Avrupa seçimleri ve Türkiye

FRANSA’dan arayan arkadaşlarım, Avrupa Parlamentosu seçimleri için birçok partinin ‘Türkiye’ye hayır’ı, seçim yarışının birinci sloganı haline getirdiklerini söylediler.

Eski Başbakanlardan Charles Pasqua’nın RPF Partisi, Phillipe Devilliers, Bruno Megret, Alain Juppe ve tabii ki ırkçı Jean Marie Le Pen. El ilanlarında, pusulalarında sadece ‘Türkiye’ye hayır!’ sloganını kullananlar bile varmış.

On yıl önce Gümrük Birliği çalışmaları sırasında, AB’nin her toplantısında, gündemi çalan konu haline gelen Türkiye için karar anı yaklaştıkça, bu mesele Avrupalı politikacıların iç politika malzemesi oldu.

Reklamın iyisi kötüsü olmaz gerekçesini öne sürüp, bunun fena bir şey olmadığını söylemeye çalışmayacağım.

Ama, bu seslerin Türkiye ile ilgili kararı belirleyici tek dinamik olmadığını bilmekte fayda var.

Kaldı ki, Türkiye’nin ilgi odağı haline gelmesi, Avrupa kamuoyunun Türkiye ve atılan adımları daha fazla ilgi ile izlemesine yol açacak. Yeter ki, biz üzerimize düşenleri yapmaya devam edelim.

* * *

SON zamanlarda dikkatimi çeken bir şey var. Daha fazla sayıda Hükümet yetkilisi, Aralık ayında Avrupa Birliği’nden, ‘Müzakere tarihi alınması’ndan söz etmeye başladı.

Önceki gece, CNN Türk’te Tayfun Ertan’ın sunduğu Söz Sizde Programı’na katılan Adalet Bakanı Cemil Çiçek de sürekli olarak, yıl sonunda ‘tarih almaktan’ söz ediyordu.

Biz artık tarih beklemiyoruz. Tarih iki yıl önce Kopenhag’da gündemimizdeydi. Müzakere tarihi verilmesini istiyorduk. Bize, ‘gidin iki yıl uyum yasalarınızı geçirin, Kopenhag kriterlerini yerine getirin, 2004 Aralık ayında, bunları yaptığınıza kanaat getirirsek, ‘geciktirmeden’ müzakere başlatma kararı verebiliriz‘ deniyordu.

Biz Aralık ayında, Avrupa Birliği’nden ‘Müzakere başlatma kararı’ bekliyoruz.

Bu konuda hata mı yapılıyor yoksa son zamanlarda, Avrupa Parlamento’su seçimleri nedeniyle Türkiye karşıtı havadan etkilenen politikacılar mı geri adım atıyor?

Eğer ikincisi doğruysa ve yıl sonunda olumsuz bir kararı, ‘Biz zaten tarih bekliyorduk, müzakere kararı değil’ gerekçesiyle kabul edilir hale getirme hesapları yapılıyorsa, çok yanlış.

Kıbrıs gibi birçok konuda, doğru bir liderlik yapan hükümet nedense iş meyveleri toplamaya geldiğinde aniden ‘ölçülü’ tavır sergilemeye başlıyor. Müzakere kararı konusunda da bu olmaz umarım.

* * *

BEN Leyla Zana ve diğer DEP milletvekillerinin serbest bırakılmış olmalarına, Avrupa Birliği’nden gelen taleplere yanıt verildiği için değil, önce insan olarak sonra da vatandaş olarak çok sevindim. Daha iyi, daha demokrat, daha zengin, insan haklarına daha duyarlı bir ülkeyi paylaşma adına, bunun daha da gelişmesi için birlikte mücadele edileceği için çok sevindim.

Bu kararın siyasi bir girişim sonucu değil de Yargıtay tarafından alınmış olmasının önemin Hollanda Büyükelçisi S. Gosses, şu sözlerle dile getirdi: ‘DEP kararını, Avrupa’nın isteği üzerine AKP hükümeti değil, Türk yargısı verdi. Bu, reformların özümsenmesinin, Türk devletinin dönüşümünün göstergesidir.

Türkiye ile ilgili kararın verileceği Temmuz-Aralık 2004 döneminde AB Dönem başkanlığını üstlenecek olan Hollanda’nın Ankara’daki Büyükelçisi Gosses, beş yıldan beri Türkiye’de. ‘Son zamanlarda her yerde aynı şeyi duyuyorum, herkes modernleşmekten söz ediyor’ diyor Büyükelçi ‘Önceleri reformlar AB için yapılıyordu, oysa artık Türkiye modernleşmek için adım atıyor. Avrupa genişlemesinin prensibi de bu zaten.
Yazarın Tüm Yazıları