Öncelikle seni biraz tanıyalım. Duygu Aynur kimdir ve arkasında nasıl bir eğitim, kariyer hikayesi biriktirmiştir?
1982 İstanbul doğumluyum. Üniversite’ye kadar İstanbul’da okuduktan sonra hayalimdeki üniversite ODTÜ’yü kazanarak Ankara’ya gittim. Mezun olduğum yıl ODTÜ’de master ile devam edecektim ancak maalesef Ankara’da iyi bir iş bulamadım ve mezun olur olmaz büyük ilaç şirketlerinden birinde Ruhsatlandırma bölümünde çalışmaya başladım. Aktif iletişimi çok sevdiğim için Pazarlama bölümüne geçmek istiyordum, Galatasaray’da MBA’imi tamamladıktan sonra Ürün Müdürü olarak çalışmaya başladım. Uzun yıllar kurumsal hayatı deneyimleme şansım oldu ve bir gün artık girişimci olmak istediğime karar verip istifa ettim. Kendi kararlarımı verebildiğim ve topluma faydasının olduğunu hissettiğim bir iş yapmak istiyordum. Profesyonel koçluk eğitimleri almıştım ve istifa ettikten sonra koçluk yapmaya başladım, aynı dönemde bir spor salonunun işletmesine de başladım ve bu tam 5 yıl sürdü. Gerçek müşteri ilişkisi ve satış deneyimini burada yaşadım. Aynı dönemde herkesin sevdiği işi yapmasının ne kadar önemli olduğunu düşündüğümden sevdiği işi arayan insanlara ilham olacak rol modellerin yer aldığı referans bir platform olan İşini Sev’i kurdum ve 2016 yılında e-tohum’un seçtiği 15 projeden biri oldu, binlerce insana ilham olduğumuz harika bir projeydi. 2018 yılı başı itibari ile de Carbon’u kurduk.
Girişimcilik kararı da kolay bir karar değil. Sermaye ister, emek ister, sağlam sinir sistemi ve elbette bitimsiz bir heyecan ister. Ya da sana soralım, bunları ister mi? Sende durum neydi bu kararı verirken ve bu yolda ilerlerken?
Girişimcilik artık bir bakış açısı, bir hayat şekliydi benim için. Hayatımda yaşadığım her probleme artık olası çözümüyle yaklaşıp, bu ne kadar önemli bir problem diye sormaya başlamıştım. Bir fikri sıfırdan var etmek çok heyecanlandırıcı ve kendini gerçekleştirme hissini en yüksek seviyede yaşatan bir şey. Bence herkes girişimci olamaz, gerçekten bu bir mizaç meselesi. Yani. Durup dururken benim bir fikrim olmalı, girişimci olacağım ben diyorsanız ve henüz kafanızda hiçbir fikir yoksa muhtemelen girişimci olmamalısınız. Çünkü girişimciliğin en önemli taraflarından bir tanesi, hayatınızda karşılaştığınız sorunları görebilmek ve çözüm üretme isteğinizin olması, yani çoktan çözmeyi isteyebileceğiniz bir sürü problemle karşılaşmışsınızdır ama girişimci kafasıyla bakmadıysanız onunla ilgili hiç kafa yormamış ve unutmuşsunuzdur. Biraz işkolik olmak lazım bence her şeyden önce, yani çalışmayı sevmek. Ama işi iş gibi değil de hayatının en sevdiğin parçalarından biri gibi gördüğün sürece. İşte o zaman özel hayat-iş hayatı diye bir ayrıma bile gerek kalmıyor. Ben hayatım boyunca çalışmayı çok sevdim, benim için çalışmak ihtiyaç demek, üretmek demek, faydalı hissetmek demek, başkalarına katkı sağlamak demek, hem iş, hem gelişim, hem sosyallik, oldukça doyurucu bir şey kısaca.
“Bence herkes girişimci olamaz, gerçekten bu bir mizaç meselesi. Yani. Durup dururken benim bir fikrim olmalı, girişimci olacağım ben diyorsanız ve henüz kafanızda hiçbir fikir yoksa muhtemelen girişimci olmamalısınız.”
Carbon’dan bahsedelim biraz. Akıllı Filo Yönetim Çözümleri ne demek? Carbon ve fikrin doğuş aşaması nasıl gerçekleşti?
Son 2-3 yıldır ulaşım sektörüne ilgi duymaya başladım ve bu sektörde bazı şirketlere danışmanlık yapma şansım oldu. Ayrıca bu konuda uzun zamandır iyi bir araştırmacı ve takipçiyim. Sadece ulaşım sektörü değil dünyanın kaynaklarını daha iyi kullanmaya yönelik her türlü fikir de ilgimi çekiyordu. Carbon’da tüm bunlar birleşti. Carbon Akıllı Filo Yönetim Çözümleri üreten bir teknoloji şirketi. Şirketlerin filolarını yönetirken teknolojiyi daha iyi kullanarak zamandan ve maliyetlerden tasarruf etmeleri için kendilerine bulut bir alt yapı sağlıyor. Filodaki araçların tüm işlem ve ihtiyaçlarını tek ekrana toplayarak, bugüne kadar beslenen verileri anlamlı hale getiriyor ve akıllı algoritmalarla yeni raporlar ve sonuçlar sağlıyor. Aynı zamanda günümüzde giderek artan araç paylaşım hizmeti için de tüm altyapımız hazır. İster bir kurumsal şirket kendi araçlarını çalışanlarına ortak kullandırtmak istesin, ya da bir filo şirketi araçlarını saatlik paylaşımlı kiralamak istesin. Her türlü altyapıyı hızlıca sağlayabiliyoruz.
Taşımacılık, araç kiralama gibi sektörler kulağa -ne yazık ki- daha erkek nüfus yoğunluklu işler gibi geliyor. Bir kadın girişimci olarak öncelikle sen ne tip zorluklar yaşadın bu sektörde ve genel anlamla kadın girişimcilerin ülkemizdeki pozisyonunu nasıl değerlendirirsin?
Evet bu sektörde erkek egemenliği var bu bir gerçek ama giderek kadın sayısı artmaya başlıyor. Tedarikçi veya müşteri tarafında çok az kadınla karşılaşabiliyorum, bazen kendimi kadın olarak kabullendirmem ilk başta zor gözükse de, profesyonellik, bilgi ve deneyim gücü sayesinde hızlıca aşmaya çalışıyorum.
Son olarak önerilerini de almak isteriz. Özellikle girişimcilik hevesiyle dolu üniversitelilere tavsiyelerin nelerdir?
Girişimcilik yolu çok karmaşık, stresli ve yorucu bir yol. Kendi işinizi yapmaya başladığınızda mesai saati kavramı diye bir şey kalmıyor ve kurumsalda çalışmaya göre çoğu zaman daha çok çalışıyorsunuz. O sebeple belki de her üniversite öğrencisinin mezun olur olmaz kendi işini kurmadan önce bir şirkette deneyim kazanması önemli. Çoğu zaman her şey istediğiniz gibi gitmiyor. Deneyim her şey yolunda gittiğinde değil sorun çıktığında önem kazanıyor. Bu gibi anlarda iç motivasyonu çok kuvvetli biri olmalısınız. Beraber iş yapmaya karar verdiğiniz insanları da iyi seçmek önemli. Sizi sürekli aşağı çeken değil aksine hep çözüm odaklı ve hiç vazgeçmeyen insanlarla çalışmalısınız. Ama öyle anlar oluyor ki bir tek müşterinizden aldığınız güzel bir geri bildirim size tüm kötü günleri unutturabiliyor. Girişimcilik tüm zorluklara rağmen kendinizi gerçekleştirme yolunda en keyifli adım bence.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı