Kimi dünyayı geziyor kimi göklerde geziniyor...

Emekli olduktan sonra bir kenara çekilmeyen, aksine tutkularını ileri yaşlarda keşfeden ve yaptıkları işlerle parmakla gösterilen o nevi şahsına münhasır insanlarla konuştuk.

Haberin Devamı

Bu yaştan sonra ne yapacaksın gezmeyi tozmayı? Otur oturduğun yerde!

Torun torba sahibisin, şimdi torun bakma zamanı...

Yaş 70 iş bitmiş! Sana mı kaldı bu işler?

Belli bir yaşın üzerindeki kişilerin sık duyduğu sözler bunlar. Özellikle de yoğun bir iş hayatını geride bırakıp emekli olduktan sonra aktif kalmak isteyenlere çok sık söyleniyor. Tam da bu nedenle pek çok insan ileri yaşta yeni yerler görmekten, yeni beceriler ya da hobiler edinmekten imtina ediyor.

Ancak bu sözlere kulak asmayan, emekli olunca etrafındakilerin sesini değil kendi iç sesini dinleyen, hayallerinin peşinden giden insanlar da var. Bir Sorudan Fazlası'nda bu kez hepimize ilham verecek bu hikâyeleri dinledik...

"KAHVE KÖŞELERİNDE OTURACAĞIMA GÖKYÜZÜNDE SÜZÜLÜYORUM"

Reşat K. (64)

Haberin Devamı

Ben emekli kimya öğretmeniyim, 49 yaşında emekli oldum. Bir gün parkta otururken paraşütle antrenman yapan bir grup insan gördüm. İlk defa gördüğüm için çok şaşırdım ve "Bu nasıl bir spor" diye düşündüm. Onları uzun uzun izledim, hem kendileri hem de hocaları ile sohbet ettim.. Bana istersem kursa katılabileceğimi söylediler. Zaten emekli olduğum için kendime bir uğraş arıyordum, kahve köşelerinde oturmaktansa bu tür spor aktiviteleri ile genç ve dinç kalmak istedim. Işık hızıyla kursa yazıldım ve hayatım değişti.

Yamaç paraşütü tam bana göre bir spordu, biraz da yatkınlığım vardı, virüs girdi içime bir daha da bırakamadım. Zaten sporu çok severdim ama yamaç paraşütü beni çok farklı bir disipline soktu. Daha sağlıklı olmaya başladım. Yaşım ilerledikçe gençleştim. Sağlık, yaşam kalitemizi olumlu yönde etkilediği için eskisine nazaran çok daha iyiyim, daha az hasta oluyorum mesela, kilo veriyorum ve daha fit kalıyorum.

Tehlikeli bir spor olduğunu düşünenler oluyor ama aslında öyle değil. Trafikten daha az tehlikeli. Bütün emniyet tedbirlerini aldıktan ve bilinçli yaptıktan sonra hiçbir olumsuz yanı yok. Duyduğumuz kazalar bireysel hatalardan kaynaklanıyor. Ben araç kullanırken daha tedirginim, havada özgürüm ve kendimi daha güvende hissediyorum.

Haberin Devamı

Tabii ki bu spora ne kadar önce başlarsanız o kadar iyi ama benim yaşımda başlamak isteyenler de rahatlıkla başlayabilir. Özellikle erken yaşta emekli olanlara kendilerine mutlaka fiziksel aktivite bulmalarını tavsiye ederim.

Kimi dünyayı geziyor kimi göklerde geziniyor...

"İNGİLİZCE ÖĞRENDİM, DÜNYAYI DOLAŞIYORUM"

Ayla B. (74)

Ben 48 yaşıma kadar devlet okulunda öğretmenlik yaptım. Hayalim hep emekliye ayrılıp dağ bayır gezmekti. Çalışırken hiçbir yere kımıldayamadım. 'Çocuklar büyüsün, biraz durumumuz düzelsin' diye diye yıllarca bekledim ama hiçbir zaman gezmek, yeni yerler keşfetmek için ekstra para bulamadım.

Emekliye ayrıldığımda eşimden boşanmıştım, elime geçen ikramiyeyle zar zor bir ev alabildim. Çocuklarım da hâlâ küçük olduğu için para kazanmam gerekiyordu. Ben de yine bildiğim işi yaptım ve özel ders vermeye başladım. Çalışma koşullarım daha rahat olduğu için bir gün tesadüfen gördüğüm bir ilan sayesinde paraşüte merak saldım. Bir hafta kursa katıldım ve 3- 4 defa atlama yaptım. O ayakların yerden kesilmesi, bulutların içinde salınmak ve o özgürlük hissi başımı döndürdü. Bu benim dönüm noktam oldu.

Haberin Devamı

"Nadide Hayat" diye bir film izledim birkaç yıl önce. Kocası öldükten kendini meşgul etmek için yeni hobiler edinmeye çalışan Nadide, dikiş kursuna gidiyor, koroya gidiyor ama hepsinden bir müddet sonra sıkılıyor. Sonra gazetede gördüğü bir ilan hayatını değiştiriyor ve kendini mavi sulara atıyor. Tıpkı Nadide gibi ben de bulutların arasında kendimi buldum ama bir müddet sonra sadece bizim ülkemizin gökyüzünde değil diğer ülkelerin karalarında da gezmek istediğimi anladım.

Çocuklara ne zaman bu hayalimle ilgili bir şey sorsam 'Aman anne, senin dilin yok nasıl gezeceksin oraları?' dediler, ben hepten hırs yapmaya başladım. Çocuklar  kendi başlarının çaresine bakacak yaşa gelmişti, "Artık kendimi düşüneceğim" deyip kolları sıvadım. Bir yandan özel ders vermeye devam ettim bir yandan İngilizce kursuna yazıldım. Arkadaşımın kızından İngilizcemi nasıl geliştirmem, nasıl pratik yapmam gerektiği konusunda tavsiyeler aldım.

Haberin Devamı

Kafaya koyduğum gibi bir yıl içinde yurt dışı tatiline hazırdım artık. Biraz yardımla uçak ve otel işlerini hallettim, bir yıldır biriktirdiğim para ile ilk Avrupa seyahatime çıktım. 'Yapamazsın' diyen çocuklarıma inat öyle güzel yaptım ki döndüğümde onlara “Artık benden bir şey beklemeyin, ben bundan sonra hep gezeceğim” dedim ve 51 yaşında gezgin hayatım başladı.

Yıllar içinde çok daha ucuza gezmenin yollarını buldum. Bütçem kısıtlı olsa da vaktim çoktu; bazı yerlere trenle gitmeye başladım. Bazen bir çıkıyor 2-3 ay sonra dönüyordum eve. Bu süre zarfında evim boş kalıyordu. Bir gezide tanıştığım bir genç, bana bir internet sitesinden bahsetti. "Kendi evini misafirlere açıyorsun, sen de gittiğin yerde aynı siteye üye olan diğer kullanıcıların evinde ücretsiz konaklayabiliyorsun" dedi. Bu siteye üye olduktan sonra hayat benim için çok daha kolay ve keyifli oldu. Kalacak yere para ödemediğim için istediğim yerde dilediğim kadar kalıyordum.

Haberin Devamı

Bu süre zarfında o kadar ülke ve şehir gezdim, o kadar çok insanla tanıştım ki hayatıma kattığı renkleri anlatmaya kelimeler yetmez.

Yaşıtlarım yaramaz torunlarına bakarken ben yaramaz çocuklar gibi oradan oraya gezdim durdum. Yaşıtlarımdan kimi arasam 'Dizim ağrıyor, belim ağrıyor' diye yakınıyor, ben seyahatlerde her gün kaç kilometre yol yapıyorum ağrı sızı hissetmiyorum.

Çocuklarım büyüdüğü ve kendilerine ait yaşantıları olduğu için çok zorluk yaşamadım ama 2 yıl önce bir torunum oldu ve onu çok özlüyorum. Torunumu ilk defa altı aylıkken gördüm, iki yılda sadece dört kez görebildim ve birlikte çok kısıtlı zaman geçirebildim. Hem onunla daha çok zaman geçirmek istiyorum hem de görmediğim yerleri gezmek istiyorum. Yine de tam zamanlı torun bakma hatta sabit bir yerde uzun süreli kalma fikri bile nefesimi daraltıyor. Ben artık bu gezgin hayatımdan vazgeçemem, çünkü bu benim yaşam tarzım haline geldi.

"PASTA ÇÖREK YAPMAYA MERAKLIYDIM İŞİ TİCARETE DÖKTÜM"

Nigar K. (65)

Benim çocukluğum yurt dışında geçti. Gurbetçi işçi bir ailenin çocuğuyum ve bana ailem hayatım boyunca çok çalışmayı ancak çalışırsam bir işe yarayacağımı ve daha dinç olacağımı aşıladı. Yurt dışında yaşadığımız süre boyunca hafta içi hep çalıştım ama hafta sonları da bir şeyler yapmak istiyordum. Orada ek iş yapmak için çok fırsatımız vardı, ben de boş durmamak için hafta sonları da bahçe peyzaj işlerinde çalışırdım.

Bir müddet sonra ailece Türkiye’ye kesin dönüş yaptık. Ben burada da çalışmaya devam ettim ve vakti gelince emekli oldum. Ama çalışmamak ve "Hiçbir işe yaramıyorum" hissi hiç bana göre değildi. Bir şey yapmam gerekiyordu. Arkadaşlarım 'Biçki nakış kursuna git, oya kanaviçe yaparsın hem de aile bütçesine katkın olur' dese de ben daha farklı şeyler istiyordum.

Önce birikimimle küçük bir butik açtım, çok fazla kazanmasam da yeni bir şeyler yapmanın verdiği keyifle bir yıl idare ettim. Ama zamanla orası da bana yetmemeye başladı, "Benim başka şeyler de yapmam lazım" diye söylenmeye başladım.

Yaptığım pasta, börek, çörekleri çevremdekiler çok beğenirdi. Sürekli 'Senin şu pastan çok güzel, bu böreğin efsane' deyip yaptırırlardı. "Neden bunlardan yapıp para kazanmayayım ki?" dedim ve küçük bir kafe açtım. Kışın butik yazın da kafe güzel kazandırmaya başladı. Gerisi de çorap söküğü gibi geldi zaten...

Önce butiğin yerini değiştirdik ve başına kardeşim geçti. Sonra kafeyi deniz kenarına bugünkü mekânıma taşıdım. Önceleri menüde 4-5 ürün varken gittikçe menüyü genişlettim, yöresel lezzetleri ekledim ve özellikle şehir dışından gelen turistlerin gözdesi haline geldim. Hafta sonu tatilim yok, gecem yok, gündüzüm yok, çok yoruluyorum ama bir o kadar da keyif alıyorum. Ben durduğum anda hasta olurum zaten, o yüzden elden ayaktan düşene kadar çalışacağım.

Kimi dünyayı geziyor kimi göklerde geziniyor...

"'BEN ARTIK ŞARKI DİNLEMEK DEĞİL ŞARKI SÖYLEMEK İSTİYORUM' DEDİM VE SAHNELERE ATLADIM"

Meysun B. (73)

Ben 33 yıl çalıştıktan sonra emekliye ayrıldım. Çalışırken o kadar aktiftim ki emekli olduktan sonra durabilmem mümkün değildi. İlk yıl yaşadığım şehirde arkadaşlarımla daha fazla vakit geçirdim ama böyle boş durmak hiç bana göre değildi. Derken torun bakmak için İstanbul’un yolunu tuttuk. Tabii ben öyle tüm gün evde torun bakacak bir kadın da değildim. Eşim de yanımda destek olduğu için, sabahları yemeği yapıp sonra dışarıda vakit geçirmeye, şehri keşfetmeye başladım. O keşifler sırasında çok güzel insanlarla tanışıp dost oldum. Evimizin olduğu bölgede oturan emekli tayfayla etkinlik etkinlik gezmeye başladık.

Zaten çalışırken de konser, festival gibi etkinliklere gitmeyi çok severdim ama her zaman mümkün olmuyordu. Artık bolca vaktim ve imkânım olduğu için o konser senin bu tiyatro benim gezmeye başladım. Ne Mustafa Sandal’ı kaldı ne Ajda Pekkan’ı… Çocuklarım 'Anne o kadar saat ayakta nasıl kalacaksın, yorulursun’ diyordu ama ben hiçbir şekilde yorulmuyor hatta daha da enerjik oluyordum.

Torunum kreşe başlayınca bana daha bol zaman kaldı. Bir müddet sonra şunu fark ettim: Artık tiyatro izlemek ve konserleri dinlemek yerine ben de onlar gibi sahnede olmak istiyordum. Yani tam bir ‘Ben artık şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum' durumu…

Oturduğum yere yürüme mesafesinde bir kültür merkezi vardı, oraya gidip kurslar hakkında bilgi aldım. Önce Türk sanat müziği korosuna yazıldım. Sonra da tiyatro kursuna. Sahnede olmak bana o kadar iyi geldi ki artık her şeyimi kurslarıma göre ayarlamaya başladım. Çocuk bakma zorunluluğum da yoktu ama yine de bu imkânları bırakıp İstanbul'dan ayrılmak istemiyordum. Memleketime daha az gider oldum, kurslarım başlayınca çalışkan öğrenciler gibi koşa koşa İstanbul’a döndüm.

Zamanla yıl içerisinde birçok kez konserlere çıkmaya başladık, tiyatro oyunumuzu farklı şehirlerde ve ülkelerde sergilemeye başladık. Sahneye çıkmaya başladığımda tam 55 yaşındaydım ve hayallerimdeki gibi bir hayat yaşıyordum.

Hafta içi sadece bir günüm boştu, başka etkinlik aradım ve o boş günü de halk oyunları ile doldurdum. Kendimden yaşça küçüklerle de arkadaşlık kurdum yaşıtlarımla da daha büyüklerle de. Her yaştan çok güzel dostlar biriktirdim. Kurslarım hâlâ devam ediyor, hatta şu anda hem tiyatro tekstlerinin hem de bu yıl alacağım solonun provalarını yapıyorum. Bir kere sahne tozu yuttum ya artık vazgeçemiyorum. 73 yaşındayım ve ezberim hâlâ çok kuvvetli… Kendimi bu denli meşgul ettiğim için böyle olduğunu düşünüyorum ve gücümün yettiği kadar bu şekilde hayattan zevk almaya çalışacağım.

* * * * * 

DURAKLAMA DÖNEMİ GİBİ ALGILANMAMALI

Emeklilik sürecinin duraklama dönemi gibi algılanmasının ve insanların daha durağan yaşamasının depresyona açık davetiye olduğunu söyleyen Klinik Psikolog Ebru Özkurt Topçu, çeşitli uğraşlarla meşgul olmanın kişinin kendini işlevsel hissetmesi için oldukça önemli olduğunu ifade etti ve ekledi: “Kendini işe yarar hissetmeyen insanın yaşam doyumu azalır bu da zaman içinde önemsizlik, değersizlik gibi duygulara neden olarak depresif ruh haline dönüşebilir.”

BOŞLUĞA DÜŞMEMEK İÇİN YENİ HOBİ VE UĞRAŞLAR EDİNİN

"Hayatının bu döneminde yeni şeyler öğrenmek, yeni rutinler oluşturmak gibi bir keşif süreci başlatmak yaşamı anlamlı kılar. Enerji ve motivasyon sağlar. İnsanın aktif oldukça işe yaradığını, bunu bildiği sürece de kendini daha değerli hisseder" diyen Topçu, yoğun iş sürecinden emekliliğe geçildiğinde boşluğa düşülmemesi için yeni hobi, uğraş ve ilgi alanlarına yer verilirse insanın yaşamında huzur, keyif ve mutluluk duygularının besleneceğini vurguladı.

DİNLENCE Mİ, EĞLENCE Mİ, GİRİŞİM Mİ?

Klinik Psikolog Ebru Özkurt Topçu, kendini genç ve dinç tutmak isteyenlere tavsiyeleri ise şöyle:

-- Öncelikle bu yaş grubundaki kişiler kendi istek ve ihtiyaçlarını fark etmeye odaklanmalı. Çoğunlukla bu yaşa kadar iş, aile, ekonomik amaçlar daha ön planda olabiliyor. Emeklilik sürecinde dinlence mi, eğlence mi, girişim mi hangisi daha iyi gelecekse bunlar düşünülmeli ve önceliklendirilmeli.

-- Kendi evinizde de yeni yaşam ve uğraş alanları oluşturabilirsiniz. Balkonunuzdaki veya evdeki saksılarla çiçek ve bitkilerle ilgilenebilirsiniz.

-- İnternet sayesinde yeni bir dil, el işi gibi hobilere kolayca ulaşılabilir.

-- Aynı şekilde hem yeni bir uğraş edinmek hem de sosyalleşmek isteyenler için seyahat, resim, fotoğraf, yabancı dil gibi kurslar araştırılabilir.

-- İş temponuzdan dolayı fazla vakit ayıramadıysanız ailenize, varsa torunlarınıza, arkadaşlarınıza zaman ayırmak için bu dönemi bir fırsat olarak görebilirsiniz.

-- Özetle emeklilik döneminize kadar neler eksik kalmış, az vakit ayrılmış pişmanlığı yaşatıyorsa; bu alanlara yoğunlaşmak iyi gelecektir. Çevre baskısı ve el alem ne der prangasından uzaklaşarak “Ben ne istiyorum?” sorusunun cevabıyla yeni yaşam dönemi şekillendirilmelidir.

Fotoğraflar: iStock

Yazarın Tüm Yazıları