Teknoloji ve girişimcilik dünyasının Mekke’si olan Silikon Vadisi’ne, bize benzeyen gelişmekte olan Brezilya’ya ve Singapur gibi ekosistemlere; hatta diğer güçlü Londra, Berlin, Madrid, New York gibi ekosistemlere bakınca elimizde önemli şeylere sahibiz ama başarmak için yapmamız gerekenler var. Girişimlerimizin başarı oranını arttırmalı; büyüyen girişimlerimizi (scaleup) yaratmalı ve dünyadaki bu devrim ile yeni ekonomide yer edinip ekonomik büyümeyi sağlamalıyız.
Silikon Vadisi’nin geçmişi; STEM’de güçlü üniversiteler girişim sermayesi ve Amerikan Savunma Bakanlığı’nın önemli harcamaları ile oluşan 60 yıl öncesinden başlayan bir tarihe dayanıyor. Diğer ekosistemlere baktığımızda ise özellikle bazı modellere odaklanıldığı ortaya çıkıyor. Oluşan başarı hikayelerinin ekosisteme geri dönmesi, devletin önemli destekleri (Singapur’da devletin fonlara verdiği yatırım ve hibeler, girişimci destek programları veya İsrail gibi devlet destekleri) çok büyük rol oynuyor. Peki, Türkiye’yi önemli ve başarılı bir ekosistem yapmak için nelere ihtiyacımız var:
Eğitimde bakış açısı
Bugün Türkiye’de girişimcilik programı yürüten 35 üzerinde hızlandırma programı ve 47 teknokent bulunuyor. Üniversiteler bu programlara ilginin arttığını anlayıp insanları “girişim” kurmaya teşvik ediyorlar. Bu aşamada yapılan hata ise uzun dönemde değer yaratmak ve iş yönetiminin özünü öğretecek, ölçeklenmesini sağlayacak konulara yönlendirmek yerine sahip olunan fikre aşık olunmasına yol açmak. Oysa geçmişte olduğu gibi bir girişimin başarılı olabilmesi için geleneksel sayılabilecek ekonomik metriklere de hakim olması, geleceğini çok iyi planlayabilmesi gerekiyor.
Daha deneyimli insanların cesaretlendirilmesi
ScaleX’i kurmadan önce hem Amerika’da kendi girişimim vardı hem de Groupon gibi hızlı büyüyen bir şirkette yönetici olarak çalıştım. Bu da bana sıfırdan işi kurmak, büyütmek, uygun kişileri istihdam etmek, satış yapmak gibi konularda önemli bir tecrübe kazandırdı. Bu değerli deneyim, öğretilmenin çok daha ötesinde yaşanıyor. Girişim, tecrübesiz kişilerin yalnızca bir fikir üzerine inşa ettiği projelerin ötesine geçebilmeli. Bu tecrübeyi edinmek her zaman kolay olmadığı için Türkiye’de büyüme odaklı olacaksak; daha önce işleri ölçeklemiş ve iş yönetmiş deneyimli kişileri cesaretlendirmeliyiz. Sahada kanıtlanmış yetenek setleri sadece şirketi bebeklikten yetişkinliğe taşımaya yardım edecek.
Devlet destekleri
Türkiye’de hibeler ve devletin destekleri ne kadar yardımcı oluyor büyük bir tartışma. Kişisel olarak, çok önemli destekler olmasına rağmen, asıl önemli birkaç konuda acilen harekete geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle dağıtılan hibelerin yüksek teknoloji üretmek yerine, yalnızca hibe almak için proje üreten bir ekosistem yaratmasının önüne geçilmeli. Singapur buna en iyi örneklerden biri; ilk önce bunu bir büyüme stratejisi olarak bütünsel almak ve parayı değer yaratan fon yöneticileri yaratarak, destek olarak vermek önemli adımlar olmalı.
Değer yaratan girişim sermayesi
Birçok yeni gelişen ülkede olduğu gibi Türkiye’de teknoloji ve inovasyona yatırım yerine de emlak yatırımı tercih edildikçe bir sorun var demektir. Girişimcilik sektörü kendi sermayedarlarını çıkartmalı ve ekosisteme geri dönmeli. Sadece finansallara bakarak değil, odağına nasıl büyüyeceğini, nasıl değer yaratacağını aldığı bir yatırım stratejisi olmalı. Finansal yatırımcılar yerine değer yaratabilen yatırımcılara ihtiyacımız var. Günümüzde Türkiye’de her bir fon yöneticisine 45 girişim düşerken bu sayı dünya çapında 15 ortalamalarında seyrediyor. Dünya ekonomisinde söz sahibi bir girişimcilik ekonomisi hedefine, sıkı ve akıllı çalışmanın yanı sıra biraz da şans ile ulaşabiliriz. Türkiye ekosisteminin uzun soluklu büyük teknoloji şirketleri yaratan bir ekosistem olması sanıldığı kadar zor değil. Gücümüz olan girişimci ruhumuzu akıllı yönetimler ile birleştirirsek başarabiliriz. Keşfetmeye ve gelişmeye açık olmayız!