 6 milyon Yahudi gaz odalarında, toplama kamplarında soykırıma uğradı. Dünyanın gelmiş geçmiş en kanlı nazi lideri Hitler, ‘topyekün savaş’ çılgınlığıyla çocukları bile savaşa sürdü. Almanya’da taş üstünde taş kalmadı. Korkunç savaşın enkazı altından çıkan Almanlar, “Nie Wieder” (Bir daha asla) dedi.
Savaşı kaybeden ve kayıtsız, şartsız teslim olan Almanya, ittifak güçlerinin de zoruyla nazi ideolojisinden arınma sürecinden geçti. Nazizmden arınma programı etkili oldu. Almanlar insanlık tarihinin bu en karanlık dönemi nazi Almanyasıyla yüzleşti. Almanya’da savaş sonrası kuşağı kendi tarihiyle yüzleşmeden gurur duydu. Bunu başka ülkelere de örnek göstermeye çalıştı. Herkes, Almanya’nın, tarihinden ebedi ders çıkardığını düşündü. Üstün ‘Aryan’ ırkının tüm milletlere hâkim olması tezine dayalı nazi ideolojisinin bir daha Almanya’da yeşeremeyeceğine inandı.
‘DERS ÇIKARDIK’ DEMEK İSTERDİM
Daha geçtiğimiz 27 Ocak tarihinde nazilerin ölüm kampı olarak bilinen, gaz odalarında insanların zehirlenerek öldürüldüğü, 1.1 milyon insanın katledildiği Auschwitz Toplama Kampı, kurtuluşunun 75’inci yılında anıldı. Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier, Kudüs’te Yahudi Soykırım anıtı Yad Vashem’de yaptığı konuşmada, “İnsanlık tarihinin en büyük katliamıydı bu. Ağır bir tarihi yükle karşınızdayım. ‘Biz Almanlar tarihten ebedi ders çıkardık’ demek isterdim. Ama bugün hâlâ kin ve nefret yayılıyorsa, okul avlularında Yahudi çocukların üzerine tükürülüyorsa, insanlara saldırılıyorsa, bunu diyemiyorum” sözleriyle uyardı.
Cumhurbaşkanı Steinmeier, “Tarihin tekerrür etmesine bir daha asla izin vermeyeceğiz. Milliyetçilik zehrine karşı duracağız” sözü verdi.
Bu konuşmanın daha mürekkebi kurumadan Hanau’da ırkçı bir Alman, Türklere ait üç iş yerinde hiç tanımadığı insanlara, saf Alman olmadığı için kurşun yağdırdı. 12 dakika içinde 52 kurşun sıkan Tobias Rathjen adlı ırkçı, 4’ü Türk, 9 kişiyi öldürdü, 5 kişiyi yaraladı. Ardından evine giden saldırgan, annesini de öldürdükten sonra intihar etti.
Alman yazar ve şair Günter Kunert, savaşın bitimindeki Almanya’yı şu vurucu dizelerle anlattı:
“İsanlar çekip çıkarıldığında, bombalanan evlerinin enkazından.
Şöyle bir silkelenip
Bir daha mı asla dedi...
En azından hemen değil.”
Almanya, Hanau’da yaşanan bu ırkçı saldırıyla kaçıncı kez sarsıldı? Liste çok uzun.
“Ben tarihimle yüzleştim. Birkaç neonazi çatlak olabilir” rahatlığı içinde yaşayan Almanya, uzun süre aşırı sağ tehlikeyi görmezden geldi. Alman siyaseti ve güvenlik birimleri “Sağ gözü kör” haklı suçlamalarının hedefi oldu. Sağ göz körlüğü, sekizi Türk 10 kişiyi öldüren neonazi terör örgütü NSU’nun çok daha önceden ortaya çıkarılıp, cinayetlerin önlenmesini de engelledi.
Ne polis ne istihbarat ne de siyaset, kurban ailelerinin, “Bu cinayetlerin arkasında yabancı düşmanlığı var”, ısrarlarına rağmen, aşırı sağ şüphesi üzerinde hiç durmadı. Türklere karşı ön yargı, ağır bastı. “Bu bir uyuşturucu mafyası işi” denildi. Cinayetlere ‘Döner-Morde’ (Döner Cinayetleri) adı konuldu.
‘Sağ göz körlüğü’, cinayetlerle ilgili mahkeme kararlarına, resmi istatistiklere de yansıdı. Irkçı ve siyasi motifli cinayetler daha ağır cezayı öngörürken, güvenlik birimleri ve yargı çok açık ırkçı cinayetleri bile normal bir ‘kavga’ sonucu olarak değerlendirdi.