Güncelleme Tarihi:
Kronik yorgunluk sendromu, kişinin sürekli olarak kendini bitkin ve mutsuz hissetmesi, dinlenmekle dahi kendini iyi hissedememesi gibi belirtilerle ortaya çıkıyor.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), miyaljik ensefalomiyelit ya da ME/CFS olarak da bilinen kronik yorgunluk sendromunun son yıllarda arttığını açıkladı. CDC’nin yaptığı ankette, 2021 ile 2022 yılları arasında 57 bin Amerikalı yetişkine, kendilerine bir sağlık uzmanı tarafından CFS veya ME tanısı konup konulmadığı soruldu.
Raporun yazarlarından Dr. Elizabeth Unger, Associated Press'e yaptığı açıklamada, “Bulgular yetişkinlerin tahminen yüzde 1,3'ünün ME/CFS ile yaşadığını ortaya çıkardı. Bu da durumun nadir bir hastalık olmadığını gösteriyor” dedi.
Ayrıca Dr. Unger, “ME/CFS'den etkilenen bazı kişilere, teşhis için kan testi veya tarama yapılmadığından sıklıkla teşhis konulamıyor. Bu da prevalansın tahmin edilenden daha yüksek olabileceği anlamına geliyor. Hastalık her yaştan kişileri etkilese de en yaygın olarak 40-60 yaş arası kişilerde ve kadınlarda görülüyor” ifadelerini kullandı.
‘BEYİN OMURİLİK SIVISINDAKİ İLTİHAPLANMA İLE İLİŞKİLİ’
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Rıdvan Sivritepe, “Miyaljik ensefalomiyelit (ME), altı aydan uzun süren, yorgunlukla birlikte kas-iskelet ağrısı, konsantrasyon bozuklukları ve baş ağrısının eşlik ettiği, uzun vadeli ve tedavi açısından zorlu bir hastalık. Bu hastalık, yaygın ağrı (miyalji) ve beyin omurilik sıvısında iltihaplanma ile ilişkili” dedi.
HASTALIĞIN OLUŞMASINA ETKİ EDEN UNSURLAR NELER?
Bu sorumuza “CFS karmaşık ve çok yönlü bir hastalık. Birkaç etkenin bir araya gelerek hastalığa neden olduğunu düşünmekteyiz” cevabını veren Doç. Dr. Rıdvan Sivritepe, şu bilgilerin altını çizdi:
“Viral (Epstein-Barr virüsü, Covid-19) veya bakteriyel enfeksiyonlar, bağışıklık sistemindeki bozukluklar, kronik inflamasyon, genetik faktörler, fiziksel, duygusal veya çevresel stres, hormonal düzensizlikler (özellikle hipotalamus-hipofiz-adrenal eksenindeki anormallikler), mitokondriyal fonksiyon bozuklukları, kimyasal maruziyet, toksinler ve çevresel etmenler hastalığın ortaya çıkışında önemli bir rol oynuyor.”
HASTALIK NEDEN KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR?
“Hastalık daha çok 40-60 yaş aralığındaki insanlarda ortaya çıkıyor. Ayrıca bu yaşlar menopoz süreci olduğu için kadınlar bundan etkilenebiliyorlar” diyen İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Timur Selçuk Akpınar, “Bu süreçte kadınların vücutlarında bazı değişiklikler oluyor. Bazen mantalitelerinde de problemler yaşanabiliyor. Özellikle kadın sağlığı açısından mamografilerinin ve ultrasonlarının yapılması, kemik erimelerinin gözden geçirilmesi, jinekolojik muayenelerinin yapılması kadınları etkiliyor” dedi.
Prof. Dr. Akpınar, “Bununla birlikte kadınların toplumdaki sorunu biraz daha fazla… Özellikle çocuk bakımı ve çalışma hayatı gibi sorunlarla stres seviyeleri daha yüksek oluyor. Tüm bunlardan dolayı majör veya kısmi depresyon oranı artabiliyor” ifadelerini kullandı.
KRONİK YORGUNLUK SENDROMUNUN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Prof. Dr. Timur Selçuk Akpınar, “Uyku bozuklukları en belirgin belirtilerden biri olabilir. İş yapamama, işe başlayamama, başladığı işi bitirememe şikâyetleriyle gelenler de çok fazla oluyor. Ama yine de temeldeki sorunu bulmak gerekiyor. Ek destek tedavileri uygulamak, fiziksel aktiviteyi artırmak ve majör depresyona bakmak gerekiyor” dedi.
MEVSİMLER KRONİK YORGUNLUK SENDROMUNDA ETKİLİ Mİ?
Toplumda genelde şöyle bir düşünce var: Kış aylarında D vitamini değerleri düşer ve bu nedenle yorgunluk kışın artar. Genel olarak mevsimlerin yorgunluğa etkisi var mı?
Bu konuda kesin bir nedensellik ilişkisi kurmanın zor olduğunu söyleyen Doç. Dr. Rıdvan Sivritepe, “Kış aylarında güneş ışığına maruz kalma süresinin kısalmasının, D vitamini sentezi üzerinde olumsuz etkisi olduğunu biliyoruz. D vitamini, genel sağlık ve bağışıklık sistemini destekleyen önemli bir vitamindir" dedi. Doç. Dr. Sivritepe şöyle devam etti:
-- Yine gün ışığı azaldığı için bazı bireylerde mevsimsel etkilerle ilişkili olarak 'kış mevsimi depresyonu' görülebiliyor. Bu durum, stres ile ilişkili CFS’ye neden olabilir. Ayrıca kış aylarında viral enfeksiyonların daha sık görülmesi bağışıklık sistemimizi zorlayıp kronik yorgunluğa neden olabilir.
-- Bunlarla birlikte kış aylarında meyve ve sebzelerin tüketiminin azalması, vitamin ve mineral alımını etkileyebilir. Dengesiz ve yetersiz beslenmenin mevsime bağlı CFS ile ilişkili olduğunu düşünüyoruz. Tüm bu durumlar göz önüne alındığında gerçekten yaz-kış mevsiminin CFS oluşumuna katkı sağladığını söyleyebiliriz. Ancak dengeli bir beslenme, yeterli güneş ışığına maruz kalma ve enfeksiyonlardan korunma yoluyla bu olumsuz mevsimsel etkinin önüne geçebiliriz.
NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİYOR?
Prof. Dr. Timur Selçuk Akpınar, “Fiziksel aktiviteyi artırmak, düzenli spor yapmak, karbonhidrat tüketimine dikkat etmek gerekiyor. Her şeyden önemlisi zemindeki sistemik hastalığı bulmak da gerekiyor. Bunun için çeşitli taramalar yapılmalı. Örneğin kanser taramasında da sorun çıkmadıysa, bundan sonra hastaya düzenli bir beslenme listesi ile fiziksel aktivite programları verilmeli” ifadelerini kullandı.
Fotoğraflar: iStock