Şirketlerin İK gündemlerinde ön sıralara yerleşen konulardan biri yetenek rekabeti. Rekabet arttıkça, yetenekli çalışanı kapma yarışı da kızışıyor. Yetenek araştırma şirketi Universum’un Global Başkan Yardımcısı Richard Mosley, şirketlerin yetenekli çalışanları kendilerine çekebilmeleri için onların isteklerini dikkate almaları gerektiğini söylüyor.
Haberin Devamı
Kurumlar arasındaki yetenekli çalışanı kapma rekabeti en az müşteri çekme rekabeti kadar önem kazanmaya başladı. Şirketler, artık pazarlamayı sadece müşterileri için değil, kendi çalışanlarının bağlılığını arttırmak veya potansiyel çalışanların ilgisini çekebilmek için de yapmak zorunda. 6 Kasım’da İstanbul’da düzenlenecek olan ‘People Make the Brand İşveren Markası Konferansı’ konuşmacılarından, yetenek araştırma ve işveren markası şirketi Universum’un Global Başkan Yardımcısı Richard Mosley, yetenek rekabetine şöyle değiniyor: “Artık şirketler, pazar payını arttırmak için giriştikleri kıyasıya savaşı yetenekli çalışanlar için de verecekler.”
İşveren markası önem kazanıyor Çalışanlara bakış açısındaki bu değişime uygun olarak ‘işveren markası’ (employer branding) terimi de giderek daha çok öne çıkmaya başladı. İşveren markası, bir şirketin imajını, yani kendi çalışanları veya potansiyel çalışanları gözünden o şirketin itibarını gösteriyor. İşveren markası güçlü olan şirketler, en çok çalışılmak istenen işyerleri oluyor.
Şirketler, nasıl müşteri çekebilmek için marka kalitelerini arttırmaları gerekiyorsa, yetenekli çalışanları çekebilmek için de işveren marka yönetimine önem vermek zorundalar. Richard Mosley’e göre işveren markaları en güçlü firmalar, çalışanları için bazı önemli menfaatleri öne çıkarabilen, bu menfaatlerin çalışanlarının hayatındaki kaliteyi arttırdığını gösterebilen şirketler oluyor.
Kurumların ücret politikası, yetenekli çalışanları kendine çekmekte önemli bir rol oynuyor. Ancak, işveren markasının asıl amacı çalışanların dikkatini ücret dışındaki menfaatlere çekmek. Zaten, şirketlerin başarılı bir işveren markası yönetimi olduğunu gösteren noktalardan biri de ortalamanın üstünde yeteneğe sahip birini, ortalama bir ücretle işe alabilmek. Özellikle Y kuşağını şirkete çekmek ve bağlılığını sağlamak için, çalışanlara hem kişisel hem de profesyonel anlamda kendini geliştirme imkânı tanımak çok önemli. Ayrıca, çalışanlara sorumluluk verilmesi ve yönetime ortak edilmesi de Y kuşağının şirkete bağlılığını arttırıyor.
Patron olmak isteyenler artıyor Şirketlerin işveren markalarını arttırmayı istemelerinin bir nedeni de startup şirketleri. Universum’un öğrenciler arasında yaptığı araştırmaya göre okulu bitirdikten sonra kendi startup’ını kurmak isteyen veya büyük bir firma yerine bir startup’ta kariyerini başlatmak isteyen öğrencilerin sayısı giderek artıyor. Türkiye de bu konuda önde gelen ülkelerden biri.
Universum’un, 16-19 yaş aralığındaki Z kuşağı öğrenciler arasında yaptığı son ankete göre ise kendi şirketini kurmak isteyenlerin oranı yüzde 55’e kadar ulaşıyor. Yani, Z kuşağındakilerin çoğunluğu, büyük bir firmada çalışmaktansa kendi şirketini kurmayı planlıyor. Mosley, son yıllarda 20’li yaşlardaki kişilerin kendi kurdukları şirketlerle elde ettikleri başarılar düşünüldüğünde buna şaşırmamak gerektiğini düşünüyor. Bu, Z kuşağının kendi kendilerinin patronu olmak istediklerini ve dünyada bir etki yaratmak istediklerini yansıtıyor.
Kendilerini güncellemeliler Bu durumda, büyük şirketlerin de yeni kuşakların ne istediğini anlamaları ve yeni kuşakların ilgilerini çekecek şekilde kendilerini güncellemeleri çok önemli. Mosley, bu konuda firmaların odaklanması gereken 3 alan olduğunu belirtiyor:
- Çalışanlara dünya çapında bir etki yaratmalarını sağlayacak net bir amaç sunmak, - Kendilerini kişisel ve profesyonel anlamda geliştirebilecekleri bir alan sağlamak, - Daha esnek çalışma şartları.
Birçok kurum, yeni kuşakların bu isteklerinin farkında. Ancak araştırmalardan elde edilen sonuçlar şirketlerin hızla bu isteklere kulak vermelerini ve uygulamaya geçmeleri gerektiğini gösteriyor.
Adaylar iş ilanlarında özgün profiller arıyor Sosyal medya, özellikle son 5 yılda insanların tüketim ve iletişim alışkanlıklarını değiştirirken, şirketlerin üzerinde de işveren markası anlamında önemli bir etkisi oldu. Özellikle Y kuşağı çalışanları ya da yeni mezunları, şirketlerden sosyal medyada olduğu gibi daha kişisel, somut ve özgün bir profil bekliyorlar. Online veya basılı iş ilanlarında kullanılan içeriğin, şirket kültürünü direk kendilerine yansıtmalarını istiyorlar.
6 Kasım’da, People Make the Brand İşveren Markası Konferansı’nda sonuçları açıklanacak olan Universum İdeal İşveren Markası Araştırması’na göre Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 40’ı çalıştıkları şirketleri sosyal ağlarda araştırıyor.