Aşk geçicidir, sevgi kalıcı

Aşk geçici, sevgi kalıcıdır. Ve tüm kapıları açar! "Bence aşk hayaletler gibidir. Herkes ondan söz eder, ama kimse onu gerçekten görmemiştir" diyor bu genç okurum.

 O, aşktan çok sevgiden yana. Sevginin gerçek olduğuna inanıyor. Ben de ona yürekten katılıyorum. Aşk elbette var ama aşk geçicidir, uçup gider... Geriye kalan ve asıl köklü olan, sevgidir. Yüreğinde sevgi olan kişiden korkmayın. Sevgiyi bilmeyen, yaşamayan, yaşamak istemeyenden korkun. Onun da söylemek istediği bu sanırım; aşka kapılıp gitmenin sonucunun mutlak hüsran olduğunu düşünüyor.

Sizlerle şu çok beğendiğim, sevginin tanımını yapan şu sözleri paylaşmak istedim bu hafta. "Sevgi sahiplenilemez; o rüzgar kadar özgürdür ve nereye gitmek isterse oraya gider. Ona kapılıp gitmelisin. Sevgi birliktir, bütünlüktür. Sevgi tüm kapıları açar, yaşamları değiştirir ve en katı kalpleri bile yumuşatır. Sevgi yaratıcıdır; yapılandırır, birlik ve uyum içinde güzelliği yaratır. O, her şeyi mümkün kılar, hiçbir şeye karşı değildir" (Eilen Caddy.)

Ruhumuz birçok olayla kararmışken, yüreğimiz bir yandan milletçe, bir yandan da aile ortamında yaşamakta olduğumuz pek çok sorunla daralmışken; gelin hep birlikte biraz aşktan, sevgiden söz edelim bu hafta. Hatta dilerseniz tartışalım, bu konuyu. Siz de düşüncelerinizi yazın bu kardeşimize.



Rumuz: Gabis

Hikayeyi hepiniz bilirsiniz... Tanrı önce tek cins insanı yaratmış. Ne erkek, ne de dişi. Fakat bunların canı sıkılmış, bir şeyle meşgul olamamışlar, sanki rahat batmış. Tanrı’ya şikayet etmişler. Tanrı da yarattığı insanları ikiye ayırmış. Bir yarısına erkek, diğer yarısına dişi demiş. Ve onları dünyanın dört bir yanına salıvermiş. İşte o günden beri, herkes kendi diğer yarısını arar dururmuş. Bazıları bulur, mutlu mesut yaşarmış. Bazıları başkasının yarısını bulur, kendi yarısı olmadığını anlayınca ayrılırlarmış. Bazıları kendi diğer yarılarını aramaktan vazgeçerken, bazıları da başkasının yarısı ile kalmayı kabullenir, bu duruma boyun eğer, bedbaht yaşarmış...

Değişik aşk tanımlamaları var. Aşk şudur, aşk budur şeklinde. Özetle, bireysel aşk ne yazık ki var, ama ben olmaması gerektiği kanaatindeyim. Bence sevgi olmalı, ama bunun aşırısı olan aşk olmamalı; eğer olursa ortaya birçok çelişki çıkar. Neden mi? Bence "aşk tıpkı hayaletler gibidir. Herkes ondan söz eder, ama kimse ona rastlamaz" ya da şöyle diyeyim, "En tutkulu aşk ulaşılmaz olandır."

Bizim günübirlik yaşadığımız duyguların hiçbiri aşk değil. Bakın, bizler arzu edilenden ziyade arzu etmeye aşığızdır! Özellikle vurgulamak istediğim bazı noktalar var. İnsanlar aşka, sevgiye bu şekilde baktığı sürece, aldatma her zaman var olacaktır. Çünkü, bu şartlarda bu bir zorunluluktur! Düşünsenize; insanın karşısındaki bireyi en iyi, en hoş, kendisine en uygun olarak niteleyebilmesi için; dünyadaki tüm insanları tanıması gerekmez mi? Bizler sevebileceğimiz sadece birkaç insan tanırız; bunların içinden de en uygun, en iyi olanı seçeriz evlenmek için, öyle değil mi? Peki ya tanıyacağınız bir sonraki kişi size en uygun olansa? Hayatın her anında yeni olaylarla karşılaştığımız gibi, yeni insanlarla da karşılaşıyor, tanışıyoruz. Ayrıca şu da bir gerçek; her insan diğerlerinden farklı özelliklere sahip. Bu durumda, evleneceğiniz kişinin asıl sevmeniz gereken, aranan kişi olduğunu nasıl anlayacaksınız? Düşündüğünüzde, etrafınızda evlenecek kadar sevebileceğiniz birçok insan olduğunu görürsünüz.

Birden fazla kişiye aşık olunabilir mi peki? Dünyada, sizi özellikleriyle tamamlayabilecek sadece bir tek kişi olduğunu mu düşünüyorsunuz? Eğer öyleyse, onu yakalayabilmek için pek çok insan tanımanız gerekmez mi? Yoksa, doğru kişiyi bulana kadar, deneme yanılma yöntemiyle, kısa süreli birliktelikler mi yaşamalısınız?

Aslında tüm yaşadıklarımız, tüm kullandığımız eşyalar, tüm tanıdıklarımız, gördüklerimiz sadece hayatımızın birer elemanı. Biz, bulunduğumuz şartlar önümüze kimi çıkarırsa, onunla evleniriz. Bu, o kişinin mükemmelliğinden ya da aranan kişi olmasından değildir. Bu sadece bir tesadüf. Biz sadece yaşamımız boyunca tanıdığımız birkaç kişiden bize en uygun olanla birlikte olmaya çalışırız.

Peki ya en uygun kişi bunlara dahil değilse, o zaman o kişiyi bulana kadar kimseye aşık olamayacak mıyız? Ya size en uyumlu, sizi tamamlayan, aradığınız kişi sizden kilometrelerce uzakta yaşıyorsa? Çoğu evliliklerde niye sorun olur biliyor musunuz? Evlenen bireyler gerçekten birbirlerine ait olduklarını, birbirlerini tamamladıklarını düşünürler. Ama işin garibi, asıl kendilerini tamamlayanı, yani evlenmeleri gereken kişiyi sonradan tanırlar. Peki bu kişiler, bu durumda ne yapmalı?

Bu soruya yanıt vermek çok kolay değil elbette. Birini sevip de aşık olan ve evlenen birinin, bir süre sonra başka birine aşık olma ihtimali her zaman vardır, bu durum onu çoğu zaman aldatmaya zorlar. Böyle durumlarda kişi, ne eşini, ne çocuğunu, ne kendini, ne de geleceğini düşünebilir. Çünkü, gönlü ferman dinlemez artık. O kişi kendine söz geçiremez, çünkü gönül aradığını bulmuştur, en azından bulduğunu zanneder. Halbuki, bugün güzel dediğine yarın çirkin diyebilen duyu ve duygularımıza ne kadar güvenebiliriz? Aşkın varlığına inanan biri, aşık olduğu kişinin, aradığı kişi olup olmadığını asla bilemez. O çevresindekilerden birilerini seçmek zorundadır. Ayrıca biliyorsunuz; aşırı sevgi, aşırı üzüntü getirir. Aşk bir aldanmadır, körü körüne bağlanmadır. Üstelik insan aşık olduğunu zannetti mi, yaptığının doğruluğuna yanlışlığına bakmaz. O anının tadını çıkarmaya çalışır sadece. Kısacası kendini bu duyguyla avutur.

Diyelim evlendiniz ve eşinize aşıksınız, en azından öyle olduğunuzu düşünüyorsunuz. Bakın eşinize hak ettiği değeri vermeniz için, ona tutkulu bir aşk duymanız, onu dış dünyadan soyutlamanız gerekmez. Tabiki eşinizi sahiplenme, koruma ya da onu mutlu etme çabalarınız olmalı; ama dikkat edin, bunları aşk olmadan, sadece severek de yapabilirsiniz. Aşk nedir? Aşırı tutku, aşırı bağlanma... Kişi eğer aşırı bağlanmışsa, boş yere kendini dış dünyadan soyutlar, onun için artık başkaları yoktur. Ama işin kötü yanı, bu geçici bir durumdur. Bir süre sonra kişi kendini boşlukta hisseder, sanki oyuna gelmiş gibidir. Çünkü, hayal artık ortadan kalkmış, gerçek ortaya çıkmıştır.

Güzin Ablacığım ben bir öğrenciyim ve erkeğim, yaşım 22. Burada anlatmaya çalıştıklarım umarım yanlış anlaşılmaz. Ben her şeyin insanların kafalarında başlayıp bittiğini, bu yüzden değişmesi gerekenlerin kafalar olduğunu düşünüyorum. Belki bu yazı insanların meselelere bir de bu açıdan bakmasını sağlar.

Peki; çözüm ne diye soracaksın. Ne şekilde mi sevmeliyiz? Aşk yoksa ne mi olacak? Tabii ki kendimce çözümlerim var benim de. En önemlisi gerçek sevgi olmalı. aşk geçicidir, sevgi kalıcı.

Ablacığım, insanlarımızın senin gibilere ihtiyacı var; en çok da bu zamanda. Kendinize iyi bakın.
Yazarın Tüm Yazıları