İşte böyle yurt gezilerinden birinde, tarlasında çift süren bir çiftçi ile karşılaşır.
- Kolay gele, bereketli ola ağa...
- Allah razı olsun Bey...
- Hayrola Ağa, öküzün tekine ne oldu?
- Devlete vergi borcumuz vardı bey, icra kapımızı çalınca çaresiz kaldık, koca öküzü satıp borcumuzu ödedik.
- Sağlık olsun ağa...
diyerek, konuşmasını kısa keser.
Çiftçinin adının
Halil Ağa olduğunu öğrenen
Atatürk'ün yanında; İçişleri Bakanı
Şükrü Kaya ve
Salih Bozok,
Kılıç Ali,
Hüsrev Gerede, emir subayı
Rusuhi Bey, daha birkaç yakını vardır. Bir yandan yürüyen, bir yandan da düşünen
Atatürk,
Salih Bozok'u yanına çağırır;
- Salih, yarın sabah git Halil Ağa'yı bul, bana getir. Benim kim olduğumu sorarsa, bizim bey seni bir kahve içmeye çağırıyor de...
Ertesi gün;
Salih Bozok,
Halil Ağa'yı bulur ve
Atatürk'ün yanına getirir.
Halil Ağa'yı gören
Atatürk, ayağa kalkarak;
‘‘Buyur Halil Ağa’’ deyip bir sandalye gösterir. Salonda bulunan ve olanlardan habersiz bir vaziyette konuşmaları izleyen zamanın Başbakanı
İsmet İnönü'nün de yanında,
Atatürk,
Halil Ağa'ya dönerek;
‘‘Halil Ağa, anlat şu vergi işini bir daha’’ der.
İCRAYLA SATILAN ÖKÜZ
Halil Ağa, vergi borcunu, icrayı, satılan öküzünü tekrar anlatır.
Atatürk kaşlarını çatarak
İsmet Paşa ve
Şükrü Kaya'ya dönerek;
- Arkadaşlar, biz İstiklal Savaşı’nı Halil Ağa'nın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık. Bu memlekette adaleti, vatandaşı böyle mi koruyacağız? Gerekirse vergi borcu ertelenebilir. Köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınmaz.
Bu konuşma üzerine, olayı fark eden
Halil Ağa,
Atatürk'e dönerek;
- Sen Atatürk Paşa'msın galiba, ne olur beni bağışla kusur ettim,
diye yalvaracak olur.
Atatürk, bir yandan tebessüm eder bir yandan da
Halil Ağa'nın sırtını okşayarak;
- Sana güle güle Halil Ağa, sen bizim gözümüzü açtın...
der ve
Halil Ağa'yı ayakta uğurlar. (Noelle Rogar,
Olaylar ve Atatürk, s.41-42)
Atatürk'ün bu yaklaşımı, vergi borcu olup da zor durumda bulunan dürüst mükellefler açısından size bir mesaj veriyor mu?
Atatürk ve ekonomi
ATATÜRK, savaş döneminde bile ekonominin önemli olduğunu vurgulayarak, ekonominin durmaması gerektiğine değiniyor ve
‘‘ekonomi varsa insan vardır, devlete de gelir vardır’’ diyordu.
Yabancı sermayeyi, ekonomi politikamıza uygun olduğu sürece desteklemenin gerektiğini belirten
Atatürk, yabancı işadamlarının işyerlerinin kapatılıp, ticaretlerine son verilmesine de karşı çıkıyor, bunun yerine, hem devlete gelir sağlamak hem de ekonominin sürekliliği için, gümrük resmini üç katına çıkarmanın daha anlamlı olacağını belirtiyordu.
Atatürk'ün 17 Şubat 1923'te, İzmir'de İktisat Kongresi'nde
‘‘... ekonomiye, birinci derece önem vermek zorundayız. Kılıçla zafer kazananlar, sapanla zafer kazananlara mağlup olmaya ve sonuçta yerlerine onlara vermeye mecburdur. Ekonomi her şey demektir...
İnsan varlığı için ne gerekliyse, onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir...’’ sözleriyle ekonominin önemini net olarak ortaya koyduğunu fark ediyoruz.
HAYRET
Atatürk'ün ödediği vergi
PARA ve mala karşı ciddi bir eğilimi olmayan
Atatürk'ün; Cumhurbaşkanlığı maaşı, ödeneği ve emekli aylığından başka geliri yoktu.
Cumhurbaşkanlığı aylığı ve ödeneği, 1927'ye kadar 5.000 lirası aylığı olmak üzere 7.000 liraydı. 1927'de bunlara, genel bir yasa ile
‘‘pahalılık zammı’’ adı ile 2.480 lira eklenir.
1927 ve 1928'de, bu gelirinden toplam 453 lira, 1929 ve 1930'da 724 lira, 1931'de de
1293 lira vergi kesilir. Kendisine net ödenen 13.186 liradır.
1932 yılında çıkan bir yasa ile
yüksek maaş ve ücretlere ağır vergi konulur. Buna göre,
Atatürk'ün maaş ve ödeneğinden
kesilen vergi 5.401 liraya çıkar ve ayda net 9.078 lira almaya başlar.
Özetle,
Atatürk o dönemde, eline geçen net aylığın yüzde 60'ı oranında vergi ödüyormuş...
Sahte para ve Atatürk resmi
MARKETİN birine bir turist gelmiş bir şeyler almış, sonra Türk parası çıkaramamış bunun üzerine kasadaki adama dolar uzatmış.
Adam para sahte mi değil mi diye kuşkuya düşmüş. Paranın orasına burasına bakmış. Evirmiş çevirmiş anlayamamış sahte olup olmadığını. Bakmış böyle olmayacak, parayı sırada bekleyen
Temel'e uzatmış.
‘‘Bir de sen bak hele’’ demiş.
Temel paranın bir altına bir üstüne bakmış, sonra masanın üstüne atmış ve
‘‘bu para sahte’’ demiş. Herkes şaşırmış, nasıl anladın bu kadar çabuk demişler;
Temel de
‘‘Bunun üstünde Atatürk resmi yok’’ demiş.
GÜNÜN SÖZÜ
Devlet, varidatının inkişafını, yeni vergiler ihdasından ziyade, devamlı bir programla mevcut vergilerin tarh ve icabet usullerinin ıslahında aramak lazımdır.
1 Kasım 1937 ATATÜRK