Paylaş
“Ben de şunlara takılayım” dedim ve çantaya iki tişört atıp yola çıktım.
Rock’n Dark, Efes Dark tarafından düzenlenen ve Türkiye’de birçok ili gezen, finali İstanbul’da gerçekleşen bir rock müzik yarışması. Normalde yarışmanın birçok durağına trenle gidiyorlar; trende demleniliyor, yiyipiçiliyor ancak bu kez zamanlar uymadığından uçakla gitme kararı alınmış.
Uzun yıllardır bir sit-com karakterine ilham vermesini beklediğimiz dostumuz Ayhan havaalanında buluştuğumuz andan itibaren bir Kebap 49’dur tutturdu.
Kebaba pek bayılmamama rağmen üç gece üst üste Zübeyir, Venge ve Günaydın yaptığımdan hafta sonunu salatayla geçirmeyi planlıyordum. Bu kebap planı biraz keyfimi kaçırdı ama kılkuyrukluk yapmayıp sustum.
Otele varınca muhterem müzik yazarı Mehmet Tez’in odasında toplandık. Blue Jean ekibi ve birkaç Ankaralı müzisyen de bizi şereflendirdi.
Sohbet, muhabbet, bira vs iyi güzel de, grup kalabalıklaştıkça yemek konusunda hemfikir olmak imkansız bir hâl aldı. Son zamanlarda ne zaman eş-dost bir araya gelsek, ufak ve saçma konularda bile karar vermemiz saatler sürüyor. Yaşlanmak biraz da bu galiba.
Ankaralı müzisyen arkadaşların bizi ille bir yerlere götürme isteği ve ısrarları da kararsız halimize yardımcı olmadı. Ayhan, Kebap 49 diyerek son nefesini verecek gibi durduğundan, Ankaralı yardımseverleri kırmak pahasına kebapçıda karar kıldık.
Kebap 49, havalı bir kebapçı değil. Dışarıdan McDonalds gibi duruyor.
Burada Amerika’yı yeniden keşfediyor gibi görünmek istemem ama izninizle bilmeyenlere “Ankara’ya yolunuz düşerse mutlaka Kebap 49’da yiyin” demek istiyorum.
Bir arkadaş “Pek aç değilim” diyerek oturduğu sofrada garsona aynen şöyle sipariş verdi: “Bir lahmacun, önden ezogelin çorba, arkasından bir ıskender.”
Garson yutkundu ve “Yakışır ablama” demekle yetindi.
Yemekten sonra Ayhan mutlu, biz mutlu, otelde odalarımıza çekildik.
Akşam yarışmanın gerçekleştiği Dib Sahne’ye yürüdük. Mekanın kapısındaki kuyruk sokağın köşesine kadar devam ediyor, oradan kıvrılıp diğer köşeye uza-
nıyordu. Hayır, Ziraat Bankası’nın önündeki emekli kuyruğu değil bu, Ankara’da bir bara girmek isteyenlerin kuyruğu.
Ben bu kuyruğu “şehre etkinlik geldi” motivasyonunun bir tezahürü sandım ama müzik yazarı arkadaşlar beni “Ankara’ya sürekli birileri geliyor. Ankaralılar konsere aç değil. Bu kuyruk Manga için” diyerek düzeltti. Gecenin sonunda Manga konseri vardı.
Önce geçen yılın birincisi Gizli Özne sahneye çıktı. Ardından da yarışan üç grup...
Bizim de favorimiz olan Sade birinci oldu. Ardından Manga çıktı ve hepimiz sandalye, masa, bar, ne bulduysak üzerine çıkıp dans ettik. Ben bir ara tavandan sarkan büyük lambaya tutunup salonun diğer tarafına atlamayı düşünüyordum ki büyük şef Tolga Akyıldız kaş göz yaparak “Otur oturduğun yerde” mesajı verdi.
Orada düşündüm de, Manga Eurovision için doğru seçim. Belki evde oturup dinlemem ama kendim de yeni keşfettiğim üzere konserde bütün şarkılarını ezbere söyleyebiliyorum. Veriyor gazı, bitiriyor işi. Kebap’la doymayan Ayhan ve “Pek aç değilim” deyip masayı silip süpüren arkadaş, konserden sonra Ankara’nın meşhur Aspava’larından birine yeniden karın doyurmaya gittiler. Geriye kalanlarımız ise otel odasına partiye devam etmeye...
Not: Yarışmanın ikinci ayağı bugün Edirne’de Bar Fly’da.
İngiliz Elle’den İstanbul tavsiyesi
Elle dergisinin ıngiliz edisyonu, 2010’un en iyilerini seçtiği ve “Bu yıl ne dinleyeceğiz, izleyeceğiz, isteyeceğiz ve konuşuyor olacağız?” sorusunu yanıtladığı Claire Sacre imzalı “The Hot 20” başlıklı haberinde ıstinye Park’a da yer vermiş. İstinye Park’ın daha çok Doğu’dan turist çektiğini düşünüyordum ama namı Batı’ya da yayılmış.
Ayrıca, demode gözüyle baktığımız Cihangir de epey prim yapmış.Elle’de aynen şöyle yazıyor: “İSTANBUL. Bu Türk şehri 2010 Avrupa Kültür Başkenti.
Burada hipster muhiti Cihangir’e, film festivaline, Bienal’e, üstü açık gece kulüplerine ve İstinye Park’a alışverişe gidin.”
Haydi hanımlar, Masa’dan hevesinizi aldıysanız biraz yer açın da yabancı dostlarımız da tadına varsın.
Paylaş