Paylaş
Öpücük hastalığı virüsü bizim uçuk hastalığını da yapan herpes virüs ailesine mensuptur. Yani uçuk virüsü ile yakın genetik benzerlikleri vardır. Fakat bu herpes virüs olarak söylenmez. Epstain Bar Virüs olarak isimlendirilir. Kısaltma olarak EBV olarak söylenir ve yazılır. Öpüşme hastalığı, öpücük hastalığı, EBV enfeksiyonu, enfeksiyoz mononükleoz, mono hastalığı, mononükleoz hastalığı hepsi aynı hastalığın farklı isimlendirmesidir. Sonuçta tek bir hastalık vardır o da EBV enfeksiyonudur.
Öpücük hastalığı nasıl bulaşır?
Dünyadaki nüfusun neredeyse yüzde 90'ı bu enfeksiyonu erken veya geç yaşta bir şekilde geçirir. Bu hastalık genelde çocukluk ve ergenlik döneminde belirtiler çok ağır olmadan geçirilir. Fakat Diğer herpes virüsler gibi bu virüste bazı zamanlar tekrar hastalık yapabilir. Bildiğimiz gibi uçuk virüsü de herpes ailesindendir aralıklı olarak dudakta veya başka yerlerde çıkar ve hastalık oluşturur. EBV yani enfeksiyoz mononükleoz (öpücük hastalığı) da tekrar tekrar geçirilme olasılığı olan bir hastalıktır.
EBV tüm dünyada yaygın olarak görüldüğünden özellikle hijyen kuralları zayıf ve sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan bölgelerde erken yaşlarda geçirilir. Erken yaş döneminde enfeksiyon çok belirti vermez veya belli belirsiz bir şekilde atlatılır. Fakat gelişmiş olan bölgelerde ve hijyen kurallarının iyi uygulandığı yerlerde enfeksiyon daha geç yaşlarda görülmekte ve çoğunlukla hastalık belirgin olarak tüm klinik bulguları verebilmektedir. Bu hastalık gelişmiş bölgelerde 18-22 yaş aralığı ile bazen 18-25 yaş aralığında olan yetişkinlerde daha çok görülmektedir. Özellikle virüs vücut sıvılarında yani tükürükte daha çok bulunduğundan öpüşme ile hastalığın bulaştırıcılık riski çok yüksektir. Bundan dolayı da öpüşme veya öpücük hastalığı tanımı kullanılmaktadır.
Öpücük hastalığı belirtileri nelerdir?
Öpücük hastalığı viral hastalıklarda görülen tüm bulgularla karşımıza çıkar. Viral hastalıklarının başlangıç belirtilerinden olan prodrom dönemi bu hastalık içinde geçerlidir. Genelde ateşten önce görülen bu dönemde yorgunluk ve döküntüler oluşabilmektedir. Prodrom dönemi 2 haftayı bulabilir. Prodrom döneminde ayrıca lenf bezleri büyüyebilir ve boğazda ağrı olabilir. Fakat prodrom döneminin en önemli özelliği aşırı yorgunluktur, ikinci olarak ta dalak ve karaciğer büyüklüğüdür. Döküntü olunca genelde kırmızı noktasal kabarık veya kabarık olmayan döküntüleri görebiliyoruz. Karaciğer tutulduğunda kaşıntı karşımıza çıkabilmektedir. Ateş, prodrom döneminden sonra olmaktadır. Bu genelde inatçı düşmeyen ateş şeklinde olabilmektedir. Virüs kan dolaşımından yayılırken lenf sistemini de etkilediğinden boyunda koltuk altında veya kasıklarda yaygın lenf bezi büyümeleri devam etmektedir. Özellikle 2. veya 3. haftalarda dalak büyümesi olur. Karaciğer büyümesi de bu duruma eşlik edebilir. Halsizlik aylarca geçmeyebilir.
Boğaz içerisinde beyaz iltihabi görüntü veren lekeler oluşur. Bu belirti boğazda hastalık yapan bakterilerde de görüldüğünden (kriptik tonsillit) başlangıçta öpücük hastalığıyla bakteri ayrımı yapmak zor olabilir. Bu durumda bazen antibiyotik verilir, eğer hasta bakteriyel değil öpücük hastalığı geçiriyorsa döküntü sık görülür. Bu durum aslında öpücük hastalığı lehine bir bulgudur, antibiyotiğe bağlı bir alerjik döküntü olarak düşünülmez.
Tanı genelde laboratuvar testleriyle konulur. Diğer enfeksiyon etkenleriyle birlikte EBV virüse ait antikorlar kanda bakılarak ayırıcı tanı yapılıp esas tanıya ulaşılmaya çalışılır. Antikor yanıtı başlangıçta az olacağından yanlış negatiflikler olabilmektedir. 4-6 hafta sonra tanı için tekrar kan testi ile antikor düzeyi istenebilmektedir.
Tedavisi nasıl yapılır?
Tedavide genellikle ateş düşürücü ağrı kesici alınması önerilir. Bunlar, nonsteroid antienflamatuar olan parasetamoldür. Antiviral ilaçlar çoğunlukla önerilmez ancak takip eden hekim tarafından verilip uygun görülmesi halinde bir antiviral ilaç başlanabilir. Bol sıvı alınması ile birlikte damar yolundan veya ağızdan C vitamini önerilmektedir. Yine D vitamini tedavisi de hastalığın iyileşmesine katkı sağlamaktadır. Aşırı lenf bezi büyümeleri boyunda nefes almayı zorlaştıracak düzeye ulaşabilir, bu durumu önlemek amacıyla hekimler bazen kortizon vermeyi de düşünebilirler. Ağız içerisinde veya başka süperenfeksiyon dediğimiz ikincil enfeksiyon olabilir bu durumda antibiyotik de tedaviye eklenmektedir. Bu antibiyotik öpücük hastalığı için değil hastalığa eklenen ikincil enfeksiyon etkeni bakteriler içindir.
Aşı çalışmaları olmakla birlikte henüz rutin olarak dünyada yapılmamaktadır. Koruyucu bir aşı uygulaması ülkemizde de henüz bulunmamaktadır.
Hastalığa bağlı insan vücudunun bazı sistemlerinde komplikasyonlar olabilmektedir. Bu komplikasyonların bazılarını aşağıda özetlemeye çalıştım.
Hematolojik sistem : Hematolojik sistem dediğimiz ve hastalığın en çok etkilediği (%25 lere varan) kan ile ilgili değişikliklerdir. Bu durumlar kansızlık (anemi), kan hücrelerinin hızlı yıkılması (hemoliz), trombosit sayısında düşme, beyaz kan hücrelerinde azalma (nötropeni) veya hiçbir kan hücresinin kemik iliğinde üretilememesi (aplastik anemi) şeklinde olabilir.
Nörolojik sistem: Sinir sistemine ait komplikasyonlar yapabilir. Hastalığa yakalananların %5’inden daha azında bu komplikasyonlar görülür. Bu hastalık Beyin dokusunu tutabilir (meningensefalit). Menenjit de nadir durumda olsa yapabilir. Bu durumlarda bilinç bulanıklığı aşırı baş ağrısı, kusma olabilmektedir.
Hava yolu tıkanıklığı: Bu Komplikasyonda, nadir bir durumdur (yüzde 5'ten az) fakat ciddi bir olaydır. Kişinin solunum yollarında aşırı ödem ve iltihap nefes borusuna bası yapabilir veya hava yolunu tıkayarak nefes almayı güçleştirebilir. Çok ciddi olan bu komplikasyon yoğun bakım şartlarında takip gerektirir.
Hepatit: Karaciğer de bu hastalıkta etkilenir. Sarılık yapmadan karaciğer enzimleri yükselebilir. Klinik takiple bir sorun oluşmadan genelde iyileşme gerçekleşir.
Splenomegali (Dalak büyümesi): Hastalarda dalak büyümesi sıklıkla görülür. Özellikle aşırı dalak büyümesi yırtılmalara neden olabileceğinden, öpücük hastalığı geçiren kişilerin şiddetli spor veya sportif hareketlerden 1-2 ay uzak kalması (en önemlisi 3-4 hafta) istenir.
Bu komplikasyonların haricinde hastalığa yakalanan çoğu insan hastalık sonrasında depresyon veya anksiyete sorunu yaşayabilmektedir. Rutin doktor takibine alınan hastalar bir yıl boyunca düzenli aralıklarla fizik muayene ve kan testlerinden geçirilirler. Bazı kanser ve romatizmal hastalıkların da sorumlusu kabul edilen EBV üzerinde durulması gereken ciddi bir viral hastalıktır.
Sonuç olarak; halsizlik, boğaz ağrısı, ateş gibi nonspesifik bulguları olan kişiler klinik ve laboratuvar takiple tanı konulduktan sonra bazı komplikasyonlar yönünden de takip edilir. Hastalık gelişmemiş olan ülkelerde erken dönemde geçirilir ve çoğunlukla kliniğe bile başvurmaz. Fakat Ülkenin gelişmişlik düzeyi arttıkça hastalık daha ileri yaşlara kaymakta ve klinik belirtiler daha ağır olabilmektedir. Hastalığın seyri ismi kadar masum olmadığı için hekiminize güvenip takiplerinizi ciddiyetle yapmanız büyük önem arz etmektedir.
Paylaş