Hıdrellez zamanı geldi

1dk okuma

4-5-6 Mayıs tarihlerinde Edirne ve Tekirdağ’da bahar bayramı olarak da bilinen Hıdırellez Şenlikleri kutlanıyor. Nehir ya da deniz kenarındaki bir yeşil alanda özel yemekler hazırlanıyor. Oyunlar, şarkılar, niyet çekmelerle süslenen gün, dileklerin dilenmesi ve güneşin doğumuyla birlikte bir gün önceden gül ağaçlarına bağlanmış dilek kağıtlarının denize ya da nehire atılmasıyla son buluyor.

Haberin Devamı

                   

ILISU BARAJI'NA AKIN EDİYORLAR

Sular altında kalmadan görmek için akın ediyorlar. Ilısu Barajı göl suları altında kalacak Batman’ın antik ilçesi Hasankeyf’e havaların ısınmasıyla birlikte binlerce kişi akın etmeye başladı.

Sular altında kalmadan önce Hasankeyf’i geçen yıl görmeye 1 milyon turistin geldiğini belirten Batman Turizm ve Tanıtım Derneği Başkanı Mehmet Emin Bulut, bu yıl ilçeyi 2 milyon turistin ziyaret etmesini beklediklerini kaydetti.

BİR YILDA 3 BİN KİLOMETRE

Köyceğiz Turizm ve Doğayı Koruma Derneği üyelerinden 10’u bir araya gelerek geçen yıl Köyceğiz Bisiklet Topluluğu’nu kurdu. Üyelerin bisikleti sevdirme çabası sonuç verdi ve sayıları kısa sürede 50’yi buldu.

KISA HABERLER...

Trakya’nın güney kıyısında yer alan Tekirdağ adeta unutulmuş bir şehir. İnsanlar şehri özel olarak gelinmeyen ancak bir yerden bir yere giderken uğranılan bir yol üstü durağı olarak görüyorlar. Kimi de limanın tam karşısında kümelenmiş olan köftecilere gitmek için iniyor araçlarından. İpsala sınır kapısından geçiş yapıp demli bir çay molasında dinlenmek isteyenler de burada soluklanıyor. Asıl amacı Tekirdağ’ı gezmek olana ise henüz rastlamadım. Halbuki yıllar içinde her geçen gün daha da güzelleşiyor şehir. Üstelik tarihi ayaklarınıza seren iki harika müzesi de var ve her birinde birkaç saatinizi alacak kadar ilginç eserler sergileniyor. Tüm bunlara bakınca insan “Neden Tekirdağ hak ettiği kadar ziyaretçi çekmiyor?” diye düşünmeden edemiyor. Üstelik Tekirdağ benim doğduğum Çorlu’nun bağlı olduğu il, o yüzden üzerime yüklenen sorumlulukla yazdım bu satırları!

İnsanlar, tarih boyunca, yaşamlarını daha kolay sürdürebilmek için genellikle su kenarlarına yerleşmeyi tercih etmişler. Bu kural Tekirdağ’da da değişmemiş, yapılan çalışmalarda ele geçen buluntular şehir ve civarında yerleşimin çok eskilere, M.Ö. 40.000 yılına dayandığını gösteriyor. Göçebe olarak yaşayan kentin yerli halkı Traklar Ege’den gelen Samoslulardan şehir kurmayı ve yerleşik düzene geçmeyi öğrenmişler. Kurdukları şehirler arasında Perinthos (Marmara Ereğlisi) ve Bisanthe (Barbaros) en önemlileri olarak kabul görüyor. Tekirdağ, sonraki yıllarda Perslerin, Romalıların ve Bizanslıların hakimiyeti altına girmiş ve bu dönemde şehirde yaşayan Bizans tekfurları nedeniyle bir süre “Tekfurdağı” olarak anılmış. 14. asırda Osmanlılar tarafından alınan şehir zamanla bugünkü adına kavuşmuş.



Gelin Tekirdağ’a özel bir gezi yapmak istediğinizi varsayalım ve turumuza otogardan şehir merkezine doğru uzanan kısa bir yürüyüşle başlayalım. Bu yürüyüş sizi önce şehrin adının Rodosto olduğu dönemde inşa edilmiş harika ahşap konaklardan günümüze kalanlara götürecek, sonra da Tekirdağlı Hüseyin Pehlivan’ın (1908 – 1982) heykeliyle süslenmiş yoğun trafikli bir kavşağa ulaştıracak. Hüseyin Pehlivan Trakya’nın en meşhur sporu olan yağlı güreşte elde ettiği başarılarla adını tarihe altın harflerle yazdırmış. Aslında 14 yaşından itibaren geleceğin şampiyonu olacağı belliymiş Hüseyin’in. Zaten sonraki yıllarda Edirne’de yapılan Kırkpınar güreşlerinde sürekli zafere ulaşmış. Eğer bu noktadan kıyıya doğru ilerlemeye devam ederseniz Tekirdağ’ın size sunduğu harika bir deniz manzarası ile karşılaşırsınız. Burası hâlâ balıkçılığın geçim kaynaklarından biri olduğu bir şehir. Bu yüzden büyüklü küçüklü pek çok teknenin limanda yan yana sıralandığını görmeniz mümkün. Limanda, güneşin altında balıkçıların ağlarını onardıklarına şahit olabilirsiniz. Görüş alanınıza çok sayıda kedi girecek olması sizi şaşırtmasın, onlar kendilerini aileden saymanın rahatlığı ile balıkçıların ayakları dibinde hiç çekinmeden dolaşıyorlar. Eğer şanslıysanız deniz kenarında Garip’le karşılaşmanız an meselesi demektir. Üç pelikandan oluşan bir grup yaşamış burada yıllarca, Garip bu pelikan ailesinin hayatta kalan son üyesi. İnsanlara alışkın ve kendisine resim çektirmek için yaklaşmalarına izin veriyor ama o kocaman burnuna dokunacak kadar yakınına da yaklaştırmıyor.

Yazının devamını okumak için tıklayın...




 

 

Haberle ilgili daha fazlası: