Annapolis ne vaad ediyor?

TOPLANTI bitti. Dün katılımcılar ülkelerine döndü. ABD Başkanı Bush’un Annapolis’ten ilk ayrılan lider olduğu haberleri geldi.

Bu kadar büyük gürültü kopartılan toplantı bir işe yaradı mı?

Ortadoğu’da barış yolu açılıyor mu?

Aslında karamsarlık için neden çok.

Barışın baş aktörleri, İsrail Başbakanı Olmert de Filistin Devlet Başkanı Abbas kadar güçsüz.

Her iki toplumda da barışa inananlar, inanmayanlardan çok daha az.

Hamas, en başından kendi dışında atılacak her adımı sabote edeceğini açıkça ilan etti.

Başkan Bush’un, bana ihtiyaç olursa devreye girerim dediği ileri sürülse de Washington, hakemlik yapmaya niyetli olmadığı izlenimi verdi.

Üstelik, Türkiye’nin de desteklediği ve Filistin yönetiminin istediği bir şey vardı o da olmadı. Çünkü barış sürecinin tıkanması durumunda devreye girecek olan hakemlik mekanizması oluşturulmadı. Böylece Bush, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Rusya ve ABD’nin oluşturduğu dörtlü girişim olan "Kuartet"i de devreden çıkarttı.

Hiç mi bir şey olmadı?

* * *

HAYIR, bunca olumsuz faktöre rağmen, umutlu olmak için nedenler var.

Her şeyden önce Bush Yönetimi’nin işbaşına gelmesiyle birlikte geri plana itilen Ortadoğu sorunu yeniden gündeme geldi.

Irak savaşına hazırlanırken, Washington İsrail-Filistin meselesini bir kenara itmiş, barış için önceliğin Irak’ta olduğunu savunmuştu.

İlk hedef, bölgede İsrail için en ciddi tehdit olarak görülen Irak ordusunun dağıtılmasıydı.

Artık sıra Filistin-İsrail sorununa geldi. Yedi yıla yazık oldu. Ama Ortadoğu sorununun Washington’un gündemine gelmesi ve tarafların birbirleriye konuşmaya başlamaları önemli.

Şiddete teslim olmaktansa, barış için konuşmaya başlamak, çözüm aramak bana göre çok önemli bir adım ve iyimserlik için bir neden.

Evet, Abbas da muhatabı Olmert gibi çok zayıf.

Ama olumlu bir şey var, o da her ikisinin de on yıl önce tabu olan şeyleri halklarına bugün artık daha rahatlıkla anlatabilecek olmaları. Örneğin, süreçte temel alınacak olan "Yol Haritası"na göre Filistin Yönetimi kendi topraklarında terörün belini kırmakla yükümlü. Bugün Abbas, Batı Şeria’da güvenliği İsrail ile ortaklaşa koruyor. Artık kimse Gazze’nin silahsızlandırılmasını Abbas’tan beklemiyor.

Olmert, işgal altındaki toprakların iadesi konusunu kamuoyuna benimsetmek zorunda olan önceki İsrailli liderlerden nispeten daha şanslı. Halkına bunları ilk anlatacak kişi olmayacak.

Bu iki zayıf liderin, zor, karmaşık, barış ve çok itina isteyen bu süreci devam ettirebilmeleri için yardımcı aktörlere büyük iş düşüyor.

Onların da sahnedeki yerlerini almaya başladıklarını görüyorum.

* * *

ŞİMDİ kötümserler, "ne yaptılar ki?" diyecekler. Evet, Annapolis’e davetli olan kırk küsur ülkenin programda aktif bir rolleri yoktu.

Ama, oradaydılar.

İki devleti Ortadoğu çözüm sürecine destek verdiler. İran’ın Şii aksı hayallerine karşı pozisyon almak için gitmiş olsalar da Suriye ve Suudi Arabistan dahil hepsi oradaydı.

ABD Başkanı Bush konuşmasında, İsrail işgali altındaki toprakların iadesinden söz ederken, Suriye Yönetimi’ne "eğer Hamas ve Hizbullah’ı desteklemekten vazgeçersen Golan’ı alırsın, muhatabımız olursun" mesajını hiç mi vermedi?

Önümüzdeki dönemde, Arap ülkeleri kadar Türkiye’den de bu sürece destek istenecek.

Şiddete son vermek için uzlaşma arayışına açılan her kapı iyimserlik için bir nedendir.
Yazarın Tüm Yazıları