Derek Redmond’ı hatırlar mısınız? Eğer benim gibi bir atletizm sevdalısıysanız, yanıtınız kesinlikle “Evet” olacaktır. Ama onu unutulmaz yapan şey kazandığı altın madalyalar ya da kırdığı rekorlar değil. Göz yaşartan bir yarış öyküsü var onun. Bugün size Derek’in hikayesini anlatmak istiyorum. 3 Eylül 1965 yılında İngiltere’de, Buckihghamshire’de doğdu, Derek.
PİSTE ÇIKTIĞINDA MÜKEMMEL HİSSEDİYORDU
Yetenekli bir gençti. Atletizm sevdalısıydı. Kariyerinde hızla yükselmeye başladı. 1992 yılına gelindiğinde olimpiyat barajını geçti ve Barcelona Oyunları’nda 400 metrede ülkesini temsil etme hakkı kazandı. 1 ve 2. turları geçti. 400 metrede yarı finale kalmayı başardı. Yarı finalden finale ve madalyaya 1 adım kalmıştı. O gün piste çıktığında kendini “Mükemmel” hissediyordu.
TEK AYAKLA YARIŞI BİTİRMEYE ÇALIŞMASI BÜYÜK ALKIŞ ALDI
Yarı final başladığında Derek Redmond yarış liderliğine yükseldi. Bu tempoyla devam ederse final garantiydi. Ama yarışın 16. saniyesinde sağ bacağında müthiş bir acı hissetti. Ve feryatlar içinde kendini yere bıraktı. Sağlık görevlileri yardımına koştuğunda diğer atletler yarışı tamamlamıştı bile. Oyunlar Redmond için bitmişti ama o dayanılmaz acı devam ediyordu. Görevlilerin ilk müdahalesi biter bitmez zorlukla ayağa kalktı.
ACISI YÜZÜNDEN OKUNUYORDU
Tek ayağının üzerinde sekerek, yarışı bitirmek için harekete geçti. Acı içinde kıvranıyor, tek ayağının üzerinde yaklaşık 250 metrelik bir mesafeyi kat etmeye çalışıyordu. Acısı yüzünden okunuyordu. On binlerce izleyici bir yandan şaşkınlık, bir yandan da hayranlıkla ayağa kalkmış, bu eşsiz başkaldırıyı alkışlamaya başlamıştı. Ama milyonları göz yaşına boğacak olan sahne henüz yaşanmamıştı.
TARİHİN EN DRAMATİK YARIŞLARINDAN BİRİ OLDU
Redmond finish çizgisine ilerlerken ekrana yansıyan acı içindeki yüzüydü. Birkaç saniye sonra ekranda ikinci bir yüz daha belirdi. Görevlilerin tüm engellemelerine rağmen koşa koşa piste dalan ve yarışı bitirmesi için onun koluna destek olan bu adam Redmond’ın babası Jim’di. Alkışlar göz yaşına evrilmiş, yarış, dramatik bir hayat hikayesine dönüşmüştü. Baba ve oğulun “Yol arkadaşlığı” olimpiyat tarihine altın harflerle yazılmıştı. 45 saniye süren bir 400 metre yarışı filmlere konu olacak “Tarihin en dramatik” yarışlarından biri olarak yazıldı.
YOL ARKADAŞLIĞININ BAŞARILARDA PAYI BÜYÜK
BU hikayeyi boşuna anlatmadım. “Yol arkadaşlığı” deyimini çok seviyorum çünkü. Yalnız bırakmamayı, en zor anında yanında olmayı ve seyahatin o enfes anlarını birlikte yaşamayı anımsatıyor bana. Geçtiğimiz yazıda birlikte 1924 Paris Olimpiyatları’na gideceğimizi hatırlatmıştım. Paris, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yapayalnız bırakıldığı, diplomatik dışlanmışlığı tek başına dimdik ayakta kırmaya çalıştığı ilk oyunlar olmuştu. Savaştan yeni çıkmış bir ülke, askeri alanda kazandığı zaferini, ekonomik, kültürel, sosyal ve sportif alanda da taçlandırmak istiyordu. Sadece 5 spor dalında Halter, Güreş, Futbol, Atletizm ve Eskrim dallarında yarıştık orada. Sonra... Sonra ülkemize döndük.
PARİS OLİMPİYATLARI 100 YIL ÖNCEYE MUHTEŞEM BİR SELAM OLACAK
Şimdi önümüzde yine 2024 Paris Olimpiyat Oyunları var. Tam 100 yıl sonra. Yol arkadaşımızın olmadığı dönemler artık geride kaldı. Geçtiğimiz günlerde İş bankası ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi bir iş birliği anlaşması imzaladı. Ben bunu “Yol arkadaşlığı” olarak isimlendiriyorum. Tıpkı Derek Redmond’ın o yarışı bitirirken destek olan babası gibi. Son hafta yaşadığımız sportif başarılara bir bakın... Orada “Yol arkadaşlarımız”ın izlerini göreceksiniz. Şundan artık eminim.. 1924 Paris Oyunları 101 yaşına ulaşacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıl önceye gönderdiği muhteşem bir selam olacak.
İlandır