Paylaş
Evlilik ve seks terapisti olarak sizi yakalamışken sorayım: Kadınlar ne ister, erkekler ne ister?
- İlişkilerinde bir sorun olduğunda erkek, seks terapisi ister, kadın ise evlilik terapisi. Sorarsınız “Sorununuz nedir?” diye, erkek “Cinsellik” der, kadınsa “Hayır, bizim sorunumuz cinsellik değil, evlilikle ilgili” der. Aslı şudur: Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan? Her ikisi de sorunun kaynağı olabilir. Kavramamız gereken kadın ve erkek farklıdır ve olayları farklı algılar.
Nasıl yani?
- Mesela şöyle: Bir kadının bütün erkekleri anlaması için, bir erkeği iyi tanımış olması yeterli. Oysa, bir erkeğin bütün kadınları tanıması, bir kadını anlamasına yetmiyor! Hatta ben şu espriyi çok sık yaparım: “Biz poligam falan değiliz, sadece kadınları anlamaya çalışıyoruz” diye. Çünkü erkekler poligamsa, kadınlar da seri- monogam!
Peki kadın erkek farklılığının göze batmadığı zaman yok mu?
- Var tabii. Aşık oldukları zaman. O zaman iki taraf da farklılık marklılık görmüyor. İki taraf da birbirlerine sadece duymak istediklerini söylüyor. Ben aşkı şöyle tanımlıyorum: “Bir görme kusuru.” Partnerini nasıl görmek istiyorsan öyle görüyorsun. “Sen mükemmelsin. Sen benim tam aradığım gibisin. Arzularımın gerçekleşmiş halisin. Anlamsız varoluşuma anlam verensin. Birbirimiz için yaratılmışız. Sen benim ruh ikizimsin...” En son bu noktaya geldik artık. Amaaa evliliğe gelindiği zaman, işler değişiyor.
Siz evliliği nasıl tanımlıyorsunuz?
- Görme kusurunun tedavi edilmesi! Şaka bir yana... Evlilik, oluşturduğu bütün felaket sonuçlara rağmen, dünyanın en büyük gönüllü organizasyonu. Amerika’da iki evlilikten biri sınıfta kalıyor, İngiltere’de de, eski adıyla Rusya’da da öyle. Bu ne demek? Evliliği yürütme şansın, sadece yüzde 50 demek. İş adamı olsan, kazanma şansı yüzde 50 olan bir işe yatırım yapar mısın? Yapmazsın. Ama yeryüzünde hâlâ insanların yüzde 98’i, yürüme şansı yüzde 50 olan evlilik işine kalkışıyorlar. Sonra da karşıma geçip, “Karımın istedikleri son derece mantıksız” diyorlar. Ben de onlara “Anlamadım” diyorum, “Siz evliliğinizi mantık temeli üzerinde kurmadınız ki...”
Boşanma oranı Türkiye’de nasıl...
- E valla biz de yüzde 50’leri yakalamaya doğru hızla ilerliyoruz.
Pek boşanınca ne oluyor, daha mı iyi oluyor?
- İstatistiklere göre boşanmışların ölüm yaşı düşüyor. Daha erken ölüyorlar. Ölüm oranı üç kat artıyor.
Neden?
- Daha riskli yaşıyorlar, kendilerine özen göstermiyorlar, kendileriyle ilgili kızgınlıkları artıyor, alkol vesaire... Gördüğünüz gibi faydalı bir şey evlilik.
Ama eskiye göre daha kolay boşanılıyor değil mi?
- Evet. Eskiden evlilik, sonsuza kadar demekti. “Sorumluluk” diye bir kavram vardı. Şimdi komik bir kavram oldu, onun yerine “haklar” var. “Evlenmek hakkımsa, boşanmak da hakkım...” “Yürümezse boşanırım, olur biter.” Dolayısıyla ya bu uçtayız, ya öbür uçta. Yani ya tamamen mutlu evlilik, ya da “Yürümezse boşanırım.” Yasalar boşanmayı kolaylaştırıyor, böyle olmasın demiyorum, ama yürüme ihtimali olan evliliklerde dengeyi kurabilecek mekanizmalara da ihtiyaç var...43 yaşındaki bir erkek hastama üçüncü karısından da neden boşandığımı sorduğumda, “Karşıma daha iyisi çıktı” dedi. Daha önce iki kere ayrılmış bir hastam da, üçüncü evliliği için “Bunda sorunlarım daha az” dedi.
Peki sizce bu açıklamalarda doğruluk payı var mı?
- Hayır. Eşler genellikle yanlış partnerle evlendikleri için sorun çıktığını düşünürler. Zannederler ki, mesele daha iyi bir partner bulmaktadır. Oysa, mutlu evlilikle mutsuz evlilik arasındaki fark, ne sorunların sayısı ne da doğru partner. Sorunu eşlerden birinde aramayacaksın. Bir olacaksın, takım olacaksın, ele ele verip birlikte hareket edeceksin. Ben, sen kutuplaşması yerine “Aynı tarafız!” diyeceksin. Böyle yaparsan evliliğin ayakta kalabilir. Sorunlara mizahi yaklaşabilmek de önemli tabii...
Evlilik terapisi, evliliği kurtaran bir mekanizma mı?
- Her zaman değil. Ayrıca bu “kurtarma” sözcüğüne de karşıyıyım. Evliliğin bir sürü sebebi olabilir ama netice olarak beraberliğin yalnızlığa zaferidir. O yüzden amaç, evliliği kurtarmak değil, şimdi olduğundan daha iyi hale getirmek. Yürümüyorsa da şapkayı çıkarıp gerçeği görmek...
Aşıkken birbiriyle cır cır konuşan insanlar, evlenince n’luyor da konuşamaz hale geliyorlar...
- Ben bu durumu şöyle tanımlıyorum: Bir çift, aynı trende, aynı vagonda karşı karşıya oturuyor. Eşlerden biri geleni görüyor, biri gideni. Biri geçmişi, diğeri geleceği. Dolayısıyla aynı resmi görmüyorlar. Ve bir zamanlar harika olan o aşık olduğun kadın, şimdi her türlü olumsuzluğun nedeni. Şöyle düşünün: İki çocuk var, biri oyuncağın bir ucundan, diğeri de öbür ucundan çekiyor. Soruyorsunuz: “Oğlum, oyuncağını neden vermiyorsun arkadaşına?” “O vermiyor, ben de vermiyorum.” Ama hiç tanımadığı çocuklara oyuncağını getirip paylaşanlar da vardır. “Al, bunu sana getirdim.” Evlilik dediğin şeyde de bu iki oyundan biri oynarsın, “O vermiyor, ben de vermiyorum" oyunu ya da “Ben vereyim ki, o da versin" oyunu. Aslında verdiğimizi karşımızdakine değil, evliliğimize veriyoruz. İşte bu yüzden aynı tarafta olmak gerekiyor...
HER ALDATMA BOŞANMA İLE SONUÇLANMAMALI
Sadakatsizlik söz konusu olduğunda boşanmak gerekmiyor. “Boşanın” demeyi doğru da bulmuyorum sağlıklı da. Bunun kararını sadece ve sadece o çift verebilir. Kimseye laf düşmez. Ben onlara sadece şunu söylüyorum: “Bir sistemi yeniden kurmanın en iyi zamanı, yıkıldığı zamandır.” Bir çok çift sadakatsizliğe rağmen bir arada olabiliyor. Ve bu çiftlerin evlilikleri eskisine göre çok daha sağlam yürüyebiliyor. Ama Türkiye’de insanlar, genellikle başkalarının onlar hakkındaki yargılarına göre davranıyor. Aldatılan kadın hâlâ evde duruyorsa onursuz addediliyor. Oysa bu doğru değil. Kalmanın onurla, gururla bir alakası yok. Bana gelen pek çok kadından, bilmem kimi kocasının aldatmasına rağmen ayrılmadığı için çok eleştirmiştim, şimdi aynı şey benim başıma geldi, ben de ayrılmak istemiyorum, şimdi onu anlıyorum, ifadesini çok duydum.
KADINLAR EVLİ ERKEKLERLE NEDEN BİRLİKTE OLUR?
Neden sizce, işi gücü olan, hoş ve güzel bir kadın evli bir adamla beraber olur? 3 sene, 5 sene, 8 sene hep aynı adam... Ve o kadın, o adamın asla karısından vazgeçmeyeceğini de bilir. Ama yine de ilişkisi devam eder. Bu çok rastlanan bir sendrom. Adı “Batık yatırım.” Şöyle ki, insanlar gelecekteki faydalarına göre karar vermiyorlar, geçmişteki yatırımlarına bakıyorlar. O kadınlar da, “Ben bu adama çok emek verdim” deyip, evli olmasına aldırmadan devam ediyorlar ve bir umut hep bekliyorlar. Bu, şunun gibi bir şey, biri size 1 milyon dolar veriyor, radara yakalanmayan bir uçak icat edin diye. 900 bin dolar harcıyorsunuz ama yok olmuyor. Cebinizde sadece 100 bin dolar kalıyor. O sırada bir başka bir firma o uçağı geliştiriyor, üstelik sizden daha ucuza. Siz ne yaparsınız? Geri kalan 100 bin doları hâlâ bu işe mi yatırırsınız, yoksa başka bir iş mi yaparsınız? İş adamlarının yüzde 70’i bile, yine aynı işe yatıracaklarını söylüyorlar. Vazgeçmiyorlar. Kadınlar da o evli erkeklerden vazgeçemiyor. Aynı hesap. Batık yatırım.
İLAÇLA TEDAVİ ÇÖZÜM DEĞİL
En sık hangi cinsel sorunla karşılaşıyorsunuz?
- Erkeklerde en sık rastlanan erken boşalma ama bize en çok ereksiyon bozukluğu vakaları geliyor. Çünkü eşler bir şekilde bununla yaşamayı öğreniyorlar. Eğer sevgili tedavi ol derse durum değişebiliyor. Mesela bir vaka geldi, 32 yaşındaki Bay G. Mastürbasyon denemelerinde hiçbir ereksiyon sorunu yok. Ancak eşiyle ilişki kurmaya kalktığında problem başlıyor. Bugüne kadar hep ereksiyon kolaylaştırıcı ilaçlar kullanmış.
Viagra türü mü?
- Evet. Üç ilaç arasında git-gel yapılmış. Çünkü meseleye şöyle bakılmış: Her erkeğin önünde bir penis vardır. Hızlı bir tamir ve hızlı restorasyon. Tamam her erkeğin önünde bir penis vardır ama her penisin arkasında da bir erkek vardır.
Bunun anlamı ne?
- İlaçla ereksiyon sağlamak şöyle bir düşünceye yol açıyor: “Problemi çözen ben değilim ilaç, dolayısıyla yarın bir gün ilacı kestiğim zaman aynı şeyler tekrar olacak!” Yani kendine güveninde bir artış olmuyor. Ereksiyon sadece cinsel organ sorunu değil. Genellikle eşler arasında ilgi ve isteğin azalması ya da iletişim bozuklukları yüzünden ortaya çıkıyor. Bu alanlara girmezseniz soruna yaklaşımınız eksik kalmış olur. Ereksiyon sorunu olan erkeğin karısında başka bir cinsel bozukluk görülme oranı yüzde 60-70. Yani eşlerden birinde cinsel fonksiyon bozukluğu varsa, öbür eşte de aranmalı. Birini hazırladığınızda öbürü hazır değilse, cinsel birleşme amacına ulaşmamış olur. Burada tedavinin mutlaka çiftlere yönelik yapılması gerekiyor.
MASTÜRBASYON İNSANI ZENGİNLEŞTİRİR
Mastürbasyon kişinin özgürlüğüdür. İstediğini yapabilirsin. Buna karşılık gerçek yaşamda yapabildiğin şeyler partnerinin isteği ile sınırlıdır. Ne kadarına izin veriyorsa o kadarını yapabilirsin. Oysa hayalin, her zaman gerçeğin ötesindedir. Seni zenginleştirir.
TEK SEANSTA VAJİNUSMUS TEDAVİSİNİN ASLI TECAVÜZ
Kadınlarda en sık rastlanan cinsel sorunlar?
- En sık rastlanan ilgi ve istek azlığı. Ama en çok gelen vaka vajinusmus. Bir hastam var 43 yaşında, 23 yıllık evli, kocasıyla hiç cinsel ilişkiye girmemiş. Zannediliyor ki vajinusmusu olan kadınların cinsel hayatları yok, oysa bu doğru değil, karı koca farklı şekillerde birbirlerini doyuma ulaştırıyorlar. Sadece cinsel birleşme yok. Bana gelmeden bir sürü kötü uygulamaya maruz kalmışlar. Vajinusmus tanımı yanlış yapılıyor. “Vajinanın bir bölümünün kasılması sonucu cinsel birleşmenin olanaksız hale gelmesine" vajinismus diyorlar. Bu tanım doğru değil. Çünkü vurgu cinsel organın kasılmasına yapılıyor. Tedavi de ne oluyor o zaman? Kasılmayı ortadan kaldıracak gevşeme egzersizleri..
Ben de öyle biliyordum...
- Hayır. Bu kadar basit değil. Bu şikayetle gelen kadının esas sorunu, vajinal penetrasyona direnç. Bir cinsel birleşme korkusu. Sadece bir kasılma değil yani. Kadın ağrım olacak, kanamam olacak diye korkuyor. Ama aynı kadın, bir kadın doğumcuya muayene olabiliyor. Biz ise kasılmaya takılıyoruz. Oysa kasılma bir sonuç. Bizim korkuya müdahale etmemiz gerekiyor. Ama bunun yerine feci uygulamalar yapıyoruz.
Nasıl feci?
- Vajinusmus vakalarının yüzde 70’inin himeni yok, kızlık zarı yani. Doktorlar tarafından tedavi maksadıyla alınıyor. Kanamaya sebebiyet vermesin diye. Anestezi altında alınıyor. Ama zar yokken de aynı sorun devam ediyor. O zarı almanın getirdiği hiçbir fayda yok. Biz hekimler Türkiye'de ne yazık ki vajinusmusu olan ama himeni olmayan bir kadın nesli yetiştirdik. Bu kadarla bitmiyor, bir de şöyle vakalar var, Hacı karısıyla geliyor. Diyor ki, “7 yıldır evliyiz, hiç cinsel birleşme olmadı aramızda.” Bir şeyler daha anlatacaktı ki ben birden, “Bu sorunun adı vajinusmus, merak etmeyin, ben bu konuda size yardımcı olabilirim” dedim. “Sen yanlış anladın sorunu doktor bey” dedi, “Ben ondan vazgeçeli çok oldu. Karım alkolik şimdi, onu tedavi ettirmeye çalışıyorum....”
Ne alaka?
- Yıllar içinde bir sürü hekime gidiyorlar, biri “Siz galibe biraz yumuşak davranıyorsunuz” diyor, bunun üzerine Hacı mesajı şöyle alıyor, “Karını biraz zorla.” Akşam karısını sarsıyor, kadının ağladığını görünce utanıyor. Başka bir doktora gidiyorlar. Bu arkadaş da bir psikiyatr, “Sana söylenmez belki ama Hacı efendi, karın çok gergin, çeşitli korkuları var, bu korkuları geçsin diye biraz alkol alsın” diyor. Hacı da diyor ki “E tamam, n’apalım” ve karısı içmeye başlıyor. Ve kadın sonunda alkolik oluyor.
Bu tarz başka kötü uygulamalar var mı?
- Var, var. Uzakdoğu sporlarından etkilenen bir yöntem var mesela. Adı “Kadını kündeye getirmek.” Karınızın vücudunun belli yerlerine dokunuyorsunuz, kımıldayamıyor, hareket edemiyor ve o anda cinsel birleşme gerçekleşiyor. Bu mesela, bir doktorun internet sitesindeki duyurusu. Bence bir suç. Çünkü resmen tecavüz. Sonra, ağrı kesici pomatlar kulananlar var, hipnoz terapisi yapanlar, hatta vajina botoksu.... Genel anestezi altında çifti birleştirenler bile var.
O nasıl oluyor?
- Narkoz veriyorlar, kadın kendinden geçmişken kocası onunla ilişkiye giriyor. Bunların hepsi de bana gelen vakalar.
E peki siz ne yapıyorsunuz?
-Ben valla tek seansta harikalar yaratmıyorum. Benim yaptığım, ödevler halinde verilen egzersizler ve aşama aşama ilerleyen bir tedavi.
Paylaş