Antoloji: Şiir panayırı mı yoksa okur rehberi mi?

ANTOLOJİ üzerine yazan herkes mutlaka Orhan Burian'ın ünlü Kurtuluştan Sonrakiler şiir antolojisinden söz eder.

Kurtuluştan Sonrakiler'in yeni basımı dolayısıyla ben de antolojilere değinme gereği duydum.

Gerçekten de cumhuriyet şiirini ilk kez okura doğru yargılarla ileten antoloji odur.

Ancak her antoloji gibi o da eleştiri oklarından kendini kurtaramamıştır.

Prof.Dr.Zeki Arıkan'ın 'Yeniden Yayımlanırken' başlıklı yazısı, o zamanki tartışmalardan önemli ayrıntıları okura sunuyor.

Burian'ın 50. ölüm yıldönümünde bu antolojinin yayınlanması gerekirdi.

Antoloji yapanlar dünün ayıklanmasında gösterdikleri mahareti yarına dönük seçimde de göstermelidirler.

Dünü eleştirmek pek zor bir iş değildir, yarına yönelik edebi tahminler benim daha çok dikkatimi çekmiştir.

Bazı şairler şiir serüvenlerini tamamlamadıkları için, bir iki örnek aldıktan sonra yarına yönelik düşüncesini açıklıyor:

‘‘Yoksa yarının antolojileri baştan başa onlarındır.’’

Burian
'ın antolojisine ilk hücum, şiirden ideolojiyi ayırmayanlardan geldi.

Bu yaklaşım hiçbir zaman şiirin peşini bırakmadı.

2003'ün başında yayınlanan yıllıklarda da, şiirin seçim ölçütü olarak toplumsallığı/toplumculuğu alanlar çıktı.

Antoloji, onu hazırlayanın kişisel seçimi midir? Sadece bir şiir geleneğine öznel bakışın ürünü müdür?

Bu soruların yanıtına uygun bir antoloji var, denemez.

Bakın Nazım Hikmet için antolojide yazılanlar nasıl eleştirilmiş:

‘‘Söz dergisi yazarlarından ve Halk Partisi abonmanlarile yaşayan Yücel dergisinin sahiplerinden Orhan Burian'ın yazdığı, 338 kuruşluk zenginlere mahsus bir antolojide en büyük Türk şairi Nazım Hikmet hakkında budalaca birtakım laflar söylenmiştir. Bu adam eğer burjuvaziye uşaklık eden şairlerin bir antolojisini vücuda getirmek istiyorduysa büyük Nazım Hikmet'in böyle bir kitapta hiçbir yeri olmamalıydı.’’

Şiiri böyle değerlendirmelere hep karşı durdum. Türk şiirini ideolojik açıdan değerlendirdiğimizde, bir çok iyi şairin sırf dünya görüşleri açısından dışarda kalacağını söylemeye gerek yok.

Belki bugün Türkiye'de antoloji sayısının çok olduğu söylenebilir. Buna karşılık da, değişik antolojilerin arasındaki farkın okuru Türk şiiri üzerinde tarafsız bir alana götürdüğü de iddia edilebilir.

Türk şiiri antolojilerinin yalnız Türkçe'de değil, yabancı dillerde yayınlananları da sert tepki görmüştür.

1935'ten günümüze Antoloji Tartışmaları adlı kitapçık, antolojilerin şairlerle hazırlayanlar arasında bir kan davasına dönüştürdüğünü belgelemektedir.

Ancak antoloji sözü bizim için daha çok Cumhuriyet'ten sonrası şiirimizi konu edinmeyi çağrıştırmaktadır.

Oysa antoloji okurunun Türk şiirini öğrenebilmesi için, divan ve halk şiiri antolojileri okuyarak bilgilenmeye başlaması şarttır.

Necmettin Halil Onan'ın İzahlı Divan Şiiri Antolojisi, Halil Erdoğan Cengiz'in Divan Şiiri Antolojisi bu konuda okurlara salık verilebilir.

Asım Bezirci'nin ölümünden sonra tamamladığı antoloji ile Abdullah Özkan'ın hazırladığı antoloji de gerek divan gerek halk şiiri konusunda okura genel çizgileriyle Türk şiir geleneğini öğretecektir.

Ancak antoloji kolay bir okur sınıfı yaratmaktadır, niyet bu antolojileri okuyanların tek tek şiir kitaplarına yönelmeleri. Bu ne yazık ki gerçekleşmemektedir.

Antolojiler birkaç baskıya ulaşırken, şiir kitaplarının çok az sayıdaki baskısı tükenmez. Kimilerinin de şiir kitapları tükenmiş ve bir daha basılmamıştır.

Divan ve halk şirini bilmeden, bugünün şiirini nasıl anlayacaksınız?

Divan şiirini bilmezseniz İkinci Yeni'nin ustalarını, onlardan etkileniş oranlarını saptayamayacaksınız.

Sözgelimi Divan şiirini bilmeden Behçet Necatigil'in Divançe'sini, Turgut Uyar'ın Divan'ını şiirsel katmanlarda algılayamazsınız.

Cumhuriyet dönemi Türk şiiri için bir cildi aşkın birkaç antolojinin adını verdim.

Okurlarımız bunları karşılaştırsın diye.

Seçmede bir cildi aşan, daha kapsamlı antolojileri aldık.

Memet Fuat'ın hazırladığı Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, Ataol Behramoğlu'nun Büyük Türk Şiiri Antolojisi, Mehmet H.Doğan'ın hazırladığı Yüzyılın Türk Şiiri, Abdullah Özkan-Refik Durbaş'ın hazırladıkları Türk Şiiri Antolojisi.

Antolojiyi hazırlayanların yargılarında nesnel olmalarından yanayım. Seçimde öznelliğe belli bir oranda hoşgörüyle yaklaşıyorum ama şairler hakkındaki bilgide öznellik, okuru yanıltmaktır.

Ancak eğer bu tür bir öznelliği benimsiyorlarsa, o zaman başka eleştirmenlerin yargılarını da oraya almak zorundadırlar.

Çünkü antolojiler edebiyat tarihine malzeme sağlayan kaynaklardır. Önceki kuşakların şiirlerini seçerken ve değerlendirirken, edebiyat tarihinin izdüşümünü de yok saymak mümkün değildir.

Son zamanlarda yayınlanan antolojilerde bazı şairlere rastlamayacaksınız, çünkü onlar belli antolojilerden şiirlerini çektiler.

Okuru şiirlerinden yoksun etmelerinden yana değilim ama sanatçı tercihini de eleştirmem.

Belki de bir çok şair, bunca antolojiden sonra şiir kitaplarının okunmama kaygısını duymuşlardır.

Nesnellik ilkesi ne kadar uygulanırsa uygulansın, her antoloji kişiseldir.

Farklı antolojileri okumanız bir oranda bunu dengeleyebilir.

Kurtuluştan Sonrakiler'in yeniden yayını göstermektedir ki, antolojiler her zaman tepki çekmişlerdir.


DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ


Piyano Yiğit Okur Can

Oğullarıma Mektuplar Memduh Şevket Esendal Bilgi

Dilin Komiği Cihan Demirci Say

İzmir Mehmet Coral Doğan

Dost-Yaşamasız Vüs'at O. Bener YKY
Yazarın Tüm Yazıları