Güncelleme Tarihi:
“Kocamın ailesiyle anlaşamıyorum. Onlarla buluştuğumuzda kendimi görünmez hissediyorum çünkü konuşulan tek konu kocam. Bana doğrudan hitap etmiyorlar bile. Sadece kocamdan bahsediyorlar. O yüzden aile buluşmalarına gitmek istemiyorum. Ama bir kızımız var ve onun bu etkinlikleri kaçırmasına üzülüyorum. Bu konuda daha az kötü hissetmemi sağlamanın bir yolu var mı? Kendimi iyi hissetmediğim yerlere gitmek zorunda mıyım?”
Bu cümleler Washington Post’un Güzin Abla'sı Meghan Leahy'nin tavsiye köşesine yazan bir okura ait ama söyledikleri çok tanıdık değil mi?
Konu hakkında ülkemizdeki durumun bir fotoğrafını çekelim, insanlara görüşlerini soralım dedik, kelimenin tam anlamıyla bir dokunup bin ah işittik. İşte eşlerinin aileleri tarafından görmezden gelinen, yok sayılan insanların kendi anlatımlarıyla hikayeleri…
‘EŞİM GERÇEKLERİ GÖRMEZSE EVLİLİĞİMİZ İÇİN TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR DEMEKTİR’
Esen T. (34)
Eşimle yedi yıldır evliyiz. Evlilik öncesinde de beş yıl kadar sevgililik dönemimiz oldu. Sevgili olduğumuz dönemde eşimin ailesi ile hiç tanışmadım. Benim ailem ise eşimi tanırdı, nadir de olsa çaya kahveye davet ederdi. O zamanlar bu durumu yadırgamaz, “Sanırım işler ciddiye binince tanıştıracak” der geçerdim. Fakat sebebini evlenince anladım.
Öncelikle şunu söyleyeyim, eşimin ailesi ile gerçekten nişandan bir hafta önce tanıştım. Ailesi bunun için eşime kızgındır diye düşünürken geç tanışmayı onların istediğini öğrendim. Meğer “Ne o öyle yüz göz mü olacağız? Ne kadar geç o kadar iyi” demişler…
Tanışma günü kelimenin tam anlamıyla yüzüme bile bakmadılar. İşimle, ailemle, hayatımla ilgili hiçbir şey sormadılar. Evlilik kararımızla ilgili de konuşulmadı. Sanki ben orada yokmuşum gibi sadece çocukları ile sohbet ettiler. Çok bozuldum ama bir şey demedim. Eşim de sanki olan bitenin farkında değilmiş, bir anormallik yokmuş gibi davranıyordu. Nişan sürecine gölge düşmesin diye ses etmedim çünkü bu durumun baki olacağını tahmin etmemiştim.
Tam yedi yıl oldu ve her şey aynı. Ne zaman eşimin ailesiyle görüşsek ortamda ben yokmuşum gibi davranıyorlar. Hastalansam aramazlar, arasalar bile benim hastalığım hariç her şeyden bahsederler. Bir şeye ihtiyacım olsa görmezden duymazdan gelirler.
Ben de son zamanlarda aile görüşmelerine gitmemek için bahaneler bulmaya başladım. Çünkü kendimi onların yanında inanılmaz rahatsız hissediyorum. Bu durumu birkaç kere eşimle paylaşmaya çalıştım. Farkında olmadığını, dikkat edeceğini söyledi ama bunu fark etmemek için kör olmak gerek!
Biraz daha böyle giderse eşime ailesi ile görüşmek istemediğimi anlatacağım. Eğer gerçekleri görebilirse ne ala, göremezse evliliğimiz için tehlike çanları çalmaya başlamıştır demektir. Çünkü artık dışlanmaya dayanamıyorum.
Her anne baba çocuğunun iyiliğini istiyor elbette ama çoğu ebeveyn çocuğunu tanımıyor aslında. Kendisinin uzantısı olarak gördüğü çocuğunun başka bir karakteri olduğunu fark edemiyor. Dolayısıyla kendisine uygun gördüğü eş adayı aslında çocuğuna hiç hitap etmiyor. Evlada doğru gelen ebeveyne yanlış geliyor, bu durumda da ‘çocuğunun iyiliği’ için inancı altında vazgeçirmeye, engellemeye yönelik davranışlarla müdahale ediyor.
İlişki ve Evlilik Danışmanı Yeşim Varol‘KAYINVALİDEME GÜLÜP GEÇİYORUM ARTIK’
Zeynep T. (47)
Eşim, iki kız çocuktan sonra doğan erkek olarak tahmin edilebileceği üzere annesinin gözdesi. Ablaları da annelerinin bu tavrına çok bozuluyor ama yaş alan insanları değiştirmek pek mümkün değil haliyle. Dışarıdan baksanız kayınvalidem oğlunu çok sevdiği için beni de seviyormuş gibi görünüyor. Ama bu maalesef sadece görünen. Gerçek hiç de öyle değil. Çünkü o çok klişe ‘gelinini oğlundan kıskanan kaynana’ sendromunu yaşıyoruz.
Eşimin annesi bu kıskançlığını laf sokarak ya da kötü davranarak göstermiyor. Tam tersi bana herhangi bir davranışta bulunmaya dahi tenezzül etmiyor.
Hemen örnek vereyim: Diyelim kayınvalideme oturmaya gittik, “Oğlum aç mısın yemek hazırlayayım mı?” diye sorar. Bana asla sorulmaz. “Çay mı içelim oğlum kahve mi?” der, yine benim ne istediğim merak edilmez. “Yarın pikniğe gidelim mi?” diye plan yapmak ister ama ben yokmuşum sadece oğlu gelecekmiş gibi davranır. Eşim her seferinde “Zeyno sen de aç mısın? Kahve içer misin? Pikniğe gitmek ister misin?” diye beni de dahil eder. Ama annesi asla anlamaz anlasa da duymazdan gelir.
Başlarda buna çok bozuluyor, sinirleniyor, üzülüyordum ama artık alıştım. Hatta bu bana komik gelmeye bile başladı. Çünkü kayınvalidemin ruh sağlığının yerinde olmadığının farkındayım. Onunla beraberken yanımda küçük bir çocuk varmış ve kendini ispatlamaya çalışıyormuş gibi düşünüyorum. Bıraktım böyle mutlu oluyorsa olsun. Çünkü kendini her seferinde rezil ediyor, herkes onun bile isteye kötülük yaptığını düşünüyor.
‘ONLARDA GELİN VE DAMATLARI GÖRMEZDEN GELMEK BİR GELENEK’
Furkan S. (36)
Eşimle birbirimize çok aşık olarak evlenme kararı aldık. Gözüm başka bir şey görmedi, sadece onunla evlenmek hayatımı birleştirmek istedim. Ailesini falan hiç düşünmedim çünkü "Bu kadar sevebildiğim, anlaşabildiğim bir insanı yetiştiren insanları da severim" diye düşündüm. Ama hiç de öyle olmadı. Ben hayat görüşümün bu kadar uymadığı, konuşacak bir şey bulamadığım, bu kadar mutsuz, kavgacı ve en kötüsü de kibirli insanları ilk kez gördüm.
Eşimin ailesi ile ilk tanıştığımda bir gerilim, yolunda gitmeyen bir şeyler hissettim ama pek önemsemedim. Ama ipler düğün sürecinde koptu. O kadar burunları büyüktü ki her şeyin en iyisini, pahalısını istediler. Allah'tan kızları onlar gibi değildi. O süreçte ailesiyle çok mücadele etti. Eşimin ailesinin beni yok sayması zaten düğün sürecine dayanıyor. Her şeyi kızlarıyla konuştular, istediler, kavgalar ettiler, bana kimse fikrimi sormadı, "Ne istersin, durumun müsait mi?" demedi. Neyse ki eşim beni iyi tanıyordu ve yine neyse ki her konuda aynı fikirdeydik.
İlk evlendiğimiz dönemde her şeyi sineye çekip ailesine yanaşmaya çalıştım. Aradım, hâl hatır sordum, gittim, evime davet ettim. Ama karşımda adeta bir duvar vardı. Kayınpederimi, kayınvalidemi ya da eşimin abisini aradığımda benimle konuşmak istemediklerini belli ettiler. Kısa kısa cevaplar verip telefonu kapatmaya çalıştılar. Evimize davet ettiğimizde beş kere çağırsak birine teşrif ettiler, diğerlerini bahanelerle geçiştirdiler. Biz gittiğimizde bana kuru bir ‘hoş geldin’ dediler, hâl hatır bile sormadılar. Ben konu açmaya çalıştıkça kestirip attılar, kızlarıyla konuşmaya devam ettiler.
Bir iki derken baktım böyle devam ediyor ben de elimi eteğimi çektim. Yani kaynanamı anlarım belki benimle konuşacak bir şey bulamıyor ama kayınpederim ve eşimin abisine çok şaşırıyordum. Daha sonra geniş aileyi tanıdıkça hepsinin böyle olduğunu gördüm. Eşimin kuzenleri, teyzeleri, amcası falan da hep böyle. Sanırım dışarıdan insanları kabul edemiyorlar. Zaten toplu buluşmalarda da genelde hiçbirinin eşleri olmuyor. Mesela kayınpederim de eşinin ailesiyle pek görüşmezmiş.
Yani anlayacağınız eşimin ailesinde gelinleri ve damatları görmezden gelmek bir gelenek halini almış. Ne diyeyim, kendileri bilir. Bana böyle davranıldığı için artık eşim de aile buluşmalarına çok nadir gidiyor, üç yaşındaki oğlumuzun da olduğu çekirdek ailemizle çok mutluyuz. Şimdi eşimin ailesi torunlarını özledikçe geliyor, ancak o vesileyle birbirimizi görüyor, daha doğrusu birbirimizi görmezden geliyoruz.
Kök aileyle çatışma özellikle henüz evlilikte acemi yeni evli bir çift için elbette çok zorlayıcı. Gençler nasıl yöneteceklerini bilmedikleri bir durumun içinde buluyorlar kendilerini. Zaten birlikte yaşamak yeterince zorlayıcıyken ebeveynlerinin mutsuz olduğunu düşünerek huzurlu olmak zor bir durum. Çoğu zaman birbirleriyle alttan almak, tekrar tekrar ziyarete gitmek, sebepsiz yere özür dilemek gibi kişiliklerini zorlayacak tavizler isteyerek tartıştıkları için evlilik de sakat başlıyor.
İlişki ve Evlilik Danışmanı Yeşim Varol‘VEJETARYEN OLMAMA RAĞMEN ET YEMEKLERİ YAPIYORLAR’
Meltem Y. (30)
Benim eşim ailenin ikinci çocuğu, kendisinden üç yaş büyük bir abisi var. Abisi ile iki yıl ara ile evlendik. Ben ailelerine girdiğimde zaten çok sevgili bir gelinleri vardı ve el üstünde tutuluyordu. Kızları olmadığı için onu kızları gibi benimsemişlerdi, öyle hürmet ediyorlardı.
Onu ne kadar el üstünce tutuyorlarsa beni de bir o kadar kabullenemediler. Bayramlarda hep ziyaretlerine gideriz, oğulları düşünmez ben her gidişimizde mutlaka hediye alırım, orada kaldığımız süre boyunca yemeğinden temizliğine yardımcı olurum ama yine de ilk gelinleri kadar sevmiyorlar beni. Sevmelerini de geçtim, değer vermiyorlar hatta görmezden geliyorlar.
Evliliğimizin ilk zamanlarında kayınvalidem ile minik bir ağız dalaşımız olmuştu, o tuzu biberi oldu ama ondan öncesinde de sevmemişti beni. Kayınpederim zaten kayınvalidem ne derse ne isterse onu yapan bir kukla gibi, kendi fikri yok ama kayınvalidem ben ne yaparsam yapayım beğenmiyor, sinir oluyor. Hep üstten üstten bakışlar, imalar yaparak 'Sen bizim için değersizsin'i çok güzel bir şekilde hissettiriyor bana.
Beni ne kadar önemsemiyorlar size bir örnek vereyim: Ben vejetaryenim, yani et yemiyorum. Biz onlara ziyarete gittiğimizde hep et yemekleri yapılıyor, inadına, bile bile… Çünkü diğer gelini et hastası, etsiz sofraya oturmuyor. Bana özel bir sebze yemeği ya da başka bir şey asla yapılmıyor. Ne zaman gitsem çorba (kıymasız yaparsa) ya da salata ile geçiştiriliyor.
Bunun gibi birçok örnek sayabilirim size. İlk çocuğumu doğurduğumda görmeye 20 gün sonra geldiler, diğer gelininin ilk doğumunda ne yaptılar bilemiyorum ama eminim önüne kırmızı halı sermişlerdir. İkinci doğumu benden bir yıl sonra oldu. Kapı süsünden çikolatasına, lohusa şerbetinden bebek arabasına kadar her şeyini yaptılar. Bana resmen 'Sen bizim için önemsizsin, değersizsin' mesajı veriyorlar ama eşimi çok sevdiğim için katlanıyorum. Önceleri bana 'Abartıyorsun' diyordu ama şimdi o da kabul etti. Sonuçta bana yapılan saygısızlık ona da yapılmış sayılıyor. Onların beni bu şekilde görmezden gelişleri bizi iyice uzaklaştırdı. Artık sadece bayramdan bayrama çok kısa ziyaretler yapıyoruz. Kayınvalidem baktı oğlunu da torununu da göremeyecek, bana yanaşmaya çalışmaya başladı ama artık çok geç, onu asla affetmiyorum affetmeyeceğim de…
* * * * *
'KEŞKE EBEVEYNLER ÇOCUKLARINA SAYGI DUYMAYI BAŞARSALAR'
Yukarıdaki hikayelere benzer durumları yaşayan çok fazla insan var. Peki ama anne babalar neden çocuklarının eşlerine kötü davranıyor, neden gelinlerini ya da damatlarını görmezden geliyor?
İlişki ve Evlilik Danışmanı Yeşim Varol bu soruyu, “Keşke ebeveynler büyüttükleri çocuklarına, onların seçimlerine güvenmeyi ve saygı duymayı başarsalar. Ama sağlıklı ayrışmayı başaramayan ebeveynler, çocuklarının büyüdüklerini ve kendi hayat seçimleri olduğunu kabul etmekte zorlanıyorlar. Bir de mizaçlarında saldırganlık, kıskançlık veya kontrolcülük gibi özellikler varsa, sınırı aşan davranışlara çok rastlanıyor. Saygı kavramını doğru biliyorsak, onaylamadığımız durumlara da saygı göstermemiz gerektiğini bilmeliyiz” diye cevapladı.
KENDİ YAŞAMINI BELİRLEYEMEYENLER ÇOCUKLARI ÜZERİNDEN GERÇEKLEŞTİRMEK İSTİYOR
Genelleme yapmak pek doğru olmasa da Türk toplumunda kayınvalidelerin çocuklarının evliliklerine daha fazla müdahil olması oldukça yaygın. Hal böyle olunca akıllara, "Çocuğunun eşini yok saymak ebeveynlere özellikle de annelere daha mı ‘güçlü’ hissettiriyor?" sorusu geliyor.
“Bizim toplumumuzda çocuğunun karnesini kendi başarı belgesi olarak gören, ‘Biz takdir aldık’ şeklinde çoğul cümleler kuran çok anne var maalesef” diyen Yeşim Varol şunları söyledi:
“Annenin hayatında kendi arzularını gerçekleştirememiş, kendi yaşamını belirleyememiş olması tüm hedeflerini çocuğu üzerinden gerçekleştirmek istemesine sebep olabiliyor. Dolayısıyla bu rotada kontrol edemediği bir sapma hele ki o değişimin başka bir kadından kaynaklı olması büyük bir iç çatışmaya ve baş edemediğinde de yok sayarak gücünü koruma çabasına sebebiyet veriyor.”
GELİN/DAMAT BÖYLE DURUMLARDA NE YAPMALI?
Varol, “Böyle bir durumda evli çift yeni bir çekirdek aile kurduklarının farkında olmalı. Yaptıkları seçime sahip çıkmalı. Elbette kök aileleri çok kıymetli ve saygı çerçevesinde çözüm aranmalı” dedi ve ekledi:
“Bazen de ilişkileri kesmeden kabullenmeleri için zaman tanınmalı. Fazla zorlamak her zaman gerginlikleri artırır. Bu krizde iş birliği yapabilen çiftler her zaman kazanır. İş birliğinden kastım hangi tarafın kök ailesinde sorun olursa olsun bu durumun ikisinin de problemi olduğunu kabul etmek, eşlerden birinin mutsuzluğunun her ikisini de etkileyeceğini öngörerek çözümü birlikte aramak ve büyüklerle sorunu çözmenin gizli anahtarının ‘saygı’ olduğunu unutmamak.”