Paylaş
Hukuken psikolojik şiddet kapsamında değerlendirilen bu durum, çoğu zaman dile getirilmiyor, ailelerden saklanıyor, görmezden geliniyor. Belki de kaçamak görüşmelerle, sağlıksız bir evlilik yürütülmeye çalışılıyor.
Sebebi her ne olursa olsun kimsenin ailesi ile görüşme özgürlüğünün elinden alınamayacağını vurgulayan uzmanlar, evliliklerinde böyle bir duruma maruz kalan kişilerin bunu normalleştirmeden kendi sınırlarına ve özgürlüklerine bir müdahale olduğunun farkına varmaları ve bu sınırlara sahip çıkmaları gerektiğini belirtiyor.
Biz de ‘Bir Sorudan Fazlası’ serimizde eşleri tarafından benzer muamelelere maruz kalan, evliliği bozulmasın diye sineye çeken ya da çekmeyenlerle ve böyle baskı altında olan kişilerin aileleriyle konuştuk.
* * * * *
‘ASLAN GİBİ KARDEŞİMİ KAFESE SOKTU’
Ceyda H. (42)
Benim erkek kardeşimle aram çocukluğumuzdan beri çok iyidir. Aramızda yaş farkı da az olduğu için ikiz gibi büyüdük. Ben evlendiğimde abla kardeş ilişkimiz aynı şekilde devam etti. Eşim de onu çok sevdiği için yine sık sık görüşüyorduk, ta ki kardeşim evlenmeye karar verene kadar. Evlenmek istediği kızı hiç tanımıyorduk; üniversitedeyken sevgili olmuşlar, sonra da evlenmeye karar vermişler. İlk tanıştığımızda sevdim aslında gelinimizi, hiçbir problemim yoktu ama zamanla kardeşimi eskisi gibi görememeye başladım. ‘Evlilik telaşıdır, evlenince eski düzenimize döneriz’ dedim ama hiç öyle umduğum gibi olmadı. Evlendikten sonra daha beter oldu, kardeşimin yüzüne hasret kaldım.
Benim aslan gibi kardeşimi kafese soktu resmen, kendisi de aslan terbiyecisi gibi elinde kırbaçla kardeşimi sirk hayvanına çevirdi.
Önceleri ikisini birlikte yemeğe, kahvaltıya davet ediyordum ama hep bir bahaneyle gelmiyorlardı. Eskisi gibi gelip geçerken uğramaları, telefon açıp "Maç izlemeye geliyorum" demeleri kesildi de kesildi kardeşimin. Sonra eşi yanındayken telefona bile cevap vermemeye başladı. Eşinin engel koyduğunu anlıyordum ama bir türlü anlam veremiyordum. Neden bir insan sevdiği kişinin sevdiklerini görmesine, ailesi ile vakit geçirmesine engel olurdu ki? Kardeşimle bir gün resmen benim zorumla gizlice buluştuk.
Evlendiğinden beri takındığı bu tavrın, bana ve annemlere karşı mesafeli oluşunun nedenini sorduğumda aldığım cevap beni şok etti. Vay efendim karısı çok kıskançmış da tüm ilginin onda olmasını istiyormuş, onu kimselerle paylaşamıyormuş ne yapıyorsa çok sevdiğinden yapıyormuş. Kardeşimi resmen buna inandırmış, onu ailesinden uzaklaştırmasının nedenini sevgi pıtırcıklığına bağlamış. “Sana diyecek sözüm yok, böylesinin doğru olduğuna inanıyorsan bildiğini yap” dedim ve o gün özel olarak buluştuğumuz son gün oldu. Sonraları bayramlarda mecburi ve kısacık tutulan bayram ziyaretleri haricinde hiç görüşmedik. Hatta bazen bayramlarda bile gelmiyorlar. İlk zamanlar çok üzülüyordum ama artık ben de umursamamayı öğrendim.
Bir seferinde nasıl olduysa kardeşim tek başına anneme gitmiş. Annem sitem etmiş "Oğlum ne oldu bize, neden bu kadar uzaklaştın bizden, biz ne yaptık sana?" demiş. Kardeşim de "Anne bildiğin gibi değil, her akşam telefonumu elimden alıp sizi arayıp aramadığımı kontrol ediyor. Benim size düşkünlüğüm onu en başından beri çok rahatsız etti. 'Senin artık ailen onlar değil, böyle bağımlı yaşanmaz' diye beni mecburen uzaklaştırdı. Kontrolü dışında da görüşmeme engel oluyor, şimdi geldiğimi duysa kıyametleri koparır. Özellikle kardeşime düşkünlüğüme tahammül edemiyor. Çok ilginç bir şekilde beni sizden kıskandığı kadar başka kadınlardan kıskanmıyor. Derdi tasası sizsiniz. Karımı seviyorum ama artık benim de canıma tak etti" diye uzun uzun anlatmış, dert yanmış.
Yani özetle kardeşim karısı tarafından bildiğiniz göz hapsinde, komut alıyor, itaat ediyor, yanlış bir şey yaparsa cezalandırılıyor. Biz de iplerini çok uzun zamandır karısının eline verdik zaten. İpler ne zaman kopacak merakla bekliyoruz.
‘EŞİMLE AİLEM ARASINDA KALIYORUM, GİZLİ GİZLİ BULUŞUYORUM’
Gizem N. (38)
Ben eşimle severek evlendim. Aslında özünde çok iyi bir insan ama aşırı kindar ve sabit fikirli. Benden önce bir nişan atmıştı ve ailem bu nedenle evlenmemize karşı çıkıyordu. Ben onları dinlemedim ve nişanlandık ama evlenene kadar kavga gürültü ile geçti. Annem birkaç defa "Evlenmeden yol yakınken dönün" dedi bize. Sadece annem değil babam ve kardeşlerim de istemiyordu ve iyi davranmıyordu nişanlıma.
"Evlenince herkes alışır, düzene girer her şey" diye düşünüyordum ama eşimin içinden bir canavar çıktı resmen. Nişanlıyken sessiz kaldığı şeylere büyük tepkiler vermeye başladı. Ailem onu sevmiyordu o da ailemi sevmiyordu. Buna alışmıştım zaten ama evlendikten sonra ne zaman "Aileme ziyarete gidelim" desem gelmek istemediğini söylemeye başladı. Bu nedenle ben tek gidiyordum. Sonraları "Neden bu kadar sık gidiyorsun? Gitme" demeye başlayınca bizde kıyametler koptu. Resmen ailemle görüşmemi istemiyordu. Aileme gidip gelince hareketlerim değişiyormuş, özellikle ablam ve annem beni dolduruyormuş (ki bu doğru), böyle giderse tam da onların istediği olacakmış. Sürekli bana ailemi kötülüyordu, “Bize şunu şunu yaptılar, seni önemsemiyorlar, diğerlerine verdiği değeri sana vermiyorlar, çünkü onları dinlemeyip benimle evlendin” diye aklıma bu düşünceleri sokuyordu.
Eşimi seviyordum ama ailemi de karşıma almak istemedim hiçbir zaman.
Eşim sonunda ailemin evine gitmemi yasakladı. Evet, bildiğiniz yasak koydu, "Artık onlarla görüşürsen evliliğimiz biter" dedi. O kadar arada kaldım, o kadar zor günler yaşadım ki… Biri kolumdan diğeri bacağımdan tutmuş da çekiyorlarmış gibi hissediyor, kimseden vazgeçmek istemiyordum. Zaten neden bir insan böyle bir tercihe zorlanır ki? Birbirlerini sevmiyorlar ve bir araya gelmiyorlar tamam ama bana kimsenin böyle bir zincir vurmaya hakkı yoktu. Tabii ki itiraz ettim ve istediğim zaman gideceğimi söyledim. Ama oraya gidip geldikten sonra eşim uzun süre küsüyor, gereksiz yere bağırıp çağırıyordu. Sinirlerimiz geriliyordu. Ben de çareyi gizlice gitmekte buldum.
Çocuğumuz olunca belki o kalpleri yumuşatır diye düşündüm ama maalesef o da bir işe yaramadı. Ailem hastaneye bile gelip yanımda olamadı. İlk gece "Sen eve git ablam yanımda dursun" dedim, "Asla olmaz" dedi. Bizi bir saniye bile yalnız bırakmadı. Benim ailem çocuğumu bir ay boyunca sadece fotoğraflardan gördü. Bu sürenin sonunda yine eşime söylemeden bebeğimle gidip onlarla zaman geçirdim. Sonra bir gün yine açtım konuyu, ne kadar üzüldüğümü söyledim, azıcık da ağladım. “Ben asla onların evine gitmem, onları da bu evde görmek istemiyorum. Zaten sen istediğin zaman gidiyorsun torunlarını görüyorlar, sanki ben farkında değilim, görüyorlar işte torunlarını...” dedi.
Böyle arada kalmak o kadar yıpratıcı ki... İki günlük dünyada böyle şeyler yaşamak ne kadar saçma.
'AİLEMLE KAÇAK GÖÇEK GÖRÜŞÜYORUM'
Selim Ö. (39)
Şu hayatta en üzüldüğüm konu bu diyebilirim. Aslında evliliğimin ilk yıllarında eşimle ailem arasında herhangi bir sorun yoktu. Ben ailenin en büyük oğluyum, benden 3 yaş küçük bir erkek kardeşim ve 5 yaş küçük bir kız kardeşim var. Biz evlendikten bir yıl sonra erkek kardeşim evlendi ve eşimin ailemle arama mesafe koymaya başlaması tam da bu dönemlere denk geldi. Ailem her zaman ona sevgi dolu yaklaştı, kendi kızlarından ayırmadılar ama eşim kardeşimin eşini hiç sevmedi.
Önceleri aynı zamanlarda annemlere gitmek istemedi; bazen mecburen gittik bazen bahaneler uydurduk. Ben sorunun tam olarak ne olduğunu anlamadım ama "Ailen bize farklı onlara farklı davranıyor, onlar el üstüne tutuluyor" gibi sözlerle aklıma girmeye çalıştı. Konumuz hep buydu. "Bana düğünde bu kadar taktılar onun düğününde bu kadar altın olmuş", "Ben kahvaltı hazırlıyorum o prenses gibi kahvaltıya geliyor" gibi bir sürü benim fark etmediğim ama onun pür dikkat delil topladığı detaylar her gün bir posta önüme geliyordu.
Eşim ilerleyen dönemde, "Anneni arama, kardeşinle konuşma, bu bayram asla gitmiyoruz, sen de gidersen boşarım seni" gibi tehditlerle beynimi yedi ve hâlâ yemeye devam ediyor. Bizim bir kızımız var, kardeşimin bir oğlu oldu. Bizim meseleler bitti şimdi "Torunlara farklı davranıyorlar" muhabbeti yapıyor. Her gün bir şeye takıyor ve bana yasaklar koyuyor. Önceleri bu durumdan kimseye bahsetmiyordum ama annemle durumu paylaştım, “Sizinle telefonla konuştuğumda bile olay çıkıyor günlerce kavga ediyoruz” dedim. Yuvam yıkılmasın diye eşimin kurallarına uyuyorum ve ailemle kaçak göçek görüşüyorum.
Eşlerin aileleriyle görüşmeleri konusunda birbirlerine yaptıkları müdahalelerin oldukça olumsuz yansımaları bulunur. Bireysel olarak da bu durumu yaşayan kişinin hissedebileceği çaresizlik, mutsuzluk, kaygı, öfke gibi duygular kendini kapatma veya çatışma halleriyle negatif sonuçlara sebep olur. (Aile ve Çift Terapisti, Klinik Psikolog Ebru Özkurt Topçu)
‘GÖRÜNÜRDE ENGELLEMİYOR AMA BİR BAHANEYLE EVE DÖNMEMİ SAĞLIYOR’
Ezgi N. (36)
Benim düğünümde bizim aileler arasında kavga çıktı, yani daha o zaman başladı bizim aileler arasındaki münakaşa... En mutlu günüme gölge düşüren bu olay beni de çok üzdü ama çok uzatmadım. Eşimin ailesine karşı her zaman saygılı davrandım ama eşim benim ailemi haksız gördüğü için o gün bugündür aileme karşı çok mesafeli. Ne seviyor ne sayıyor...
Her fırsatta konu bir şekilde oraya geliyor, 'Annen baban şöyle, kardeşlerin böyle' gibi sözlerle ailemi kötülüyor. Ailemle görüşmemi engellemiyor tabii ki, buna gücü de yetmez zaten, bunu dile getirmeye cesaret de edemez ama ben ne zaman baba evine gitsem bir bahane buluyor, beni arıyor ve eve dönmemi sağlıyor.
Annemlere gittiğimi anlıyor ve ya eve misafir getiriyor, ya "Yemek yok" diyor, ya "Dışardan yemek getirdim, gel" diyor, ya da çocuğun dersini, uyku saatini bahane edip eve dönmemi istiyor. Sanki ben çocuğumun ödevini uyku saatini düşünmüyormuşum ve sanki o da çocuğu ile çok ilgili bir babaymış gibi…
Evliliklerinde böyle bir duruma maruz kalan kişilerin öncelikle bunu normalleştirmeden kendi sınırlarına ve özgürlüklerine bir müdahale olduğunun farkına varması gerekir. Kendini korumak, kendi sınırlarına sahip çıkmakla başlar. Aile ile görüşmenin engellenmesi sonucunda hissedilen olumsuz duygular, rahatsızlıklar ve talepler konusunda kişi kendisini net bir şekilde ifade etmelidir. Korku ve endişe nedeniyle buna maruz kalan kişinin durumu gizlemesi kendi yükünü daha da artırır. Ailenin üzülmemesi, sorun çıkmaması adına bu durumu saklamak, istenenin aksine karmaşaya neden olacak ve kişiyi çözüm yollarından uzaklaştıracaktır. Sosyal çevre ve/veya profesyonel destek alınabilecek kaynakların kullanılması da oldukça önemlidir. (Aile ve Çift Terapisti, Klinik Psikolog Ebru Özkurt Topçu)
* * * * *
PSİKOLOJİK ŞİDDET STATÜSÜNDE DEĞERLENDİRİLEBİLECEK DAVRANIŞLARDAN
Avukat Zühal Akbel, ülkemizde boşanma davalarında fiziksel şiddet kadar psikolojik şiddet kavramına da oldukça sık rastlandığını, evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin diğerini görmezden gelmesinin, ihtiyaçlarını yok saymasının, kişilik haklarına saldırı, hakaret ve benzeri birçok durumun psikolojik şiddet olarak adlandırılabildiğini söyledi.
Akbel, Yargıtay kararında bahsi geçen 'eşlerden birinin, eşinin ailesi ile görüşmesine engel olması veya buna izin vermemesi' şeklindeki baskılayıcı ve kısıtlayıcı eylem, söylem ve davranışların, psikolojik şiddet statüsünde değerlendirilebilecek nitelikte olduğunun altını çizdi.
Peki bu nedenle eşine dava açan eş, bunu nasıl kanıtlayacak? Buna maruz kalan eşin hukuki olarak izlemesi gereken yol nedir?
Psikolojik şiddet ve baskıya maruz kalan eşin, evlilik birliği içinde ortak bir hayat sürdürmenin artık mümkün olmadığı gerekçesiyle boşanma davası açabileceğini belirten Akbel, atılması gereken adımları anlattı:
"Boşanma davalarında duygusal ve psikolojik şiddet; tanık beyanları, uzman görüşleri ve bu hususta bulunan delillerin incelenmesi ile ispat edilebilir. Evlilik birliği içinde şiddet sadece fiziksel vücut bütünlüğüne karşı bir eylem değildir. Eşlerden birinin diğer tarafa karşı kişilik haklarına saldırı düzeyinde baskılayıcı ve engelleyici söylemleri ve eylemleri de psikolojik bir şiddet türüdür. Bu, aynı zamanda boşanma davasının açılması için geçerli bir hukuki nedendir.
Bu noktada psikolojik şiddet ve baskıya maruz kalan eş evlilik birliği içerisinde ortak bir hayat sürdürmenin artık mümkün olmadığı gerekçesi ile boşanma davası açabilir. Zira eşlerin birbirine karşı evlilik birliği içerisinde yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülükleri eşlerden birinin yerine getirmemesi, eşine psikolojik şiddet uygulaması, eşini ailesi ile görüştürmemesi, eşinin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlamak istemesi gibi eylemler, psikolojik şiddet tanımına giren ve kişilik haklarına saldırı niteliğindeki davranışlardandır.”
Avukat Zühal Akbel, eşine karşı bahsi geçen kısıtlamalar ve baskılarla psikolojik şiddet uygulayan kişinin eylemlerinin evlilik birliğinin sona ermesinde kusurlu olduğunun göstergesi olduğunun altını çizdi.
Türk Medeni Kanunu Madde 174, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir” şeklindedir. Yani mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu eş, maddi tazminat talep edebilir ve boşanmaya sebep olan olaylar sebebiyle kişilik hakları saldırıya uğradığı gerekçesi ile manevi tazminat talebinde de bulunabilir. (Avukat Zühal Akbel)
Paylaş