Küresel bir sağlık şirketi olarak dünya genelinde yaklaşık 100 ülkedeki çalışanımızla, bilimin mümkün kıldığı ilerlemeyi sağlık alanında hayata geçirerek insan hayatını iyileştirmeyi amaçlıyoruz. Dünya çapında sağlık çözümleri ve hayat kurtaran aşıları geliştiriyoruz.
Yakın bir süre önce şirketimizin yenilenen logosunu ve marka kimliğini tüm dünyaya duyurduk. Şirketimizin amacını, tam olarak neyi başarmaya çalıştığımızı kusursuz bir şekilde anlatan marka dönüşümümüz beni gerçekten çok heyecanlandırıyor. Bu dönüşümle, tıp pratiklerini ileriye taşıma iddiamızı ve insan hayatını iyileştirmek için bilimin mucizelerinin peşinde olduğumuzu her zaman olduğundan çok daha büyük bir güçle ortaya koyuyoruz.
Son 50 yıl içerisinde, diyabetten, kardiyovasküler hastalıklara, nadir hastalıklardan, bulaşıcı hastalıklara kadar insan hayatını iyileştirmeyi amaçlayan birçok keşfe imza attık. Sahip olduğumuz bu zengin bilimsel mirastan büyük gurur duyuyoruz. Kuruluşumuzdan bugüne kadar yapımız altında çok çeşitli kültürleri, kimlikleri ve markaları barındırmaktaydık. Bugün gerçekleştirdiğimiz marka dönüşümü, temelini bu zengin mirastan alıyor ve çeşitlilik içeren tarihini ilk kez tek bir ortak kimlik altında bir araya getiriyor.
Yaşadığımız marka dönüşümü ile şirketin aşılara odaklanan iş birimi Sanofi Pasteur ve özellikli tedavilere odaklanan iş birimi Sanofi Genzyme ile önceden alınmış olan tüm markalar artık tek bir Sanofi adı ve markası altında birleşti. Bu markalar uzun yıllar boyunca inovasyonun insan yaşamı üzerindeki etkisinin simgesi haline gelmişti. Tek bir şirket olarak yeni bir ortak amaç ve kimlik çerçevesinde düşünmek ve hareket etmek, Sanofi’yi kaynaklarını daha stratejik bir şekilde önemli yenilikleri üretmeye yönlendirerek, şirketimizi daha fazla etki yaratan bir konuma getiriyor.
Sanofi olarak, insan sağlığını daha iyiye taşımak ve tıp alanında dönüşüm yaratmak için var olanla asla yetinmeyip, bilimsel yolculuğumuza tutkuyla devam edeceğiz.“Dünyada sadece insan aşılarına odaklanmış en büyük şirketlerden biri konumundayız”
Sanofi Aşılar İş Birimi ise, dünyada sadece insan aşılarına odaklanmış en büyük şirketlerden biri konumumda. Bizler burada hiç kimsenin aşıyla korunabilir hastalıklardan zarar görmediği bir dünya vizyonuyla çalışıyoruz. Çalışmalarımızın motivasyon kaynağı aşılar üreterek insanları bulaşıcı hastalıklardan korumak. Bu adanmışlığın sonucu olarak her yıl dünyanın dört bir yanındaki insanlara bir milyar dozdan fazla aşı sağlıyoruz. Bununla birlikte, sağlıklı bir gelecek için mevcut aşılarımızı iyileştirirken, aşılamanın faydasını yeni oluşan bulaşıcı hastalıkları da kapsayacak şekilde genişletmeye çalışıyoruz. Sanofi Aşılar İş Birimi'nin dünya genelindeki aşı portföyü, çocuk felci, kolera, dang humması, boğmaca, Japon ensefaliti, difteri, sarı humma, tifo, mevsimsel grip, hemophilus influenza tip b, hepatit A ve B, meningokok enfeksiyonları, tetanoz ve kuduz gibi çeşitli bulaşıcı hastalıklara karşı koruma sağlıyor.
Türkiye’de faaliyete başladığımız günden bu yana, toplumu ve sağlık personelini bilgilendirmeye çalışan ve tıbbi etikten ödün vermeyen bir felsefenin savunucusu olduk. Geride bıraktığımız yıllar boyunca, odağımız her zaman sağlıklı bir gelecek için insanların ihtiyaçlarına cevap verecek çalışmaları sürdürmek oldu. Aşı ile önlenebilir hastalıklara karşı her zaman mücadele ettik ve etmeye de devam edeceğiz. Bununla birlikte Sanofi’nin Türkiye’de aşı üretimine yatırım yapan ve bu alandaki ilk teknoloji transferini üstlenen şirket olduğunu da belirterek bundan gurur duyduğumuzu eklemek isterim.
“Türkiye'de üretmenin, Türk ekonomisine katkıda bulunmanın ve istihdam yaratmanın gururunu yaşıyoruz”
Aşı alanında Türkiye’de yapılmış bu ilk teknoloji transferi hakkında neler söylemek istersiniz? Birgi Mefar ile yaptığınız bu iş birliği ülkemize neler kazandırdı?
Sanofi, Türkiye'de aşı üretimine yatırım yapan ilk şirket ve Türkiye de bu tür teknoloji transferine sahip ilk Sanofi ülkesi. Birgi Mefar iş birliğiyle, Sanofi’nin ulusal aşı takviminde yer alan aşıları Türkiye'de üretmek üzere gerçekleştirdiği bu teknoloji transferi sayesinde bugüne kadar toplam 68 milyon doz aşı üretildi ve 27 milyon çocuk Türkiye’de üretilen bu aşılarla hastalıklara karşı korundu. Bu aynı zamanda aşı alanında Türkiye’nin ilk biyoteknoloji üretimi olma özelliğini de taşıyor. Ayrıca belirtmek isterim ki; başarıyla süren bu iş birliğimiz, Ar-Ge'den istihdama, üretimden teknoloji transferine birçok alanda ülkemize katkı sağlıyor. Kısaca Sanofi olarak Türkiye'de üretmenin, Türk ekonomisine katkıda bulunmanın ve istihdam yaratmanın gururunu yaşıyoruz.
Aşı neden önemli? Ne işe yarar? Aşı Haftası’nın önemine dair neler söylersiniz?
Temiz su dışında, hiçbir uygulama, ölümlerin azaltılmasında aşılar kadar büyük bir etkiye sahip değil.1 Aşılar sadece hastalıkları önlemeye yardımcı olmakla kalmıyor, hastalıkların yol açtığı komplikasyonları, hastaneye yatışları, hastalıklara bağlı meydana gelen sekelleri ve buna bağlı olarak gelişen enfeksiyonları da engellemeye yardımcı olur.
Aşı sadece aşılanan bireyi korumaya yardımcı olmaz. Toplum içinde bulaşın engellenmesine, toplumda enfeksiyon hastalıklarının yayılmasının engellenmesine de yardımcı olur. Bu nedenle aşıyı sadece bireysel değil toplumsal bir sorumluluk olarak görmek gerekir. Toplumda yüksek aşılanma oranlarının yakalanması ile aşılanmayan kişiler de enfeksiyonlara karşı korunur.
Bugün dünyada aşılar sayesinde her yıl tahmini 2-3 milyon ölüm önleniyor. Bununla birlikte aşılanma oranları artarsa 1,5 milyon insanın daha yaşamı kurtulabilir. Aşının toplum sağlığını korumada ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu yaşadığımız COVID-19 pandemisi vesilesiyle bir kez daha hatırladık. Her yıl Nisan ayının son haftası kutlanan Aşı Haftasının amacı, her yaştan insanı aşı ile önlenebilir hastalıklara karşı korumak için aşı kullanımını teşvik etmeyi amaçlıyor. Aşılama her yıl milyonlarca insanın hayatını kurtaran en başarılı, etkili ve düşük maliyetli sağlık müdahalelerinden birisi.
Dolayısıyla, halk sağlığı açısından en önemli konulardan biri olan aşının kabulünün geliştirilmesi, halk sağlığının korunması ve olası salgınların önlenmesi için büyük önem taşıyor. Bu doğrultuda aşı farkındalığını daha da artırmak adına toplumun tüm kesimlerini etkileyen sağlık okur-yazarlığının desteklenmesi ve kamuoyunun bilimsel gerçekler hakkında en doğru şekilde bilgilendirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyor ve Sanofi olarak bu konuda da önemli çalışmalar yürütmeye devam ediyoruz.
Türkiye’deki aşılanma oranlarına dair neler söylersiniz?
Aşılama yoluyla bağışıklık sağlanması en başarılı halk sağlığı müdahalelerinden biri ve yüksek aşılama oranlarının sağlanması bu başarı için kilit öneme sahip. İlk seride elde edilen yetersiz aşılama oranları, çocukluk dönemi hastalıklarının yeniden ortaya çıkma riskini de beraberinde getiriyor. Nüfusun yüksek bir oranı aşılandığında, hastalığın bulaşabileceği çok fazla kişi olmayacağından bulaşıcı hastalıkların yayılması da zorlaşıyor.
Türkiye’de birincil aşılama oranı yüzde 97’nin üzerinde ve bu oranla birçok ülkenin ilerisinde olmak bizim için büyük bir gurur kaynağı. Aşılama oranlarında meydana gelebilecek bir azalma hastalık salgınlarına yol açabileceğinden toplumun aşılara olan güveninin korunması kritik öneme sahip. Bugün itibarıyla geldiğimiz noktada, Türkiye’nin aşılama takvimi yönünden diğer OECD ülkelerine kıyasla ne kadar gelişmiş olduğunu görmek memnuniyet verici. Ülkemizde başarıyla uygulanan ulusal aşı programı sayesinde pek çok hastalığın bugün kontrol altına alındığını veya tamamen ortadan kalktığını görüyoruz. Sanofi Aşılar birimi olarak bu başarı hikayesinin bir parçası olmaktan gurur duyuyoruz.