İstanbul’da bugün sona eren TRT World Forum’da konuşan Türkiye Büyük Millet Meclisi Eski Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Eski Başbakanı Binali Yıldırım "Ticaret Savaşları ve Küresel Kalkınmanın Önündeki Riskler" başlığında özel bir konuşma yaptı.
Küreselleşmeyle birlikte ülkeler ve kıtalar arasındaki gelişmişlik farkının azalacağının umut edildiğini, Somali, Nijerya, Mali, Irak, Suriye, Libya, Yemen, Afganistan gibi teröre maruz kalan ülkeler ile İran, Venezuela gibi Amerikan yaptırımlarına ve ambargosuna maruz kalan ülkelerin hepsinin barışa, huzura ve güvene ve kalkınmaya hasret olduğunu belirten Yıldırım, “Türkiye de serbest, açık ve demokratik sistemiyle küresel sistemi savundu. Ancak küreselleşme sürecinde barış ve güven ortamı bozulmaya çalışılan ülkelerden biri de Türkiye oldu. Türkiye’yi geri bırakılmış ülkeler sınıfına sokmak için kullanılan araçlarından biri PKK terör örgütü idi. Bu hainler tarafından yapılan eylemler sebebiyle ülkemizde güvenlik kaygıları öne çıktı. Ekonomik kaynaklarımızın önemli bir bölümünü devletimizin ve milletimizin güvenliğine ayırmak zorunda kaldık. Onbinlerce şehit verdik parasal maliyeti ise 35 yıllık sürede 1.5 trilyon dolar oldu. Bölücü ve yıkıcı terörün bize yıllık ortalama maliyeti 42 milyar dolar oldu. PKK terör örgütüne bir de FETÖ terör örgütüne DAEŞ terör örgütü katıldı. Bu örgüt de uluslararası işbirlikçilerinin de desteğiyle 15 Temmuz 2016 tarihinde büyük bir darbe girişiminde bulunup ülkemizi kaosa sürüklemek istedi,” şeklinde konuştu.
Yıldırım, güvenlik politikalarının öne çıkmasına sebep olan terör örgütleri nedeniyle, her yıl iki tane İstanbul Havalimanı, en 20 tane Marmaray, 15 tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapacak kaynağın yok olmasına sebep olduğunun altını çizerek şöyle dedi: “Terör örgütlerinin yaptıkları eylemler ülkemize gelecek dış yatırımlara da mani oldu. Bu sebeple Türkiye 35 yıllık süreçte yaklaşık 400 milyar dolarlık daha fazla bir dış yatırımdan da mahrum oldu. Eğer Avrupa’nın ortasında bir devlet olsaydık ve kaynaklarımızı teröre ayırmak zorunda kalmasaydık bugün millî gelirimiz 10 bin doların çok üstünde olurdu. Türkiye, 2002 yılında altyapı yeterliliği konusunda 39’uncu sıradaydı. Bugün 9’uncu sırada. Şu anda dünyanın 18’inci, Avrupa’nın da 7’nci büyük ekonomisiyiz. Önümüzdeki üç yıl boyunca ortalama yüzde 5 büyümeyi hedefliyoruz. İhracatımızın ithalatımızı karşılama oranı artıyor.”
“Fırsatlardan herkes eşit yararlanmalı”
Yıldırım, küreselleşmenin sağladığı fırsatlardan herkes eşit şekilde yararlanması gerektiğini, altını çizerek, yeni süreçte denge oluşturma beklentisinin aksine denge giderek gelişmiş ülkelerin lehine değiştiğini belirtti.
Uluslararası ticaretten pay almak isteyen aktörlerin artmasının Amerika başta olmak üzere gelişmiş ülkeleri telaşlandırdığını ifade eden Yıldırım, “Artık insanlığın geleceği öngörülemez durumda. BM bugün dünyada gördüğümüz güç dengesini yansıtmıyor. Dünyada barış ve istikrarı sağlamakla görevli BM Güvenlik Konseyi görevini yapmıyor, yapamıyor. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da, gittiği her yerde muhataplarına “Dünya beşten büyüktür” diyerek sistemin yanlışlığını ve çarpıklığını ifade ediyor.”
“Türkiye yaptırımlara boyun eğmez”
Türkiye’nin tehditlere, yaptırımlara boyun eğecek bir ülke olmadığını vurgulayan Yıldırım, “Biz milletimizin huzuru milletimizin bekası neyi gerektirirse onu yaparız. Bu gerçeği de bölgemizde attığımız her adımla gösteriyoruz. Batı bizim geleneksel ortağımız. Ancak bu diğer coğrafyalarla iş yapmayacağımız anlamına gelmiyor,” dedi.
Yıldırım: “Gümrük Birliği anlaşması güncellenmelidir.”
Dünya Ticaret Örgütü’nün, günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde reforma tabi tutulması gerektiğini vurgulayan Yıldırım: “Avrupa Birliği ile 1996 yılında imzaladığımız Gümrük Birliği Anlaşması’nın da gözden geçirilmesi zamanı geldi. 23 yıl önce imzaladığımız anlaşma günümüz ihtiyaçlarına tam olarak cevap vermemektedir,” şeklinde konuştu.
Dünya, Küresel Nizamı TRT World Forum’da tartıştı
İstanbul Kongre Merkezi’nde 21-22 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen ve geleneksel bir hale gelen TRT World Forum sona erdi. Dünyanın farklı coğrafyalarından düşünce insanlarını, politika yapıcılarını, küresel medya mensuplarını ve akademisyenleri bir araya getiren TRT World Forum, yoğun bir ilgiyle takip edildi. “Küreselleşmenin Krizi: Riskler ve Fırsatlar” temasıyla iki gün boyunca süren açık ve kapalı oturumlarda dikkat çekici, fark yaratan mesajlar verildi.
Cemal Kaşıkçı cinayetinden NATO ve güvenlik politikalarına, yükselen yeni küresel aktörlerden Ortadoğu’daki yeni dengelere kadar dünyanın “temellerine” dair her şey TRT World Forum’da masaya yatırıldı.
Barış Pınarı Harekatı’nda verilen 120 saatlik aranın gölgesinde gerçekleşen TRT World Forum açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Milli Savunma Bakanı Akar’ın Suriye’ye yönelik açıklamaları damga vurdu.
TRT World Forum’un onur konuğu olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında Barış Pınarı Harekâtını gerekçe göstererek World Forum’a katılmayanların ifade özgürlüğü özelinde büyük bir fırsatı kaçırdıklarını söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’nin bölgeyi terörden arındırmak için başlattığı Barış Pınarı Harekâtını protesto amacıyla konuşma yapmaktan vazgeçenlerin demokrasiyi hazmedemediklerini düşünüyorum. Terör örgütlerine de destek verdiklerini düşünüyorum. Bunların teröre karşı olduklarını hiçbir yerde boşa anlatmalarına gerek yok. Eğer karşıysan işte platform burası.” Erdoğan ayrıca Barış Pınarı Harekatı’nın geleceğine yönelik yeni hamlelerin Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapacağı görüşme sonrası netleşeceğini açıkladı.
Diplomasinin sadece güçlülerin baskı aracı olarak kullanılmasının devam edemeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin sınırları cetvelle çizilen bir devlet olmadığını ifade etti: “Özgürlüğün başkaları tarafından verilen bir lütuf değil; hak edilen, uğrunda mücadele edilen, yürek ve bilek gücüyle alınan, ölümüne bir kararlılıkla da korunan kutsal bir değer olduğunu bu süreçte bir kez daha gördük. Türkiye’nin, coğrafyasındaki diğer devletlerden farkı işte burada yatıyor.”
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Eren tarafından bir hediye takdim edildi. “Veren el alan elden üstündür,” hadis-i şerifinin kaligrafisini sunarken Cumhurbaşkanına hitap eden Eren, “Bu topraklar mazlum coğrafyanın insanlarına daima yardım eden ve el uzatan topraklardır. Türkiye, sizin yönetiminizle fark gözetmeksizin dünyanın tüm mazlumlarına kucak açan güçlü ve adaletli bir ülke olmaya devam edecektir.”
TRT World Forum’un açılış konuşmacısı olarak söz alan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise Barış Pınarı Harekatı’na dair en büyük hassasiyetin sivillere yönelik olduğunu belirterek, YPG’nin yönelttiği kimyasal silah iddiasına şu sözlerle cevap verdi: “Envanterimizde kimyasal silah bulunmamaktadır. Biz bu konuda çok hassasız. Askerimiz ve ordumuz çok hassas. Burada yapılacak en ufak ihlali kabul etmeyiz.”
Bakan Çavuşoğlu’nun dünya kamuoyuna yönelik en net mesajı ise Barış Pınarı Harekatı’na ve ABD ile yapılan mutabakata dair oldu: “35 saat kaldı. Bu 35 saat içerisinde geri çekilmezlerse operasyon tekrar başlayacak.”
TRT World Forum’da vereceği mesajlar beklenen bir diğer isim olan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki kararlılığına değinerek, sadece YPG/PKK ile değil DEAŞ ile de savaşıldığını dile getirdi: “Barış Pınarı Harekatı'nda 765 terörist etkisiz hale getirildi, 111 yerleşim merkezi ile 1500 kilometrekarelik alan kontrol altına alındı,”
TRT World Forum’da ekonomiye yönelik güçlü mesajlar verildi. “Yükselen Güçler için Yeni Ufuklar: Rekabet mi İş Birliği mi?” oturumunda söz alan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, dünya ticaret sisteminin dolara endeksli olmasından çıkması gerektiğini ifade ederek, yeni bir dünya düzeninin ihtiyacına işaret etti: “Bütün finans sisteminin tek bir para birimine dayalı olması çok ciddi riskler oluşturuyor. Mesela ABD’nin uluslararası ödeme sisteminde bir tekele sahip olması bu gücünü bir tehdit olarak kullanmasına alan sağlıyor. Bu sebeple son yıllarda pek çok ülke gibi biz de önemli ticari ortaklarımızla kendi para birimlerimizle ticaret yapmak üzere anlaşmalar imzalar hale geldik,” Bakan Albayrak, Türkiye ekonomisine dair yeni verileri de paylaştı.
TRT World Forum’da siyasetin gündemi dışında küreselleşmeye ama adil bir küreselleşmeye dair mesajlar verildi. İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, bu adalete değinerek “Geçmiş küreselleşme tecrübesinin olumlu özelliklerini koruyarak, adil küreselleştirme yolunda adımlar atmalıyız” şeklinde konuştu.
TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Eren, TRT World Forum’un temel gayesinin insanı ve vicdanı merkeze almak olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin ve dolayısıyla TRT’nin bu âlî gönüllü tavrı, binlerce yıllık medeniyet ve değerler mirasımızdandır. Fakat maalesef; güçlü yalanın, haklı gerçeğe galebe çaldığı bir çağdayız. Yalan haber ve bilgi çarpıtmanın dünyanın sayılı medya kuruluşları tarafından bile sürekli yapıldığına şahit olmaktayız. TRT dünyanın neresinde olursa olsun mazlumun sesini, hakkı, hakikati, dünyada ve bilhassa bölgede olup bitenleri tüm gerçekleriyle uluslararası kamuoyuna duyurmaya devam edecektir.”
Dünyanı en önemli ve önemli sorulara cevaplar bulmayı bekleyen World Forum’da küreselleşmenin sadece krizi değil, fırsatları da değerlendirildi. Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi Kıdemli Üyesi François Burgat kimlik politikalarına ve Avrupa’da yükselişte olan aşırı sağ hareketlere değinerek ülkesini eleştirdi: “Fransızların durumuna baktığımızda sömürgeci geçmişe dönüp bakmadan, oradan gelen sıkıntılarla ilgilenmeden ileriye gidemeyiz. Aynı meseleye dair başka bir bakış da İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Seyed Kazem Sajjadpour’dan geldi: “Şu anda 'Dünya Batı’dan oluşur' diyen herkes, Çin'i, İran'ı, Türkiye'yi görmezden gelen kişilerdir.”
Aynı panelde konuşan Birleşik Krallık Lordlar Kamerası Üyesi Nazir Ahmed ise geleneksel siyasetin 11 Eylül’e kadar iş vaadi, 11 Eylül sonrasında ise güvenlik vaadinde bulunduğunu söyledi ve asıl endişesinin aşırı sağ olduğunu anlattı: “Ben Budist dininin dünyadaki en barışçıl din olduğunu düşünüyordum ama Burma’da gördüklerimiz, Rohingya topluluğuna yapılanlar ya da Sri Lanka’da yapılanlar son derece korkutucu.” Pakistan Eski Senatörü ve Eski Devlet Bakanı Javed Jabbar da kimlik politikasının bir baskı unsuruna dönüştüğünde zarar verdiğini düşündüğünü açıklayarak şu açıklamalarda bulundu: “İsrail'de Filistinlilere uygulanan politika buna paralel işliyor. Özellikle Filistinlilere karşı olan nefret söylemi Müslümanlara olan nefretle eşdeğer. Daha fazla toprağa sahip olma isteği, hatta Filistinlilere hiçbir hak tanımama, İsrail'de küçük grupları bir araya getiriyor.”
TRT World Forum’un kapanış gününde ilk günün küreselleşme odaklı tartışma ortamı aşırı sağın dönüşümü, Ortadoğu’daki değişen dengeler ve özellikle Cemal Kaşıkçı cinayeti üzerine yoğunlaştı.
Sabahın ilk oturumuna katılan Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Boşnak Üyesi Şefik Caferoviç, Srebrenitsa Soykırımı’nı inkâr eden eski Sırp lider Miloseviç ve Bosna Kasabı olarak bilinen Karadziç’e duyduğu hayranlıkla bilinen Avusturyalı yazar Handke’nin 2019 Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmesine tepki gösterdi. Boşnak lider konuşmasını ise Hücurat Suresi’nin 13’üncü ayetini okuyarak tamamladı: “Ey insanlar! Şüphesiz ki biz, sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanımanız için de sizi, milletler ve kabileler kıldık. Allah katında sizin en üstün olanınız, en takvâlı olanınızdır.”
Ortadoğu’yu etkilemeye hala devam eden Arap Baharı da TRT World Forum’da masaya yatırılan konular arasındaydı. NAHDA Hareketi kurucu lideri olan Raşid Gannuşi, TRT World Forum’un konuğu olarak İstanbul’a gelerek Tunus’taki demokrasi hareketinin bölgeye olan etkisiyle ilgili açıklamalarda bulundu: “Arap Baharı küreselleşmenin çalmaya çalıştığı bir değerler zincirine sahipti. Bu değerlerin en önde gelenleri haysiyet ve insanların kendi geleceklerine kendilerinin karar verme çabasıydı.” NAHDA Hareketinin darbelerle yüzleştiğini ama ayakta kalmayı başardığını söyleyerek, Tunus gençliğinin tüm Arap Coğrafyasına ilham verdiğini düşündüğünü ifade etti.
TRT World Forum’un en dikkat çeken oturumu Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili olanıydı. "Cemal Kaşıkçı Cinayeti: Bölgesel Jeopolitiğin Bir Yansıması mı?" başlıklı oturumda Eski Mısır Cumhurbaşkanı Adayı Ayman Nour, Nobel ödüllü Twakkoul Karman, Yasin Aktay, Cemal Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, ALQST Kurucusu ve Direktörü ve Kaşıkçı’nın 31 yıllık arkadaşı olan İbrahim Assiri katıldı. Oturumda söz alan konuşmacılar, Suud Rejiminin cinayetteki acımasızlığı ve Batı’nın gösterdiği kaçak tutumu eleştirdi. Yaklaşık 2 saat süren oturumda, Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’daki demokratik hareketlere verdiği destek ışığında bölgedeki demokrasi hareketlerinin de son durumunun üzerinden geçildi.
TRT World Forum’un ilkinin teması “İstanbul’dan Dünyaya Değişim İlhamı”, ikincisi “Parçalanmış Bir Dünyada Barış ve Güvenliği Öngörmek”ti, üçüncüsü ise Küreselleşmenin Krizi: Riskler ve Fırsatlar… TRT World Forum gelecek yıl da yeni bir temayla Dünya gündeminin tartışıldığı, alternatif seslere kulak veren, görmezden gelinenlerin anlatılacağı bir platform olarak sesini duyurmaya devam edecek.
“Tüm fırtınalara karşı ayakta kaldık”
TRT World Forum’da konuşan Tunus NAHDA Hareketi Lideri Raşid Gannuşi, tüm engellemelere ve darbe girişimlerine rağmen Tunus’un demokrasiyi başardığını ve artık Arap dünyasına örnek olduğunu söyledi.
Arap Baharı’nın başladığı ülke olan Tunus’ta 6 Ekim’de gerçekleştirilen Parlamento seçimlerinin galibi Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi, TRT World Forum’un konuğu olarak istanbul’a geldi.
TRT World Forum’un ikinci gün oturumunda, Arap Baharı’dan bugüne Tunus’daki gelişmeleri anlatan NAHDA Hareketi Lideri Gannuşi, 6 ayrı seçimde başarılı olduklarının altını çizdi.
Ard arda yapılan seçimler sayesinde Tunus’ta demokratik bir sistem oluşturulduğunu belirten Gannuşi, “Bu sistem çok iyi bir anayasının yapılmasına sebep oldu. Kurucu konseyin %90’ı bu süreçle oluştu. Bir anayasa çatısı altında toplandık. 9 yıl sonra Tunus modeli ayakta kalan tek model oldu. Nahda Partisi de bu süreçte çok iyi bir rol oynadı. Tüm fırtınalara karşı ayakta kalmasını sağladı. Bize darbe yapmaya çalıştılar ama buna izin vermedik. 6 seçim yapıldı ve son yapılan seçim başarılı bir şekilde sonuçlandı. Partimiz birinci oldu. Ancak tek parti değil birden çok partiyle koalisyon kuracağız. Ulusal koalisyonun amacı ön yargıları ortadan kaldırmak,” ifadelerini kullandı.
“Arap gençleri Tunus’u model alıyor”
“Arap gençleri Tunus’a bakarak kendi ülkelerinde de bunu gerçekleştirebileceklerine inanıyorlar,” diyen Gannuşi şöyle devam etti: “Arap gençliği teknoloji sayesinde bunları yapabildi. Sosyal medya gençlerin birbirleriyle iletişim kurmalarını sağladı. Cezayir ve Lüban’daki hareketler barışçıl protestolar olarak devam ediyor. Bu bölgede gördüğümüz şey ülkeleri yönetenlerin yolsuzluklara buluşması. O yüzden gençler değişim istiyor. Demokratik İslam dediğimiz de Arap dünyasındaki bütün sorunlara çözüm olacak. Küreselleşme tek başına çözüm olamaz. Devrim, beraberinde mütevazılık ve doğru olmak gibi değerleri getiriyor. İslam’ın temelinde de yatan bu. O yüzden hepinizin Tunus’a gelip ülkemizi tanımanızı istiyorum.”
Arap baharının bir değer zincirinin olduğunu, barışçıl eylemlerle başladığının altını çizen NAHDA Hareketi Başkanı Raşid Gannuşi, “Arap Baharı küreselleşmenin çalmaya çalıştığı bir değerler zincirine sahipti. Bu değerlerin en önde gelenleri haysiyet ve insanların kendi geleceklerine kendilerinin karar verme çabasıydı.”
Küreselleşmenin din ve kültürün serbest dolaşımı anlamına geldiğinin altını çizen Gannuşi, “Tüm bu hareketlere karşı Tunus'taki modelimiz sağlam bir şekilde ayakta kaldı. 2013 yılından bugüne kadar Arap Baharı'nın yok edilmesi planlanıyordu ama biz ayakta kalabildik. Altı seçim yapıldı, altısı da başarıyla gerçekleşti,” şeklinde konuştu.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Tunus gençlerinin de özgürlük ve onurlarını talep ettiklerini söyleyen Gannuşi, “Bu gençlik hareketinin Arap Dünyasının her yerinde bunu başarabileceğine inanıyoruz. Tunus gençliği için hala ekonomik kriz devam ediyor. İşssizlik hala yüksek, sağlık hizmetleri hala gelişmiş değil. Gençler sadece siyasi değil, sosyal bir adalet de talep ediyorlar. Bu siyasi devrimi oluşturabilecek, hak ettikleri sosyal ve hizmet kalitesine de ulaşabileceklerine inanıyorum,” dedi.