Rus sözcü haklı mı?

3dk okuma

ALPARSLAN Çelik, düşürülen Rus uçağının pilotuna ateş açtığını söylediği görüntülerle tanınmıştı. Hürriyet’ten Savaş Özbey, Suriye’de Türkmenler safında savaşan Çelik’i buldu, konuşturdu.

Haberin Devamı

Anlaşılan 27 Aralık’ta Hürriyet Pazar’da yayınlanan bu söyleşi, Rusya’yı kızdırmış. Rusya Dışişleri Sözcüsü Maria Zaharova yaptığı açıklamada doğrudan bu söyleşiyi hedef aldı:

 

“Böyle bir röportajın Türkiye’nin önde gelen merkezi gazetelerinden biri tarafından yayınlanması bizi hayrete düşürdüğü gibi tarafımızdan esefle karşılanmıştır. Gazete resmen, katil ve teröriste kürsü sunmuştur. Röportajın stili ise bu kişinin yaptıklarından gurur duyması. Rusya’ya karşı kin ve Rusya halkına karşı nefret uyandıran milliyetçi tarzda yayınlanması göze çarpıyor.”

 

Hemen belirteyim, gazeteci herkesle konuşur, o kişi katil de olsa, bir savaşçı da. Kaldı ki, Alparslan Çelik merak edilen bir isim. Rus uçağının düşürülmesi ve pilotun öldürülmesi sırasında yaşananların, Elazığ’dan oraya gitmesinin nedenlerinin, içsavaştaki pozisyonları ve düşüncelerinin öğrenilmesinde yarar vardı. Bu yüzden Çelik ile söyleşi yapılması ve yayınlanması gazetecilik etiği açısından doğruydu.

 

Nitekim Rus sözcü Zaharova da “Özel röportajda Alpaslan Çelik açık ve şüphe götürmeyecek biçimde Rus uçağı pilotunun öldürülmesine iştirak ettiğini kabul ediyor” diyerek, bu söyleşiden kendilerinin de yararlandığını, bilgi aldığını göstermiş oluyor.

 

Fakat başlıkta problem var. Çelik, başlığa taşınan “O pilotun attığı bombalarla kardeşlerimiz şehit oldu... Kısasta hayat vardır!” sözleriyle pilotun öldürülmesini haklı göstermeye çalışıyor. Bu sözler tırnak içine de alınmamış. Oysa savaş hukukunu düzenleyen Cenevre Sözleşmesi, “savaş dışı kalan kişilerin yaşamlarına saygı gösterilmesini” öngörüyor.

Haberin Devamı

 

Savaş Özbey, söyleşi sırasında “... Havada paraşütle savunmasız duran birine ‘düşman askeri bile olsa’ ateş etmek insan vicdanında bir yara açmıyor mu?” sorusunu yönelterek, “savaş dışı kalmış” pilotun öldürülmesine karşı tavır alıyor. Ancak editörlerin bütün dikkatine rağmen başlıkta ve söyleşinin sunumunda Çelik’in söylediklerine eleştirel yaklaşılamamış, araya yeterince mesafe konulamamış. Gazeteci, savaşların savaşmayan tarafıdır; bu ilke böyle bir söyleşide de tereddüde yer bırakmayacak biçimde vurgulanmak durumundaydı.

 

Okurdan bilgi saklamak

 

TÜRKİYE’de böyledir. Resmi açıklamalar, çoğu kez bilgi vermek değil, gerçeği gizlemek üzere yazılır. Örnek mi? Musul yakınlarındaki Başika kampından Türk askerlerinin çekilmesi meselesi.

 

Oradaki askerler çekildi mi, çekiliyor mu? Resmi açıklamalara bakarak bunu anlamak neredeyse imkânsız. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın açıklamalarına bakılırsa “Türk askeri orada kalmaya devam edecek”! Dışişleri Bakanlığı da önce “yeni tanzim” açıklaması yaptı; sonra da “intikalin süreceğini” duyurdu. Nasıl bir tanzim, nereye intikal? Yok, söylemiyor.

 

Bir sürü sözcük kalabalığı arasına saklansa da, Başika’daki askerler çekilmeye başladı. Gerçek bu. Çekilme sürecinin sonunda o kampta sadece 80-100 askeri eğitmen kalacak.

Haberin Devamı

 

Peki, medya bu bilgiyi okurlarına bu açıklıkta verdi mi? Merak edip inceledim. 15 Aralık’ta gazetelerin çoğunda haberler, resmi açıklamaların diliyle yazılmıştı; “tanzim”den söz ediliyordu, “çekilme” sözcüğü yoktu. Hürriyet ise “asker çekilmeye başlandığını” yazan birkaç gazeteden biriydi.
İkinci grup askerin çekilmesinin ardından 20 Aralık’ta da, birçok gazetede durum yine aynıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Başkan Obama ile telefon görüşmesinde dile getirdiği “Biz çekilirsek oraya DAEŞ gelir” sözleri manşetlerdeydi. Asker çekilmesi ise iç sayfalarda minik kutulara gizlenmiş, “iletişimsizlik” ya da “intikal” gibi başlıklar tercih edilmişti.

 

Hürriyet’te de Erdoğan-Obama görüşmesinin perde arkası manşetteydi ama Dışişleri’nin açıklaması da manşetin hemen altında “Ankara: Çekilme sürecek” başlığıyla verilmişti. BM’deki görüşmeden, Irak Başbakanı’nın sözlerine kadar konuyla ilgili bütün gelişmeler 24. sayfada toplanmıştı.
Okurun öyküyü rahat ve doğru anlayabilmesi için sürecin birbirine bağlı aşamalarının tek haberde özetlenmesi yararlı olurdu. Ama sorunla ilgili bütün gelişmelere ve farklı görüşlere sayfada yer verilmişti; hem de resmi açıklamaların gerçeği perdeleyen diline sapmadan. Okurun eksiksiz bilgilendirilmesi açısından doğrusu da buydu.

Haberin Devamı

 


OKURDAN KISA KISA

Haberin Devamı


Çiğdem Genç: İnternette “Vural tecavüz anısını anlattı herkesi gülme krizine soktu” başlığı var. Tecavüz kelimesi insanları gülme krizine sokmaz. Tecavüz mağdurlarına okutun haberi, bakalım gülme krizine girecekler mi? (23 Aralık)

Haberin Devamı

 

Cansel Boy: Stil gazetesi Follow’un 22. sayfasındaki fotoda “Kanye West” demişsiniz ama o sanatçı “Puff Daddy”. Düzeltmek istedim.(19 Aralık)

 

Metin Altuntağ: Tüm basın gibi siz de ölümünün ardından Oflu İsmail’e güzellemeler yazdınız. Peki gazino sahibi ve şef garsonu kim? Kimi rol model olarak sunduğunuzun farkında mısınız?

 

F. Oya Sevim: Kelebek’te 9. sayfada “Tüyo verdi” haberindeki fotoğraf Batuhan Ardıçoğlu’na ait. Ama üzerinde Selim Küçükarpacı yazıyor.(26 Aralık)


Umut Erinç: “Aranan savunmacı Ada’da bulundu” haberinde Beşiktaş’ın transfer edeceği bir futbolcu için “Chelsea’nin malı olan genç oyuncu” deniyor. “Mal” kelimesi, futbolcu için uygun olmamış. O bir eşya değil insan. (26 Aralık)

 

Murat Ökmener: Kelebek’te Ömür Gedik yazısının başlığında “Bu fotoğrafa uzun uzun bakın” demiş ama fotoğraf nerede bulamadım. (29 Aralık)


Ali Tümay: 24 Aralık’ta “Soğuktan Sarayda” başlığıyla yayınlanan Afgan Cumhurbaşkanı ziyareti haberinde atlı süvarilerin kendisine protokol kapısına kadar eşlik ettiği yazıyor. Yaya süvariler görev almadı mı acaba bu karşılamada?

 

Halil Özbek: 27 Aralık’ta manşette “Sınavda başkan var” başlığının yanında, “tedbil-i kıyafet” denilmiş. Farsça bu kalıbın doğrusu “tebdil-i kıyafet”. Hürriyet gibi bir gazetenin, üstelik de manşetinde bu tür hataların olmaması beklenir.

 

A. Alphan Gündüz: Kayseri’deki üvey annenin çocuğa yaptığı işkence haberini “İşkenceci anne saniye saniye görüntülendi” diyerek videoyu internette karartmadan ve otomatik olarak açtırarak yayınlamanızı kınıyorum.

 

Orkun Koparan: “2200 kamyon- 40 bin kaplumbağa”. Bu başlıkta verilen çevre katilinin aleni reklamı. Haber diye gazetenize koymanız üzücü. (26 Aralık)

 

M. Reşit Alır: 18. sayfadaki “Morgda yer kalmadı” haberinde Osman Baydemir için HDP Şırnak Milletvekili demişsiniz. Ama Baydemir, Ş.Urfa milletvekili. (29 Aralık)

 

Alkan Kızıldel: Maalesef gazetenizde maddi hatalar oluyor. Bugün ön sayfada (ve 19. sayfadaki haberde): “Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan 3-4 tabur (yaklaşık 200 kişi)” yazılmış. Yalnızca bir taburun mevcudu en az 300 askerdir. (30 Aralık)

NOT: Özel Kuvvetler’de bir tabur 35-50 askerden oluşuyor.


İbrahim Çalışkan: Muğla’da oturuyorum. Pazar günleri lotoda kazanan rakamları diğer gazeteler yayınlıyor ama Hürriyet’te yok. Lütfen bunu düzeltin.

 

Sırma Bekar: Ben ve çevrem, online gazetenizdeki aşırı reklamlardan çok rahatsız oluyoruz. Her fotoğrafta, her haberde banner’lar çıkıyor. Üstelik bir haber sayfasında iki farklı reklam açılıyor. Haber okumak işkence olmamalı.

Haberle ilgili daha fazlası: