AKP’nin yeni AB stratejisi

SUSSEXTÜRKİYE -AB ilişkilerinde yeni bir ivme arayışı var.

Bu konunun tartışıldığı bir toplantı için geldiğim İngiltere’de, Kıbrıs sorunundan Ermeni meselesine kadar on beş yıldan beri duyduğumuz aynı argümanları bir kez daha duyunca, AB-Türkiye ilişkilerindeki tıkanıklığın ancak ilişkilerin değişen parametrelere göre yeniden tarif edilmesiyle rayına oturabileceğini gördüm.

Avrupa Birliği ile ilişkiler, soğuk savaş sonrası dönemin parametreleri içinde devam ettiği için tıkandı.

Türkiye, Doğu Avrupa ülkelerine açılan genişleme dalgası içinde yer almak için yola çıkmış, diğer adaylara eşit haklarla bu yolda yürüyebilme mücadelesi vermiş, kısmen kazanmıştı da.

Bu süreç Türkiye’nin demokratik reform sürecini hızlandırdı, ekonomik istikrar ve güven verdi.

Ama Irak savaşıyla birlikte yeni bir dönem başladı.

Artık, Türkiye’nin gündemi Avrupa Birliği merkezinden bölgesel sorunlara, bu sorunların yol açacağı sonuçlara hazırlanmaya kaydı.

Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerinin de bu değişen parametreler hesaba katılarak yeniden tarif edilmesini gerektiriyor. Yoksa tıkanıklığı aşmak çok zor olacak.

* * *

SOĞUK
Savaş sonrası parametrelerin belirlediği ilişki biçimi, Türkiye’nin iç ve dış sorunlarının Avrupa üzerinden çözümünü kolaylaştırıyordu. Bunun mekanizmaları net idi.

Bu dönem kapandı.

Kürt meselesinden, inanç özgürlüğüne, demokratikleşmeden, yolsuzluklarla mücadeleye kadar kendi sorunlarımızı Brüksel üzerinden değil, kendimizi mecbur hissederek çözmek zorundayız.

Dış sorunlarda da durum böyle. Yunanistan, Kıbrıs, Ermeni sorunlarının Türkiye’nin Avrupa üyeliği kozuyla çözülmesi mümkün değil. Çünkü bu koz artık zayıfladı.

Bu durumun farkına varmamak sorunların devamı demek.

Sorunlar, yeniden ikili çerçeveye oturtulmak zorunda.

Avrupa Birliği ile ilişkileri yeni parametreler içinde değerlendirme önerisi sorunları çözmekten kaçış gibi değerlendirilebilir.

Hayır. Tam tersi. Türkiye, sorunlarını Avrupa üyeliğinin belirsizliğine bırakamaz.

Çünkü bu sorunları çözmeden, gündeminden çıkartmadan, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölgede ilk kez yaşanan bu derin değişim sürecinden, beklentilerine uygun biçimde çıkamaz

* * *

BRÜKSEL dönüşü Londra’da yatırımcılarla görüşen Devlet Bakanı Ali Babacan’ı, Sussex’te İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın düzenlediği bu konferansta dinledim. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Churchill’in desteği ile başlayan Wilton Park konferansları, dünyanın çeşitli bölgelerinden konusunda uzman kişileri bir araya getirerek, bağımsız tartışma ortamları yaratıyor.

Bu konferansın açılışında konuşan Babacan, son haftalarda birkaç kez dile getirdiği bir "strateji değişikliği"nden söz etti.

Bu strateji, AB müktesebatı ile uyum çalışmalarına fasıllar açılmasa da devam etmeyi öngörüyor.

Müktesebata uyum için atılması gereken adımlar ve bunlarla ilgili takvim çalışmalarının yapıldığını öğrendik.

Bir nevi ulusal program niteliğindeki bu çalışma çok köklü bir reform sürecinin başlaması demek.

Bu yeni strateji yolsuzlukla mücadeleden gıda standartlarının yükseltilmesine, eğitimden sağlık hizmetlerine kadar hayatın çeşitli alanlarında Türkiye’nin standartlarını Avrupa ile uyumlu hale getirebilecekse neden olmasın?

Ama bunun için, "seçim dönemi de olsa reform yapmanın zorluklarını göğüslemeye hazırım" diyen bir siyasi liderlik şart.

Aksi halde sadece Avrupa Birliği hedefine bağlı bir program, Türkiye’nin ihtiyacı olan reform sürecinden sapmaların bahanesi haline gelebilir.
Yazarın Tüm Yazıları