- Kapalı Çarşı’da Türkiye’nin yegâne gramofon ustası Mehmet Öztekin’in dükkânında Müzeyyen Senar şarkıları dinleyin. (Saffet Emre Tonguç)
- Ölmeden önce; başka bir İstanbul görmek için, bahar günü tan vaktine, sıcak yaz esintisi eşliğinde, Pierre Loti’de, elinde sabah kahvesiyle, şehrin uyku halini izlemek gerekir. O zaman bambaşka bir İstanbul’a tanık oluyor insan… (Hacı Sabancı)
- ilkbaharda, mümkünse erguvan mevsimi Adalar’da bisiklete binmek, dolu dolu bir tam gün geçirmek, balığını, midyeni, dondurmanı yiyip dönmek. (Eda Taşpınar)
- Karlar içinde bir Beyoğlu. İstiklal caddesi diz boyu kara batmış. Çirkinlikler, kirlilikler bembeyaz bir örtüyle kaplanmış. Öğleden sonra, hatta gecenin ilk ışıkları yanmış. Kar, her yaştan insanı çocuklaştırmış, millet kartopuna başlamış tarihi caddede. Siz eski muhallebicilerden birinin vitrininin hemen arkasındaki bir iskemledesiniz, bir yandan sahlebinizi yudumlayıp bir yandan sokaktaki mucizeye bakıyorsunuz. Hiç alışık olmadığınız o görüntüye... (Ahmet Ümit)
- Son 60 yılın ve bugünün herhangi bir vaktinde Beyoğlu’nun arka sokaklarında boş boş dolaşmak. Gezilen her yerin isminin hikayesini öğrenmek. İstanbul’un bütün isim hikayeleri çok enteresandır. (Levent Erden)
- Önce güneşli bir günü düşünelim. Tabii ki, öğle yemeği Bebek de bir balık lokantasında yiyeceğim. Allah! O masmavi deniz, arkada ufak Bebek Camii... Önümde balık, balık, balık... Öğle yemeğini bitirdikten sonra çıkarım yola doğru Kağıthane... Pierre Loti’de bir çay içilir tarihin sayfalarına doğru. Benim artık eğlence zamanım gelmiştir: Tünel’de arabadan iner bastonuma dayanarak Galatasaray’a yürürüm ne anılar bir bilseniz... (Betul Mardin)