Sadece haberler soruluyorsa

2dk okuma

YİNE geldik aynı tartışmaya. Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve bazı gazetecilerin gözaltına alınması, Samanyolu Yayın Grup Başkanı Hidayet Karaca’nın tutuklanması basın özgürlüğüne müdahale mi, değil mi? İktidar çevreleri ve onların görüşlerini destekleyenlere göre bu sorunun yanıtı kesinlikle hayır!

Haberin Devamı

Benzer görüşler, üç-dört yıl önce onlarca gazeteci gözaltına alınıp hapse atılırken de dile getiriliyordu. İktidar çevreleri, yine bugün olduğu gibi “Onlar gazetecilik faaliyetlerinden dolayı alınmadılar” ve “Gazetecilerin suç işleme özgürlüğü yok” diyorlardı.
Sadece iktidarın sözcüleri ve siyasetçiler değil, onlara yakın medya da bu görüşleri destekliyor; gazetecilerin dalgalar halinde süren operasyonlarla cezaevlerine atılmasına haber ve yazılarıyla “lojistik destek” sağlıyorlardı. Bu medya kuruluşlarının o günkü tutumlarına örnek oluşturması bakımından Soner Yalçın, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın gözaltına alınmalarının ardından yayımlanan birkaç manşeti hatırlatayım. 7 Mart 2011 tarihinde, iktidar yanlısı gazetelerden Yeni Şafak, “Yazıdan, kitaptan değil deliller var”, Star ise “Odatv’de bel altı operasyonu” manşetiyle, medya operasyonlarına destek vermişti.
Cemaat medyası, daha da açık bir dille gözaltına alınan gazetecileri suçluyor, hapsedilmelerini haklı bulduğunu manşetten ilan etmekte sakınca görmüyordu. Örneğin, 9 Mart 2011 tarihli Zaman’ın ilk sayfasının hemen tamamını “Hiçbiri gazetecilikten tutuklanmadı” ve “Yalan rüzgârı” haberleri kaplamıştı. 27 Mart 2014’te, Bugün gazetesinin manşetinde “Şık’ın editörü Ergenekon” haberi, aynı gün Taraf’ın manşetinde “Gazetecilikten tutuklanmadılar” başlığı yer almıştı. 17-25 Aralık’taki yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından AKP iktidarı ve Fethullah Gülen Cemaati arasında başlayan kavga, Cemaat medyasının tavrında değişikliğe neden oldu. İktidar ile Cemaat’in yolları ayrılınca Cemaat medyası da muhalefete başladı. İktidara yakın medya da onları suçlamaya...
Kamu kurumları, özellikle de güvenlik birimleri içerisinde örgütlenen Cemaat mensuplarına karşı operasyon bekleniyordu. Zira siyasi iktidar, Ergenekon, Balyoz, Odatv, Casusluk davası gibi yargılamalardaki hukuksuzluklardan, yüzlerce insanın telefonlarının dinlenmesinden bu hareketi sorumlu tutuyor.
Fakat Cemaat operasyonu medyayı da hedef aldı. Üstelik yansıyan bilgilerden görüyoruz ki, gözaltındaki medya mensuplarına yazdıkları yazılar, haberler ve yayınlarıyla ilgili sorular sorulmuş.
Tıpkı üç-dört yıl önce yargılanan gazetecilere sorulduğu gibi. O zaman da gazetecilere yazıları, kitapları, kısacası gazetecilik faaliyetleriyle ilgili sorular yöneltmişti savcılar. Bu da gazetecilik faaliyetleri nedeniyle soruşturmaya dahil edildiklerini, onlar üzerinden iktidara eleştirel yaklaşan medyaya gözdağı verildiğini kanıtlıyordu. Bereket o meslektaşlarımızın çoğu aklandı; onlara kurulan “hukuk komplosu” da deşifre oldu. Bu açıdan bakınca bugün de durum aynı. Dumanlı ve birlikte gözaltına alınanlara yöneltilen suçlamaların, sadece yazdıkları yazılar, haberler ve yayınlarıyla ilgili olması, onların da gazetecilik faaliyetleri nedeniyle operasyonun hedefi olduklarını gösteriyor bize. Demek ki, yine basın ve ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale ile karşı karşıyayız. Öyleyse nasıl geçmişte o meslektaşlarımızı savunduysak, bugün de ayrım yapmadan bu gazetecilerin ifade özgürlüğünü savunmalıyız. Tabii onların da geçmişte gazeteciler hapse atılırken yazıp çizdikleri konusunda en azından bir özeleştiri borçları olduğunu unutmadan...

Okurdan kısa kısa

Haberin Devamı

Burcu Kutluk: Bugün (8 Aralık) hakkımda çıkan “poz vermeden önce kürk etolümü çıkardığım” haberi asılsızdır. 10 yıldır vejetaryenim ve kürk giyecek son kişiyim. Muhabir arkadaş fotoğraf çekmek istediğinde ‘Bir saniye ceketimi çıkarayım düzgün görünsün, çaktırma’ anlamında esprili bir söz ettim. Sanırım gazeteci arkadaş ile aramızda iletişim senkronunda bir sorun oldu.
Turgut Erdoğan/Ahmet Denli: 12 Aralık’ta çıkan “Devlet bu ilçeyi satıyor” başlıklı haberdeki fotoğraf Ceylanpınar ilçesine ait değil. Ceylanpınar’da herhangi bir nehir yok bir kere. O fotoğraf Birecik’ten.
Bülent Sezer: Trafikte kurallara aykırı hareket eden Galatasaraylı futbolcu Sneijder’ın, eşiyle birlikte kasksız olarak motorunun üzerinde pozunu yayınlamanız en iyi ifade ile “suç ve suçluyu övme”dir. Teessüf ederim.
NOT: Okur haklı. Kask takmadıklarının vurgulanması gerekliydi.
Bülent Özel: 9 Aralık’ta spor sayfanızda basketbol milli takımımızın yer alacağı grupla ilgili olarak “ölüm grubu” benzetmesi yapıldı. Zor ve güçlü rakiplerle oynayacak olmamızın mecazi de olsa ölümle ne alakası var?
Gökhan Kutluk: Her hafta sonu Nejat İşler’in izlediği amatör lig maçlarını daha ne kadar ana sayfanızda yayınlamaya devam edeceksiniz?
Koray Kılınçat: Pazartesileri verilen “Seyahat eki”nin 16 sayfası var. Tam ve yarım sayfalık reklamlar toplandığında 16 sayfalık ekin yaklaşık 11 sayfası reklam. Daha çok bilgi ve haber, daha az reklam olan bir seyahat eki istiyorum.
Erhan Karabekir: “Geri iade etmek” yanlıştır, doğrusu “iade etmek”tir. Örnek 14 Aralık tarihli Hürriyet, sayfa 25; “Yolsuzluk yaptıysan ödersin” başlıklı haber. İki defa “geri iade etmek” geçiyor. Bu hataya sık düşüyorsunuz.
Reha Başoğul: “VIP torpil” haberinin gazete ve internette yayınlandığını yazdınız. Kendi adıma eleştirim Haluk Koç’un basın toplantısı haberinin ana sosyal medya hesaplarından geçilmemesiydi.
Cemil Ay: Sizin gibi köklü ve özgür basının sözcüsü konumundaki bir gazetenin 14 Aralık operasyonunda takındığı tavrı hiç yakıştıramadım. Meslektaşlarınıza karşı demokrasi ve hukuk katliamı yapılırken hala üç maymunu oynamanız manidar! Sadece başınıza geldiğinde mi haber değeri var?
Hakan Yılmaz: Cemaat’i savunan yayınlara son vermenizi talep ediyorum. Şimdi özgür basın değil miyiz, “Size ne?” diyebilirsiniz. Ancak sizler kadar, Hürriyet’i yıllarca takip eden ben de bu gazetenin sahibiyim.
Okan Önal: Ölümlü kazalarda ya da benzeri haberlerde ‘Öldü’ ifadesi yerine “Hayatını kaybetti” diye ifade etmeyi neden düşünmüyorsunuz acaba?
Alparslan Güvenç: Ana sayfada merak uyandıran haberi tıkladığımda, karşıma gelen haberin kendisi olsun isterim. Sayfalarca tıklamayı gerektiren internet haberciliği anlayışınızdan nefret ediyorum.
Neslihan Dinç: Bu sıralar internet sitenize işyerimde girmeye çekinir oldum. Ana sayfanız erotik site kıvamında. Siz sadece derdi gazete okumak olanlara hitap ediyorsanız eğer, gerçekten haber niteliği taşıyan şeyler paylaşın.
Gülay Gülener: Maalesef hep aynı yazım hatası yapılıyor ve tekrar ediyor. 15 Aralık’ta Kelebek’te Zafer Algöz’le ilgili haberde “Gençlere taş çıkardı” yazılmış ancak bu cümlenin “Gençlere taş çıkarttı” şeklinde olması gerekiyor.
Mustafa Özkul: Son zamanlarda internette bisiklet kategorisinde haberlere ağırlık verdiniz. Teşekkür ederiz. Ancak Nil Yangınoğlu’nun “Gelmiş geçmiş en iyi 10 yol bisikletçisi” (Listverse) ve “Bisiklette ortalama hızınızı artırmanın 10 yolu” (Cyclingweekly) yazıları birebir çeviridir. Kaynak gösterilmeliydi.
Meriç Katman: İkidir fark ediyorum, Reha Muhtar ile Nilüfer’in kızı hakkındaki her haberde “evlatlık edindikleri kızları” diye başlıyor cümleler. Evlatlık bir kere ediniliyor ve her haberde altını çize çize vurgulamanın ne anlamı var? Bu ayrımcı söylemlere devam etmeyin.
Hilal Güven: Son zamanlarda gazetenizde hayvanlar konusunda daha çok haber görüyorum ve bu çok hoşuma gidiyor. Duyarlılığınız için çok teşekkürler. Belki insanların hassasiyetini sizin de desteğinizle arttırmayı başarırız.

Haberle ilgili daha fazlası: