BDP’nin grup toplantısı haberleriyle ilgili olarak Kaan Tunç adlı okurdan eleştiri geldi: “Gazetenizin BDP’ye karşı izlediği ayrımcı tutumun farkında mısınız? Hadi BDP’nin açıklamalarını geçtim, grup toplantısı haberlerini bile vermiyorsunuz. Açın gazetenize bakın, bu yıl içinde kaç grup toplantısı haberi çıktı gazetenizde? Gazetecilik, haber değeri gibi gerekçelerden bahsetmeyin.
Zaten Özgür Gündem gazetesinin kapatılmasını haber yapmamanız da manidardı. Kapatılmasını haber yapmadığınız bir gazetenin kapatma kararının kaldırılmasını niye haber yaptınız acaba? Sevgili Hürriyetçiler, gazetecilik değil bu yaptığınız. Çifte standart uyguluyorsunuz.”
Hürriyet arşivine girip, çarşamba günlerini taradım. Gördüğüm manzara, okurun haklı olduğunu ortaya koyuyordu. Yasama döneminin başladığı ekim ayından bugüne kadar geçen yaklaşık altı ayda sadece dört grup toplantısı haberi çıkmıştı. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın grup konuşmaları 5 Ekim’de “Başbakan haddini bilsin diye sokakta olacağız”, 12 Ekim’de “Senin gibi devleti tanımıyoruz”, 7 Aralık’ta “Sıra ekonomik soykırımda” ve 25 Ocak’ta “Sarkozy tencere sen de kapağı” başlıklarıyla verilmişti. Özgür Gündem’in kapatılmasıyla ilgili haberin verilmeyip, açılması haberinin 31 Mart’ta birinci sayfadan duyurulduğu da doğruydu. Oysa basın özgürlüğü, gazetecilerin taraf olması ve ayrım gözetmeksizin savunması gereken bir ilke. AKP, CHP ve MHP grup haberleri aksatmadan her hafta yayımlanırken BDP haberlerinin gazeteye yansımaması habercilik açısından bir soruna işaret ediyor. Meclis’teki bir partiyle ilgili gelişmeleri görmezden gelmek, o partinin temsil ettiği kitleye de uzak durmak anlamına gelir. Gazeteler, partiler arasında bir denge gözetmek ve bütün partilere karşı eşit mesafede durmak zorundadır. Ayrıca bir partiyle ilgili gelişmeleri öğrenmek, o partiden olmayan hatta karşısında olan insanların da hakkıdır. Biz gazetecilerin görevi de o insanların karar alma süreçlerine yardımcı olacak bilgi sunmaktır.
Okura yanıt
HÜRRİYET Yayın Koordinatörü Fikret Ercan, BDP grup haberleriyle ilgili okur eleştirisine şu yanıtı verdi: “Okurun eleştirisine saygı gösteriyorum. Hürriyet yazı işleri her partinin etkinliğine ve açıklamalarına önyargısız yaklaşmakta ve sayfalarında yer vermektedir. Futbol taraftarlığında olduğu gibi siyasi parti taraftarları da kendi partilerinin ihmal edildiğini ileri sürerler ve hep kendilerine yer vermemizi isterler. Günün olayları ve gazetedeki o günün haber alanları, değerlendirmeleri ve haber seçimini etkilemektedir.”
İzmirli gençlerin eleştirileri
HÜRRİYET Ege Okur Meclisi’nin ikinci toplantısı, ilkinden daha renkli geçti. En önemli fark, Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sevda Alankuş’un bu toplantıya öğrencileriyle birlikte katılmasıydı. Alankuş, öğrencilerine Hürriyet’i inceleme ödevi vermişti. Eleştirilerini samimi bir dille ve de sakınmadan dile getirdi gençler:
İpek Artun: “Çocuk geline ailece işkence” başlığıyla 15 Mart’ta yayınlanan haberde şiddet detayına kadar verilmiş. Haberde “Eşim pense ile dudaklarımı ezdi, kayınvalidem közden çıkardığı demiri cinsel organıma bastırdı” gibi ifadeler kadına yönelik şiddetin artmasına sebep olabilecek nitelikte.
Türe Şahin: 18 Mart’ta “Melek yüzlü şeytan bakışlı” başlığıyla verilen haberde Yunanistan Ekonomi Bakanı Venizelos’tan, “melek yüzlü şeytan bakışlı” bakan olarak bahsediliyor. “Şeytan bakışlı” ifadesi ile yabancı düşmanlığına sebep olabilecek, onu pekiştirecek, bir nefret dili kullanılmış.
Zülal Karapanca: 20 Mart’taki “Kitap Fuarında Ermeni Tacizi” başlığı, stereotip olmakla birlikte haberin ideolojik bir tutumu yansıttığı söylenebilir. Ayrıca etnik bir grubun şiddet ya da taciz gibi sözcüklerle yan yana anılması ırkçı bir söylemdir, etik habercilik anlayışından da uzaktır. Böylesine milliyetçi dil kullanımı, Ermenilere yönelik nefret suçunu da yeniden üretecektir.
Murat Can Başaran: 23 Mart’ta Hürriyet İzmir’in ekonomi sayfasında ‘ürün yerleştirme’ reklamları bulunuyor. Haberlerde markalar ön plana çıkarılmakta daha fazla dikkat çekmek için marka isimleri koyu harflerle ve tekrar edilerek yazılmaktadır. İşçi ve emek yerine para ve sermaye odaklı habercilik vardır.
Avrupa Hürriyet’ten yanıt
ALMANYA’da yaşayan bir okurumuzun Avrupa Hürriyet ile ilgili eleştiri ve önerilerini yazmıştım önceki hafta. Tugay Elçin adlı okur da “Türkiye baskılarının Avrupa’da aynen basılması ve yanında Avrupa ilavesi verilmesi” önerisine destek verdi. 26 Mart tarihli Avrupa Hürriyet’te gördüğü hatayı da yazdı; “Gazetede iki değişik sayfada Özcan Deniz haberi var. Fakat birinde çektiği sinema filminin mayıs ayında vizyonda olacağı, diğer haberde kasım ayında vizyona gireceği yazıyor. Acaba hangisi doğru?” Aslında Avrupa Hürriyet, Türkiye’deki Hürriyet ile o ülkelerdeki gelişmeler eklenerek oluşturulan bir karışım. Okurların yönelttiği eleştirilerin bir bölümü orada yapılan haberleri, bir bölümü de Türkiye’den alınanları ilgilendiriyor. Hürriyet Yurtdışı Yayınlar Müdürü Halit Çelikbudak da bu noktayı vurgulayarak, “Türkiye ve Avrupa karışımı hibrit bir gazete hazırlıyoruz. Ayrıca Cumartesi ve bulmaca eklerimiz var. Yıl boyunca 50’yi aşkın sektör, sağlık, Avrupa, seçim gibi ekler veriyoruz” dedi. Çelikbudak, kısaltmalara ilişkin eleştiriyi yanıtlarken okurların yol göstericiliğine verilen önemin altını çizdi: “50 yıldır yayınlanan bir gazetede belirli tecrübeler, okuyucu talepleri neyi gösteriyorsa o yapılıyor. Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nin kısaltması olarak uzun yıllar Almanca Nordrhein Westfalen’den yola çıkarak NRW kullandık. 5-6 yıl önce bazı okurlarımız KRV olmasını savununca KRV yazdık. Fakat çok sayıda itiraz geldi. Uzun yıllardır Almanya’da yaşayan okurlarımız kısaltmanın NRW olmasını, çünkü bu kısaltmanın hemen algılandığını belirttiler.
Aynı tartışma Türk Alman Sanayi ve Ticaret Odası’nın kısaltmasında da yaşandı. Türkçeden yola çıkılırsa TATSO olması gerek. Oda yöneticileri, Türkçe yazılsa dahi Almanca’dan yola çıkılarak TD-IHK olarak kısaltılmasında ısrar etti. NRW, TD-IHK, burada Türkçe yazı ve konuşma diline yerleşti.”
Okurdan kısa kısa
Ahmet Günebakan: 26 Mart’ta çıkan Seyahat ekindeki, ‘İlkel köylerdeki rengarenk yaşam ateşböcekleri gibi yok olmadan görülmeli’ başlığını görünce gözlerime inanamadım. Bu oryantalist bakışı Hürriyet’e de Seyahat ekine de yakıştıramadım. Bu yaklaşımın 20. yüzyıl başlarında bittiğini, ‘Büyük Beyaz Efendi’nin ‘ilkel’ diye tanımladığı yerlere ‘medeniyet’ adına vahşet götürdüğü için artık utandığını sanıyorduk. Papua Yeni Gineli yerlilerden özür dilenmeli.
Kadir Okur: 27 Mart günkü gazetenin ekonomi sayfasında Ambalaj Sanayicileri Derneği başkanı, “Yılda 15 milyar ekmek çöpe gidiyor’ demiş. 15 milyar ekmeğin çöpe gitmesi zorlama hesapla bile olmaz. Bu tür yazıların mantık ve realite süzgecinden geçirilmesi gerekmez mi?
Not: Türkiye Fırıncılar Derneği, Türkiye’de çöpe giden ekmek sayısını günde 5 milyon olarak açıklamıştı; bu da yılda 2 milyarı bile bulmuyor.
Birol Atpulat: Yıllardır bu gazeteyi okuyan bir kişi olarak “İngiliz polisi de şaştı” haberinin 27 Mart’ta 1. sayfa sürmanşetten neden verildiğini anlayamadım. Bu ülkenin sorgulanacak konusu varken ne olduğu belli olmayan bir konuşmanın büyük haber olmasına inanın İngiliz polisinden çok biz şaşırdık.
Onur Turanal: Bugün (27 Mart) gazetede “Dershanelerin tahmini cirosu 2 milyar dolar” başlıklı bir yazı çıktı. Haberde dershane ücretleri TL olarak verilmişken, başlıkta toplam ciro dolar olarak verilmiş. Dershanelere çocuğunu gönderenler maaşlarını dolar olarak mı alıyorlar?