AKP’yi biz seçtik vebalini ödeyeceğiz

DÜNYA yanıyor, Türkiye yanıyor... Bankalar, iş álemi önlem alması için hükümeti sürekli uyarıyor.

TOBB Başkanı ile Türkiye’nin en zengin işadamı, hükümeti uyandırmak için olayın vahametini fıkralarla anlatmaya çalışıyorlar.

Bir oda başkanı, Türkiye’nin geldiği noktayı "Sözün bittiği yerdeyiz" diye tanımlıyor.

Bütün bu vahim uyarılar, hükümeti ve Başbakan’ı pek etkilemiyor.

Onlar hálá tevekkül içinde "Evvel Allah bize bir şey olmaz" diyorlar.

Krizin başından beri işi ciddiye almayarak sürekli patinaj yapıyorlar.

Başbakan, Amerika’dan geldikten sonra ayağının tozuyla bankaları kriz rantçılığı yapmakla suçluyor.

Bununla da kalmıyor BDDK’yı (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) göreve çağırarak bankalara gözdağı veriyor.

İşadamlarına da kimsenin cebine para koymayacaklarını söyleyerek zulalarındaki paralarını çıkarmaları uyarısında bulunuyor.

Sonra da eşi hanımefendi ile Hindistan seferine çıkıyor.

Programda dünyanın yeni yedi harikasından biri sayılan Tac Mahal de var.

Bu nefis yapıyı birlikte gezecekler.

(Sanırım Tac Mahal’in ilginç ama dramatik öyküsünden çok etkilenecekler.)

* * *

Bizler, yani halk, bir gece önce Başbakan’ın AKP yöneticilerine Amerika gezisi hakkında verdiği bilgiden IMF ile anlaşacağımızı büyük bir sevinçle öğreniyoruz.

Ama "ümük" sıkıldı mı, sıkılmadı mı onu çözemiyoruz.

Bu arada Başbakan, arkadaşlarına IMF’den 30 milyar dolar borç alabileceğimiz müjdesini veriyor.

Buna çok ama çok seviniyoruz.

İşte sevgili okurlar, durum vaziyeti böyle...

Hiçbir şeyin farkında olmayan bir hükümet tarafından yönetiliyoruz.

En yakınlarını bile artık dinlemeyen "Tek lider" dönemi yaşıyoruz.

Bir zamanlar Tayyip Bey’e toz kondurmayanlar bile isyan etmiş durumdalar.

Onlar bile Başbakan’ın çevresinin "Evet efendimciler" tarafından sarılmış olduğunu söylüyorlar.

"AKP’den demokrasi bekliyorduk, büyük hayal kırıklığına uğradık" diyorlar.

Ben de kendilerine, "Günaydınlar efendim, sabah şerifleriniz hayırlı olsun" diyorum.

* * *

Erdoğan ve hükümetini daha üç beş ay öncesinde göklere çıkaranlardan biri, işlerin 2005’ten bu yana bozulduğunu şimdi itiraf ediyor.

Büyüme hızının o yıl yavaşlamasıyla Türkiye için alarm zillerinin çalmaya başladığını anlatıyor.

Gerçekten de Türkiye, 2005’ten hatta 2004’ten itibaren için için yanıyordu.

Ama küresel kriz ile içten içe sürmekte olan yangın birden dev alevlere dönüşüyor ve her yeri sarıyor.

Ancak alevlerin henüz başbakanlığa uzanmadığını anlıyoruz.

Belki de o nedenle AKP hükümeti, bütün uyarılara rağmen işin vahametini kavramakta zorlanıyor.

Bu kriz, AKP’nin Türkiye gibi potansiyeli büyük ama ekonomisi son derece kırılgan olan bir ülkeyi yönetecek yetisi olmadığını herkese gösterdi.

Yapacak bir şey yok. Bu iktidar bizim seçimimiz oldu.

Çaresiz vebalini ödeyeceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları