Büyük bir aileye doğdum. Babamın Trakya’da kereste fabrikası ve Demirkoy Ormanları’nda şantiyeleri vardı, üretim ve ticaretini yapıyorlardı. Daha sonra büyük abim vefat etti ve bu kayıp babamı çok etkiledi ve şirketinin iflasına kadar gitti. Bu nedenle önce Ankara’ya ve oradan İstanbul’a taşındık. Öğretim hayatım önce Ankara sonra İstanbul sonra tekrar Ankara’da Hacettepe Üniversitesi’nde oldu.
Ailenizde girişimci var mı?
İki büyük abim mimar ve avukat. Ancak bu iflas sonrası aile bireylerinde girişimcilik ayrı ayrı başladı. Bunlar da bana hayata karşı güçlü durmam gerektiğini ve bunun için benim kendimin aksiyon alması gerektiğini öğretti. İnsana hiçbir şey tepside sunulmuyor. Hep bir mücadele ve azim gerekiyor.
Hemşirelik okumuşsunuz. Neden seçmiştiniz hemşireliği?
O yaşımda dahi oldukça farkında bir seçim yapmışım, hemşirelik hem insanlara dokunmak adına bana hitap ediyordu hem de mezun olduğunda işi hazır, kazancı iyi olan bir meslekti. Mezun olunca çalışmaya başladım hastanede, kısa süre sonra da evlendim. Dört yıl dolu dolu, çok mutlu bir evliliğimiz oldu. Kızım doğdu. Harika bir hayatım vardı. Dördüncü yılın sonunda eşimi trafik kazasında kaybedince, iki sene ruhsal acıdan tedavi gördüm ve bundan dolayı mesleğime dönme cesareti bulamadım. Çok zor bir dönemdi.
Yeniden çalışmaya nasıl başladınız? Sizi ne motive etti?
Hayata tutunmalıydım. Kızım vardı. Eşim de girişimciydi, ortak olduğu şirketlerin birinde çalışmaya başladım. Makine, inşaat işleri vardı. Hiç bilmediğim bir alandı ama kendimi işe verdim. Öğrenmeliydim. 8 yıl orada çalıştım. İş hayatını orada öğrendim. Bir iş arkadaşım sayesinde Paris’te yaşayan bir Fransız kadınla tanıştım. Christina ile konuşurken Balenciaga’nın sahipleri ile çok yakın dost olduğunu öğrendim. Balanciaga bir moda markasıydı ve Christina’nın arkadaşları Balanciaga’ya Carven ve Claude de Tourture markaları ile uniforma tasarımı ve üretimi yapıyorlardı. Niş bir işti. Çok ilgimi çekti. Çünkü aklımın bir köşesinde kendi işimi kurmak vardı ama ne yapacağımı bilmiyordum. Üniforma işi olabilir diye düşündüm.
Türkiye’de yok muydu üniforma yapan?
Benim gördüğüm şekilde tasarım ve kaliteli kumaşla üniforma yapan yoktu. Türkiye’de böyle bir iş kolu yoktu. O dönemde turizm yükselmeye başlamıştı. Oteller açılıyordu. Paris’e görüşmeye gittim. 1995 senesinde temsilciliği aldım ve tespit ettiğim projelerle işe başladım. Bunlar Four Seasons Sultan Ahmet, Intercontinental Ceylan ve 2000 kişilik bir Habitat Konferans ekibinin üniformalarıydı.
Neyi hedeflediniz?
Uniforma giyilen tüm şirketleri hedefledim. Havayolu şirketleri, oteller, hastaneler vs…Hedef kitlelerine, kültürlerine göre tasarımlara başladık. Çok özendim işin her aşamasında. Ustalarla birebir çalıştım. Şirketlerin yapılarına, iklime ve verilen hizmetlere göre tasarımları inceledim. Sonraki yıllarda yolum Canan Göknil ile kesişti. Kendisi zaten sanatçı, tasarımcı. Onunla ortak olduk. Çok güzel bir birliktelik oldu ve bugünlere geldik. Bu alanda Türkiye’de ilkleri yapan, en büyük şirketiz.
Türkiye’deki şirketleri mi hedeflemiştiniz ilk zamanlar?
İlk 15 yıl öyle oldu. Ritz Otel, Swiss Otel, Atatürk Havalalanı TAV, BTA, TEPE Güvenlik ve çok sayıda hastaneyle çalışmaya başlamıştık. Ama aklım hep yurtdışında da iş almaktaydı.
Yurtdışına da çalışıyorsunuz uzun zamandır…
Evet. 10 yıldır Dubai’de, Cidde’de bulunan yetkili satıcılarımızla Ortadoğu pazarındayız. Tacikistan’dan Londra ve Paris’e, Johannesburg’a kadar farklı coğrafyalarda hastanelerle, otellerle çalışıyoruz. Dünyanın en lüks otelleri de müşterimiz. Emirates’in alt şirketi olan Fly Dubai’nin tün üniformaları, ayakkabı ve çantalarını biz yapıyoruz. Ritz’e de çalışıyoruz, Ibis Otele de…Bazı şirketlere yalnızca kıyafet değil, çanta ve ayakkabı da sağlıyoruz. Fly Dubai’nin ayakkabıları Konya’da bir ayakkabı üreticisinin yapmasını sağladık. Öncesinde İspanyollar yapıyordu. Londra’da bir otelde de Dubai’de bir otelde de sizi karşılayan personel bizim uniformalarımızı giyiyor büyük olasılıkla. Çünkü çalıştığımız otel zincirleri hayli geniş.
Hedefiniz nedir?
Şirketimizin hedefi Avrupa’daki tüm rakiplerimizin davet edildiği ihalelere girip, Avrupalı rakiplerden pay almak. Kızım Melis Yazıcı benimle birlikte uzun yıllardır çalışıyor. Ortağım Canan Göknil Eryurt 2006’dan beri benimle birlikte. İşimi 25 yıldır büyük bir heyecan ve inançla yapıyorum. Yurtdışında daha büyük işler yapmak en önemli hedefimiz.
BEN YAPTIYSAM DİĞER KADINLAR DA YAPAR
Yeni girişimci olacaklara ne önerirsiniz?
Çok çalışmalarını, cesur olmalarını, sebat etmelerini ve sevdikleri işe odaklanmalarını öneririm. Bir kadının bedenen ve ruhsal bir engeli yoksa kendini yetiştirebilir. İlgi duyduğu bir alanda bilgi sahibi olup, bunu değerlendirebilir. Hiçbirimiz uzay mekiği yapmıyoruz. Ben yaptıysam diğer kadınlar da yapar diye düşünüyorum. Ben ve ortağım Canan Göknil ile birlikte yaptığımız işi anlatmakta çok zorluk çektik. Tek tip bir üniforma anlayışı vardı, lüks oteller için çalışan kimse yoktu İstanbul’da. Biz hem tasarımda hem de kumaşta kaliteyi yakaladık. Çalışanların kendilerini rahat ve şık hissedecekleri üniformalar geliştirdik. Şimdi üretimimizin yüzde 98’i yurtdışına gidiyor. Tacikistan’dan Londra’ya kadar farklı coğrafyalara üniforma gönderiyoruz.