Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Nazlı Tlabar Güler: İyi işveren olmanın anahtarı çalışan katılımını sağlamak

İyi bir işveren markası olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz?

Türkiye’nin en iyi çalışan deneyimini sunan işvereni olma hedefiyle çalışıyoruz. Organizasyonumuzu çalışma arkadaşlarımız için harika bir işyeri yapan pek çok farklı uygulama, politika ve stratejiyi işbirliği içinde hayata geçiriyoruz. İş süreçlerimizden başlayarak toplumsal ve ekonomik hayatta fırsat eşitliği sağlama hedefiyle çalışıyoruz. Çeşitliliği, iş yapış biçimimizin bir parçası olarak görüyoruz. Çeşitlilik ve kapsayıcılık konularında farkındalık yaratmak için sürekli olarak eğitim ve bilinçlendirme programları düzenliyoruz.

Bireylerin kendini özgürce ifade edebildiği ve “Olduğum gibi” dediği bir çalışma ortamı yaratmak için çeşitli projelere imza atıyoruz. Her çalışma arkadaşımızın biricikliğini kabul eden, bireysel ihtiyaç ve beklentilere cevap veren esnek uygulamalarımız var. İyi bir işveren olmanın en önemli anahtarı, çalışanlarımızın katılımını sağlamak, onlara seslerini duyurabilecekleri platformlar sunmak ve en önemlisi, her bireyin bu yolculukta kendini değerli hissetmesini sağlamaktır.

‘ÇALIŞAN MEMNUNİYET ANKETİ YAPIYORUZ’

Yılda iki kere “Vodafone Ruhu” dediğimiz ve temelde Vodafone davranışlarımızı ölçen çalışan memnuniyet anketi yapıyor ve aldığımız sonuçlar doğrultusunda harekete geçiyoruz. Şirket içindeki ihtiyaç durumuna göre belli dönemlerde kültür anketi yapıyoruz. Odak grup çalışmalarıyla çalışanların ihtiyaç ve beklentilerini anlayıp, ona göre süreç ve programlar hayata geçiriyoruz.

Bir işverenle ilgili algının yalnızca dışarıdan değil, içeriden dışarıya tetiklenen bir yapısı olduğunu biliyoruz. Dışarıdaki algımızı içerideki çalışma arkadaşlarımızın algısı ile karşılaştırıyoruz. Bunu da sadece İK olarak değil tüm organizasyon olarak yürütüyoruz. Çünkü güçlü bir işveren markası algısı yaratabilmek için, özellikle üst yönetimin konuyu sahiplenmesi ve diğer ekiplerin dahiliyeti çok kıymetli. “Vodafone’da çalışmak güzel iş” diyerek, çalışma kültürümüzü en iyi şekilde potansiyel adaylarımıza da yansıtıyoruz. Diğer yandan, müşteri ve çalışan deneyimini hep tek bir potada düşünüyoruz. İşveren ve tüketici markası konusunu, şirketimizin stratejik önceliklerinden biri olarak ele alıyoruz.

‘GENÇ YETENEKLERİ BÜNYEMİZE KATIYORUZ’

Gençler için sunduğunuz programlardan bahseder misiniz?

Yeni mezun işe alımlarımızı, tüm Vodafone ülkelerinde uygulanan ‘Discover Genç Yetenek Programı’ aracılığıyla gerçekleştiriyoruz. Bu program sayesinde, yüksek potansiyele sahip gençleri Vodafone’a kazandırarak, lokal ve global kariyer olanaklarından faydalanmalarına, eğitim-gelişim programları ile desteklenmelerine olanak tanıyoruz. Bugüne kadar 800’ü aşkın genci bünyemize kattık.

Campus Lab ile üniversite öğrencilerine Vodafone’un faaliyet gösterdiği ükelerde 12 hafta boyunca kendi akranlarıyla bir arada çalışma imkânı sunuyoruz. Global düzeydeki jüriye proje sunumu yapma ve kazanan takımlara istihdam fırsatı sağlıyoruz.

London Rise projemizle, Vodafone bünyesindeki 26 yaş ve altı gençleri bir gelişim değerlendirme sürecine tabi tuttuk. Bu süreçte öne çıkan 10 genç yetenekle Vodafone’un Londra ofisini ziyaret ettik. Genç yeteneklere hem kariyer ve gelişim dolu bir yolculuk sunduk, hem de global bir organizasyon olduğumuzu daha derinden hissettirdik. Projemiz, iyi uygulama örneği olarak Vodafone Grubu ile de paylaşıldı.

‘YAPAY ZEKÂDAN FAYDALANIYORUZ’

İK süreçlerinizde teknolojiden nasıl yararlanıyorsunuz?

İK uygulamalarımızda yapay zekâdan sıklıkla faydalanıyoruz. İşe alım süreçlerimizde pek çok farklı alanda kullanıyoruz. Eğitim ve gelişim alanında inovatif dijital platformumuz Grow aracılığıyla çalışanlarımıza kendi profesyonel gelişim alanlarını ve kariyer planlamalarını yapma gücünü sağlıyoruz. Yapay zekâ sayesinde kişilere özel gelişim fırsatı tavsiyeleri sunuyoruz.

Bir diğer önemli projemiz ise İK Analitiği ile ilgili. Bir çalışanın iş-yaşam döngüsündeki beklentilerini analiz ediyoruz. Tahminsel modeller kullanarak çalışanlarımızı mutlu/mutsuz eden faktörleri belirliyoruz ve proaktif önlemler alıyoruz. İK’daki stratejilerimizi, uygulamaları, projelerimizi buna göre şekillendirip, önceliklerimizi belirliyoruz.