Avrupa’nın zaafı Kıbrıs

IRAK savaşı ile BM’nin meşruiyetine darbe indiren Amerikan Yönetimi’nin ardından Avrupa Birliği de, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın peşine takılarak Birleşmiş Milletler meşruiyetini hiçe sayma yolunda hızla ilerliyor.

Birleşmiş Milletler’in ortaya koyduğu çözüm planının Kıbrıs Rum Yönetimi ve adalı Rumlar tarafından reddedilmiş olmasını alkışlarla onaylayan bir konuma geliyor Avrupa.

Türklerle ilgili hiçbir olumlu adım atılamıyor. Neden, AB üyesi Kıbrıs Rum Yönetimi sırtını Yunanistan’a dayayarak engelliyor.

Ticaret deniyor olmuyor, limanlar ulaşıma açılacak deniyor olmuyor. Avrupa Birliği mali yardımını bile doğru dürüsüt ulaştırmakta engelleniyor.

Verheugen, Annan Planı’nın kabulünden sonra ‘Kıbrıslı Türklerin bu kararlarından ötürü cezalandırılamayacaklarını’ söylemiyor mu? Söylüyor.

Bugün Avrupa sadece Kıbrıslı Türkleri değil, onlara örgütleri içinde ‘Kıbrıs Türk Devleti’ adıyla gözlemci statüsü tanıyan İslam Konferansı Örgütü ülkelerini bile cezalandırmakta beis görmüyor.

İstanbul’da bugün başlaması planlanan AB-İKÖ Ortak Forumu’nun iptal edilmesi, Kıbrıs sorununun Yunanistan ve Kıbrıs Rumları açısından medeniyetler buluşması için mücadele etmekten çok daha önemli olduğunu gösteriyor.

AVRUPA DIŞ POLİTİKASI İKİ ÜYENİN ÇIKARLARINA TESLİM

Ama dikkatle not edilmesi gereken çok önemli bir başka mesele var.

Avrupa Birliği dış politika önceliklerini iki üyesinin önceliklerine ve çıkarlarına tabi kılarak AB’nin dış politika ve güvenlik konularındaki zaafı hálá aşamadığını gösteriyor bu olay.

Bugünkü toplantının iptalinden sonra Rum Yönetimi’nin bunu ‘diplomatik zafer’ ilan etmesi de bunun kanıtı değil mi?

Kimin diplomatik zaferi? Avrupa Birliği’nin mi, Kıbrıs Rumlarının mı?

AVRUPA VE İSLAM ÜLKELERİ

Kıbrıs sorunu gibi küçük bir olayda bile, BM kararları çerçevesinde çözümü reddeden taraf, Avrupa ile İslam ülkelerini karşı karşıya getirebiliyor.

Son ana kadar uçakları bekleten İslam ülkelerinin dışişleri bakanları Avrupa vazgeçtiği için bir seyahati iptal etmiş olmayı mesele etmeyebilirler.

Ama, kendi kararlarını tartışılmaz ve hukuki sayarken, İslam ülkelerinin kararlarını hukuka aykırı ve tartışılabilir olarak bakan Avrupa’nın dayatması unutulmaz.

Medeniyetler çatışmasından medet uman birileri bu olayı akıl defterlerine mutlaka kaydetmişlerdir.

Kıbrıs Türkleri ve onları çözüm konusunda desteklerken medeniyetler uzlaşmasında Türkiye’nin oynayacağı rolün önemine inananlar gibi.

KÖTÜ YÖNETİM

Türkiye, haklılık zeminini genişletme becerisine sahip değil. Apo Yunanistan’ı kollarında yakalandığında da aynı şey olmamış mıydı? BM çözüm planı Kıbrıs Rumları tarafından reddedildiğinde Türkler haklı olan taraftı. Ama altı ay sonra gelinen yere bakın.

Haklılık zemini ne yazık ki gerektiği gibi geliştirilemedi. Annan Planı sonrası girilen bekleme döneminde, konu gündemden düştü. AKP Hükümeti, topu Avrupa’ya atmakta acele etti.

Annan Planı’nın, KKTC’de sivil toplumun harekete geçmesinin sonucu olduğu unutulmamalıydı.

Bugün, Kıbrıs meselesi Türkler açısından artık bir insan hakları meselesidir. Bu hak mücadelesini uluslararası gündeme taşımanın yöntemlerini en kısa zamanda Kıbrıslı Türklerle birlikte bulmak zorundayız.
Yazarın Tüm Yazıları