Avrupa’yı CHP hatırlattı

CHP lideri Deniz Baykal, "Avrupa Birliği konusu Türkiye’nin hedefi olmaya devam ediyor" dedi.

Tam da Türkiye Avrupa Birliği’ni unutmuşken, CHP Türkiye’ye Avrupa’yı hatırlattı.

Tuhaf değil mi? Son zamanlarda Avrupa karşıtlığının başını çeken CHP, hükümet ihtimalini hedefte görmeye başlayınca mı "Pusula"yı Avrupa’ya çevirdi?

İktidara geldikleri takdirde çalışmalarının bu yolda süreceğini söylerken Türkiye’nin hakkına sahip çıkılarak mücadele edileceğini de ekledi CHP lideri.

İktidar gibi muhalefetin de bu konuyu bir iç siyaset malzemesi haline getirmesi sonucu Avrupa treni, lokomotif müzesindeki yerini almak üzereyken, CHP’nin Avrupa hedefini canlandırması önemli.

Bu konuda siyasi partiler tavırlarını net biçimde almak zorunda. Avrupa karşıtı olan partiler de açıkça ortaya koymalılar tavırlarını. Tartışmalar, ancak bu durumda doğru zeminde ilerleyebilir. Yoksa dedikodu ve cehalet örneği tahlillerin önüne geçmek ve ulusal öncelikler ile AB alanı arasında uyum sağlamaya yönelik içi dolu öneriler geliştirmek mümkün değil.

* * *

BRÜKSEL
’de dün, Avrupa Birliği açısından çok zor ama önemli bir zirve başladı. Anayasayı adını anmadan canlandırarak Avrupa Birliği’nin yürüyebilmesini sağlamak için müthiş pazarlıklar yapılıyor. Bu pazarlıkların ucu Türkiye’ye de dokunuyor. Eğer, Avrupa kurumsal sorunlarını çözebilirse genişleme daha emin bir yolda ilerleyecek.

Sahi, bizim açımızdan son durum neydi?

AKP hükümeti, Brüksel’in de desteği ile Avrupa sürecini nadasa bıraktı. Müzakereler tıkansa bile biz müzakere fasıllarını kendi başımıza açar ve üzerimize düşeni yaparız diyerek, bir oyalama taktiği benimsedi.

Bugün, AKP’yi, Türkiye’de Avrupa Birliği’ni isteyen tek demokratik siyasi güç olarak gösterenlere hatırlatmak istiyorum. Türkiye müzakerecisini karar alındıktan kaç ay sonra seçebildi? Diğer aday ülkeleri çoğunda müzakereleri sürdürecek olan kişi ve bunların hangi kurumsal yapıda sürdürüleceği belli iken, AKP’nin bu konuyu ağırdan alması, daha önce kurulan AB Genel Sekreterliği’ni bir kenara itmesi, müzakere mekanizmasının hantallığı, AKP’nin zaten bu işe inanmadığını göstermiyor muydu?

Uyum çalışmalarında, Türkiye’nin hangi adımları ne zaman atacağını gösteren orta ve uzun vadeli ulusal programının yeniden hazırlanması gerekirken, bunun yapılmaması da hükümetin Avrupa inancını kaybettiğinin işaretiydi ama bunu halka açıklamayı göze alamadılar.

Çünkü Avrupa’nın kendi krizini ve Türkiye’ye nasıl yansıyacağını göremediler.

Türkiye’de Avrupa Birliği hedefi üzerinde ciddi olarak duran ve Avrupa’yı çalışan ekiplere sahip olan, buna göre siyaset üreten hiçbir parti yok.

Avrupa Birliği, MHP de dahil, iktidarda olunca partilerin önlerinde buldukları ve ne kapatacak ne de derinleştirecek cesareti gösteremedikleri bir dosya haline geldi.

* * *

ŞİMDİ
CHP de bu dosyanın günün birinde önüne gelebileceğini hesaplayıp hazırlık yapıyor.

Keşke öyle olmasa. CHP, bu konudaki düşüncelerini daha açık ifade etse.

Avrupa Birliği ile ilişkilerin, haklar temelinde sürdürülebilmesi, "onlar söyleyeceklerini söylesinler biz yanıtını veririz" anlayışıyla mümkün değil.

Olli Rehn, önceki gün Fransa’nın önde gelen siyasetçi ve bürokratları yetiştiren Ulusal Yönetim Okulu ENA’da yaptığı konuşmanın yarısını Türkiye’ye ayırmıştı. Türkiye’nin Avrupa’nın istikrar ve güvenliği açısından olduğu kadar ekonomik geleceğinde de önemli olduğunu vurgulad. "Benim açımdan bundan sonrası açık. Türkiye’nin Avrupa’ya uyum kapasitesini göstermek ve müzakerelere yeni bir ivme kazandırmak yeni hükümete kalıyor" dedi.

Hükümete talip olanların "AB bizim de hedefimiz" demeleri yetmez. Neden öyle olduğunu, bunun için neler yapacaklarını, ya da yapmayacaklarını da öğrenmek hakkımız.
Yazarın Tüm Yazıları